25 Aralık 2011 Pazar

şarkılar.

   Şarkıların sizde bıraktığı anlamları hiç düşündünüz mü? Her şarkının sizde çağrıştırdığı farklı insanlar, farklı düşünceler ve farklı duygular mutlaka vardır. Sizi o ana çeken, sizi oraya hapseden, 4-5 dklık süre içersinde sizi şehirden şehire gezdiren, kişiden kişiye dönüştüren ve bittiğinde bedeninize geri döndüğünüz zamanlar...
   Her gün yeniden yaşıyorum söylediklerimi, her gün başka biri... Kimse bilmiyor, kimse hissedemiyor hissettiklerimi sadece ben... ben biliyorum o kişileri, ben yaşıyorum anılarımı. Her gün tekrar tekrar aşık oluyorum, tekrar tekrar birlikte oluyorum arkadaşlarımla, her gün ben ayrılıyorum sevdiklerimden. Her gün, her sabah ilk mısralarla başlıyorum güne yine onlarla... Hep onlar oluyor düşüncelerimde her şarkıda her sözde bana yaşadıklarımızı bahşediyor her biri...

Melis ŞAHİN

20 Aralık 2011 Salı

....

Detaylar, soru işaretleri, değişimler, gelecek...
Garip bir dongüde oyuncak gibiyiz ya da oyuncu gibi... senaryolar veriliyor, ufak değişikleri sen yapıyorsun,
belki 2 seçenek olduğunda secim sana kalıyor, ama yüzeysel olarak o senaryo çerçevesinde gelişiyor herşey. En sonunda olman gereken yerde oluyorsun, oynaman gereken rolün hakkını vermiş mutlusun, sadece biraz çaba, sonrası için zaman, sadece zaman gerek...

Melis Şahin

9 Aralık 2011 Cuma

rahat.

İnsanları yaşanan her yeninin olgunlaştırdığını biliyormuydunuz her seferinde yükselmek ruhun enginlere... yükseldim yine... az hasarla ruh çekiliyor yukarı bedenden ote ... acısız sıyrılıyor benden bir kez daha ufuktayım... bir kez daha bulutların üzerinde... şimdi mutluyum... bir kez daha duvarlarım var... bir kez daha düşüncelerim sır oluyor... bir kez daha gize bürünüyor kimliğim... gerek. geç kalınmış. gerek elbet. nefretsiz sessiz çekip gidebilmiş biri olarak yine mutluyum. şimdi baktığımda o gozlere boş bomboş herşey. ama o rahat. rahatım.

Melis Şahin

6 Aralık 2011 Salı

ama...

Karşımda oturuyordu sessizce kafasını kaldırdı baktı gozlerime "nefretinle sına" dedi bana, "susma yeter ki kız bağır küfret yeter ki susma" dedi. Konuşcak halim kalmamıştı. Ona değecek ona yakışacak kelimeler cümleler yoktu bende. Başka sülietlerin izleri vardı gozlerinde yüzünde ellerinde... bana ait bişi kalmadığını hissettim. Masadan kalkıyordum ki kavradı eli bileğimi. Gitme diye sayıklayan biri vardı karşımda artık duymuyordum artık gormüyordum, ellerinin eski sıcaklığı yoktu bileğimde herşey boştu bomboştu... Kalbim boştu beynim boştu bedenim soğuk ve cansız bu kadar duygusuz olabilir mi insan, ben bu kadar ruhsuz olabilir miydim... gitme diyen dile bileğimi kavrayan ele bu kadar mı tepkisizdim... sevdim... çok sevdim.. deli gibi sevdim... ama...

M.Ş

1 Aralık 2011 Perşembe

biz değiliz.

ben gibi sen gibi olüm gibi sır gibi ozel ama sıradan suskun ama çok şey anlatan
bir varki biz.. biz biz değiliz... biz olmamız gereken değiliz... biz senle ben senle sen benle siz benle olmadı bu boyle... tutmaz... durmaz raylar.. değişir durur... hayat bu herşey yarım... sen yarım ben yarım siz yarım... sen sen değilsin gordüğüm ben ki bende değildim bulduğunda... ikimizde yaşayan olü.

M.ŞaHiN

25 Kasım 2011 Cuma

belki...

   "Hala seviyor musun?" dedi sustum cevabım yoktu "aşık mısın?" dedi "değilim" dedim. sonra başladım konuşmaya.
   Nefret etmiyorum. seviyorum. hala iyiliğini isteyebilecek kadar çok seviyorum hem de ama aşık değilim. Garip bir çelişkideyim, bizim ilişkimiz zaten garipti, yasadıklarım garipti.
Bizim ki " garipti " nazım gibi' yi bu garip çok sevdi. Peki o nerde şimdi? hangi kalplerde yasıyor hangi kalbi yasatıyor o zavallı kalbi.. ne goklere çıkarıcak durumdayım ne de yerin dibine sokacak kadar terbiyesiz, olduğu kadar konuşuyorum şimdi olduğu kadar dokülüyor dudaklarımdan kendisi...
   Bakakaldı yüzüme şaşırdı... nefret edemedim işte olmadı... belki de nefretler sadece büyük aşklar içindi... ben o kadar aşık olamadım belki...Sevgilimdi zamanında ama...
 "Başka birini sevecek misin?" dedi "sevebilir miyim?" dedi "belki yaparsın." dedi "evet yapıcam" dedim... sonra sınıftan çıktık gittik...

Melis ŞAHİN

23 Kasım 2011 Çarşamba

hadi..

Aklımı gizli bir mabet olarak kullanmayı seviyorum. Bakan gözleri boş boş karşılayabiliyorum bana anlam veremeyen bakışlara hayranım... beynimi okuyamadıkları için mutluyum onlar hakkındaki gerçek düşüncelerimi, asıl söylemek istediklerimi bilmedikleri için... aslında onlara tşk.etmeliyim... beni tahmin edemedikleri için... sen hariç... şimdi geç karşıma bak gözlerime... gerçekler orada kaçırdığım bakışların sebebi orada... artık bakarken gözlerime sen saf olma, herşeyi anla... çöz hadi bıraktım herşeyi...

9 Kasım 2011 Çarşamba

Sonsuzsun...

1881-

Sonsuzsun atam...
Seni içinde arayıpta bulamayan kaybolup gitsin bu cihandan...
Sözümüz var atam...
Seni, devrimlerini, yoktan var ettiğin bu ülkeyi ve varmak istediğin yeri unutmayacağız onlar için savaşacak gençlerin senin için savaşacak askerlerin var... Seni ancak bu yollarla sonsuza dek yaşatabiliriz...
Sonsuzsun atam...
Bu cihanda senin için çırpınan tek bir kişide kalsa sen sonsuzsun atam... Sarı saçlım, Mavi Gözlüm...

Melis ŞAHİN

8 Ekim 2011 Cumartesi

Ne yapılır?

   Ne yapılır? ne yapılabilir ki bu durumda herşey bir gün ortaya çıkacağını bile bile devam mı edilir?.. devam ediyim mi? ya sonra herşey öğrenilirse... kötüyü çekmek istesemde yaratılacak kaosu düşünüyorum. Yaşadıklarımı yaşayacaklarımı düşünüyorum hazır mıyım acaba? hazır olabilirmiyim bir gün gerçekten? gerçek anlamda herşeyin karşısına çıkabilecek kadar güçlü olabilir miyim? korkmadan yaşadıklarımı savunup yaşayacaklarımın sorumluluğunu üstlenebilir miyim? peki bu olanlar tesadüf mü? kader mi? Peki ya geleceği yaşar pişman olursam ya bazı şeyler dönülemez yollara saparsa... Ya geçmişi ister, geleceği kaybedersem... kararsızlık içinde kaybolmak istemiyorum. Kendimi kurtarabilir miyim?

6 Ekim 2011 Perşembe

??

    İnsanlardan vazgeçtiğinizde neden bütün çarkların yönü sizden tarafa döner hiç düşündünüz? Hayatınızın her döneminde bir sürü insan... kalplerde, akıllarda farklı yerler tutmuş onca insan (aile, dost, sevgili, arkadaş, akraba...), getirdikleri değişim... Getirdikleri değişim ve sizden alıp götürdükleri onca şey olgunlaşmanızı sağlar farklı düşünme farklı bakış açısı yaratır. O insanlara karşı olan bütün durum ve davranışlar bir süreç içersinde değişir. Onlarında alıştıkları belli bir davranış biçimi vardır. Bekledikleri, umdukları ya da umut ettikleri tutumu bir süre sonra göstermediğiniz zaman psikolojik olarak düşüş yaşarlar, aynı sizde onlar gittiğinde oluşan çöküş gibi...
    Bazen sizden alıp götürdükleri onca şey için onlara tşk.etmeye başlarsınız, bazen iyi ki gitmiş dersiniz, bazen hiç olmamış sayarsınız, bazen özlersiniz, bazen onun yokluğuna alışsanız bile ona ayrılan yeri hep boş bırakırsınız... onlarda bazen sizin ilginizi özlerler... Bekledikleri davranış karşılanmadığı için onlarda da kaybetmenin acısı oluşur... ve böyle sürmeye devam eder.

Melis Şahin

2 Ekim 2011 Pazar

geç kalmak

   Hiç bazı şeyler için geç kaldığınızı düşündünüz mü? Ben nedense hiç oyle bir duyguya kapılmadım. Ama etrafımda o duyguya kapılan çok insan gordüm. Yaptığım ve yaşadığım şeyler için pişmanlık duymadım ama yine birtane "keşke"m oldu. " Keşke daha iyisini yapabilseydim."
   Bazen de bir sürü "keşke"si olan insanlar gordüm. Her anıya bir "keşke" saklamış hepsi... "Keşke"leri akıllarına gelince acı çekiyorlar... onlara bakınca üzülüyorum. Geçmişlerini "keşke"lerle yoğurmuşlar, geleceklerini mahvediyorlar, "şimdi" desen geçmişe ait bir an zaten, elinizde ne kaldı geriye?... nedir yaşanılanlar için duyduğunuz bu pişmanlıklar?...

-Melis-

30 Eylül 2011 Cuma

Puzzle (yap-boz)

   Hayatlarımız aslında birer puzzle... yaşadıklarımız çerçevesini oluşturuyor, herkesin görebildiği, yorum yapabildiği yada dıştan bakıldığında puzzlen ne kadar büyük olduğunu gösteren yeri... her yaşadığımız deneyim, yenilik birer puzzledır, bahsettiğimiz çerçeve ise deneyimin büyüklüğünü gösterir. İlk önce şeklini yaparız herkese gösteririz sonra çerçeveyi bitirip önümüze çekeriz puzzleı, diğer parçaları toplarız. Birleştirmeye çalışırız, didinip dururuz, sonra başarırız. Her parçayı taktıkça bütünü görürüz, bilmediklerimiz ortaya çıkar gerçekler gözükür, bazen kaçar bazen üzülür ama eninde sonunda görürüz görmemiz gereken büyük resmi... sonra puzzle biter bir kenara fırlatır çoğumuz, çoğumuz ise bir köşeye saklarız, koruruz. Emek vermişizdir çünkü zamanında, çabalamışızdır bizim için basit değildir bu deneyim... Benim için önemli olan kaç puzzle yaptığım değil; puzzlen büyüklüğüdür. Biriktiririm... çünkü kenardan köşeden çıkarıp baktığımda kendimi görürüm. Büyüklüğü ise; çabamı, verdiğim değeri gösterir. Aslında bu benim büyüklüğümdür.

   Bazılarımızda bitirdiğimiz puzzle(yap-boz)ı geri bozarız... Emek verip, vazgeçmek niye? ya da sıkılıp yaptığımız yere kadar bozup kutuya kaldırmak niye? Kesmedi mi gözümüz, korktuk mu toparlayıp herşeyi bir kenara geçmek iyi gelir çoğumuza. Yaptığımız yeri hiç yapmamış farzedip, hiç o puzzleı almamış gibi devam ederiz hayata, günlük yaşantımıza. Bu da benim gözümde, karşımdaki insanın karakterini oluşturur. Kimseye gidipte karaktersiz diyemem herkesin iyi-kötü bir karakteri vardır... bu sadece puzzle(deneyim) verdiğin değeri ve sabırı gösterir... emek ister bu işler.

Melis ŞAHİN

22 Eylül 2011 Perşembe

Yanında Kalmam

Başta her an gidecekmiş gibi yanında kalmam, korkutuyordu seni. Bana her bakışın korku doluydu her gülüşün melankoliye kaçık... Ne sımsıkı sarıyordun ne de tamamiyle bırakıyordun beni, bir nevi varla yok arasındaydım sende, ellerinde... Günler geçtikçe gozlerin dolmaya başladı, günler geçtikçe ağırlaştı yükün. Sonra tamamiyle susmaya karar verdin, kendi içinde çelişkide kaldın... kendinle konuştun günlerce, cevaplarını bildiğin sorular sordun kendine... sonra cevapsız sorularından biri oldum bende, benide gomdün suskunluğa sonra gittin, yarattığın kaos ile başbaşa bıraktın beni. Giderken elinde kalan, cevaplarını bildiğin sorularını da bana bıraktın...

16 Eylül 2011 Cuma

Neden?

   Neden unutmak istediğimizde, başka bedenlere o ruhları katıp sarılırız?  neden gozlerimizi kapadığımızda başka isimler geçer akıllarımızdan, başka kişileri hissederiz o anda? önceden ruhlarına sarıldığımız insanlardan neden vazgeçtik peki bırakıldığımız için mi? yoksa bırakıldığımız için mi başka bedenleri tercih edip acımızı hafifletmek istedik... bunu yaptık, peki dindi mi acımız? tatmin oldu mu kalbimiz? unutuldu mu yaşanılan herşey? Dindiyse acımız, tatmin olduysa kalp, unutulduysa geçmiş... aferin ne mutlu bize.

Mutluyum

ben kalbimle düşünebilirdim sadece mantığımı kullanma gereği pek duymazdım. kalbimle konuşmak belki acı verirdi ama gerçekti, mantığın herkese uyan can yakmayan tarafı beni cezbetmezdi nedense. ben etrafımdaki insanlara kalbimle seslenirdim kalbimle severdim bu devirdeki çıkarcı sevgiler bana göre değildi ve hep canım acırdı sırf çıkarcı sevgilere ayak uydurmadığım için... Aslında sevinmeliyim kendi kişiliğimi yarattığım için, hayatımda kendi doğrularım olduğu için ve tamamen güçlendiğim zaman kimseye boyun eğmeyeceğim için... mutluyum...

-melis-

Ağlama...

Bakma oyle mutluyum ben herkes kadar sen kadar mutluyum bende... kulağımda ".. sen üzülme ben varım.." diyen bir ses sonra diyor ki "... o giderse ben varım..." o sese güvendim, ben mutluyum onunla mutluyum. " ...ayrılmam istersen hiç yanından..." biliyorum dedim ona...biliyorum ayrılmazsın sen bırakmazsın beni... senden sonra ona güvenebildim bunları bana söyleyen o "tek kişi"ye... Sen, seni üzenlerin yanına; bense mutlu edenlerin yanına... tek diyebilceğim şey "... ağlama gidenlerin ardından..."

-melis-

10 Eylül 2011 Cumartesi

***

niye hepiniz aynısınız dediğimde kızarsınız ki bana?  yada ben mi hepinize karşı aynı olduğum için sonuç boyle vahim, bitişler hep acı verici oluyor benim için? kimse gelipte buna cevap veremez mesela bu soruda herkes susmaya mahkum kalıyor nedense karşımda... ama ben her biriniz için ayrı hayaller kurar, kalbimde ki basamaklara bir bir yerleştirir, sevgiye gomerdim ama sonra olürdünüz hep olürdünüz ben sizi susmaya mahkum ederken siz hep beni yalnızlığa mahkum ederdiniz... buna devam etmeye yeminlisiniz...

31 Ağustos 2011 Çarşamba

zamanı şimdi...

İçimin acıdığını hissediyorum şuan... Ruhsuz bir bedene ruh katıp hayallerime atmışım, rüyalara dalıp kabuslar gormüşüm, yine de acamamışım gozlerimi; ama biraz once uyandım. Kalktım ve bakındım etrafıma sonra kalbimin sıkıştığını hissettim... Sonra herşey bitti dedim uyandın, bitti, gerçekleri gordün şimdi, kendini yaka yaka devam etmek zorundasın bu yola dedim ve yarından itibaren herşey yeniden başlıyor... Acımı içime katıp yola devam etme zamanı şimdi...Yana yakıla devam etmek lazım şimdi...

-melis-

...

Yalnız kalmak hemde tek başına değil kalabalık içinde yalnız kalmak, susmak, anlaşılamamak... sıkıldığmı hissediyorum beni anlamayan onca insanın içinde... Defolup gitmek istiyorum bu şehirden fazlalık gibi hissediyorum kendimi bazen. Hedeflerimin peşinden bir an once koşup gitmek istiyorum... unutulmak istiyorum, beni anlamayan onca insanın beni unutmasını istiyorum, beni anlamadıktan sonra sevmeye devam etmelerinin bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. Yeni bir hayat istiyorum beni anlayıp beni sevenlerin etrafımda olduğunu hep mutlu olacağım bir hayat, bu zor olmasa gerek...

-melis-

28 Ağustos 2011 Pazar

Teşekkür Ederim...

   Duygularımı aldırtmak istiyorum gerçekten. İnsanları anlayamıyorum ya ben vıcık vıcık duygusalım ya da onlar aşırı derecede taş. Herkes için geçerli ama bu: sevgili,arkadaş,dost... Ne bu yaa insan duygusal yada sevgiyle yaklaştığında yada kendisinin anlanmasını istediğinde neden kendininkine benzer bi karşılık bulamaz, bulmaması daha mı uygun olur, bunun için midir bu insanların ketum, sert tavırları? İnan gayet can sıkıcısınız ama bazende işe yarıyorsunuz. Hiçbir zaman bir insana güvenilmeyeceğini, sevsende herzaman mesafe bulunması gerektiğini, hiçbir zaman bir insana bağlanılmayacağını, bağlanır ortada bırakılırsan ya da bıçaklanırsan sırtından acısada yola devam edilmesi gerektiğini, birinin gelip diğerinin gittiğini oğrettiniz bana tşk.ederim...

-melis-

26 Ağustos 2011 Cuma

Camile...

'Camile Vallejo Dowling '  kendisi Şili Öğrenci Federasyonu (FECH) Başkanı ve Şili Komünist Partisi üyesi... Dünyada çok konuşulan, Türkiye basınında sadece imaj olarak gosterilen ilginç bir kız kendisi...  Parasız eğitim isteyen, bakan düşüren ve bir sürü meziyetleri bulunan şahsen ornek almayı istediğim ama hiçbir zaman başaramayacığım hoş insan diyorum kendisine ve hakkında bulduğum bir kaç haberi sizinle paylaşıyorum...

Camila Vallejo bir imajdan mı ibaret?

En güzel devrimci...

20 Ağustos 2011 Cumartesi

YGS-LYS

   Dün çoğu kişinin merakla beklediği YGS-LYS sonuçları açıklandı. Bu çoğu kişinin içine kendimi katmadım farkettiyseniz... Çünkü tercih yapmadım. Gerek duymadım. Keşke yapsaydım dedim dün...  En gereksiz, dandik dundik insanlar, iyi/kotü bir yerlere giderken ben gidemedim dedim, sinirlendim kendimce... Belki tercih yapsaydım tutabilirdi... belki de tutmazdı ama merak kaldı içimde. Herneyse sonucunda benim üniversite hayalim seneye kaldı....

1 Ağustos 2011 Pazartesi

19 Şubat 2011 Cumartesi

Olamaz mı? Olabilir =)

                                                                                                                                 18.02.2011-Cuma
  
    Öğleden sonra okuldan kaçış, sinemaya varış, izlenen güzel bir film ve yanaklarımdan süzülen gözyaşları =)…
    Evde izlediğim filmlerin sayısını unuttum ama sinemaya gitmeyeli epey olmuş. Onca zamandan sonra yine bir sinema günü daha… Sinemada izlenen film daha başka oluyor buna bir kez daha kanaat getirmiş bulunmaktayım bugün. Ve… Gittiğimiz film : “ Aşk Tesadüfleri Sever.”
    İlk başta okuldan kaçmak istemedim ama en sonunda bu filmi gerçekten merak ettiğimi ve izlemem gerektiğini anladım ve sonuç olarak kaçtım xD
    Filme girerken kakır kakır gülüyordum ama yine de merak ettiğim bir şey  vardı… Bu filmde ağlayacak mıyız ve yoğun duygulara gömebilecek mi bizi? Çok methettiler ve sanırım gişe rekorları kırmış “eyvah eyvah” falan sollanmış… xD ve 10 günde 954.724 bilet yapmış durumda,  “Issız Adam” da epey methedilmişti gittik gördük beğendik =) Bunun da 2. “Issız Adam” yolunda ilerleyeceğini gitmeden önce düşünmedim değil.
    Konu olarak baktığımızda filme -haddi bee- yuh artık -o kadarda olamaz- dedirten ya da -saçma - bulunan olması filmin izlenmesine engel olamadı =)  Millet olarak bu tür filmlere karşı bir ilgimiz var aman yanlış anlaşılmasın küçümsemek için söylemiyorum sadece genel bir bilgi bu( ben de dahilim buna ) =)
     “…Oyunculuklar beni çok tatmin etti. Biz aslında oyunculuk değil, gerçekçilik peşinde koştuk. Belçim de, Mehmet de onlara verdiğimiz karakterler gibi davrandılar. ‘Mış gibi’ yapmadılar.” filmi izlemeden önce filmin yönetmeni Ömer Faruk Sorak’tan okumuştum bunu. Bunu filmi izleyince ben de anladım gayet gerçekçiydi ve etkileyici… Kısaca arkadaşlarla etkilendik diyebilirim xD
    Arkadaşım Oznur’un her sahnede beni dürtüp yok artık – yuh daha neler falan demesi, arada gözlerimizin dolması, sanki o olayların bizim basımızdan geçmiş gibi hissetmeler ve benim filmin sonunda ağlayışım, sağıma dönüp arkadaşım Cihan’a bakıp kakır kakır gülüp önüme dönüp ağlamaya devam edişim xD  filmin her anı her sahnesi gerçekten çok güzeldi, herkes kendinden az çok bir şeyler bulabilir o filmde ben buna inanıyorum ve çoğu zaman içindeki imgelerle kendimi özleştirdim, sanırım aşk denilen şey böyle bir şey olsa gerek diyorum artık önceki yaşadıklarım önemsiz gözüktü birden gözüme…
    Her insan hayatında küçük oyunlar oynar bazıları film çevirir belki bizde bir film çevirmeliyiz ki yıllar sonra tekrardan izlenebilelim…
“ Film Çevirelim mi? “

                                                                                                                       -MeLiS-

4 Şubat 2011 Cuma

Kimse sormasın "neden ? " diye ben sadece her insan yaptığından sorumludur diyorum
ne eski yerimdeyim ne eskisi gibiyim ne sizde eskisi gibiyim ne de hissetiğiniz gibiyim
ve siz insanlar kendi yaptığınızdan ve bendeki olan yerinizden sadece siz sorumlusunuz
ben hiçbişi yapmam herşeyi kendiniz yaparsanız...
Ellerinize sağlık...

-Melis-

28 Ocak 2011 Cuma

Kopuyoruz tamam xD

                                                                                                                                    28.01.2011-Cuma

     Bugün hakkında ilk düşünebildiğim şey İzmir’e Güzel İzmir’e gitmeyeli çok olmuş ve onu çok özlemişim =)… çok hareketli ve güzel bir gündü buna arkadaşlar olarak hemfikiriz ;)
Sabahleyin yaşadığım minik olaylarıma rağmen sonunda onlarla gitmeyi iyi ki kabul etmişim.
Sabah kahvaltıya katılmayışım, tutan inadım, gelen arabalar, arabalara doluşup cafeye gitme planlarımız, şehir merkezinden uzaklaşıp bir arabada buluşmamız, 12 kişi Sevgili İbrahim’in arabasına doluşmamız ve aniden İzmir’e gitmeye karar vermemiz :D Bugün hızlı gelişen olaylar zincirinden ibaretti ;)…
     Sabahleyin katılmadım kahvaltıya inat yaptım istemediğim insanların var olduğunu sandım çok kez aradılar gelmemi istediler inat değil mi gitmedim :D okulda oturmak tercihimdi ama sonra artık ısrarlara dayanamayıp gittim yanlarına bir baktım ki Ali ile İbrahim’in arabalarını bekliyormuşuz neymiş gezecekmişiz baak sen :D Yağmur atıştırmaya başlamıştı. Her neyse geldi arabalar Ali’nin arabaya atladı erkeklerin çoğu bizim bindiğimiz İbrahim’in arabasıydı, dolmuş tipiydi kızlar doluştuk okulumuzun güvenlik görevlisi Kahraman Abiye havamızı attık. Onun hayır dualarını aldık ve yola çıktık. Amacımız Manisa içiydi Bozkoy diye bir semt var burada biraz şehir merkezine uzak, her neyse gittik sonra diğer arabada geldi ee napalım napalım takılmak istemedik orda sonuç olarak :D
     Hasan atladı İzmir yapalım mı ben dâhil birkaç kişi yapalım dedik. Nerden geldi bu cesaret anlamam ki XD Ya dayımlara halamlara falan yakalansam yok hiç takan mı var ailemin haberi yok en önemlisi XD Sonunda karar verdik kendimizi benzin istasyonunda bulduk. Doldur depoyu yol durumlarını incele sor soruştur İzmir ile Manisa arasında Sabuncubeli diye bir yerde yollar kötüymüş kar vsvs yani… Kemalpaşa üzerinde gitmeye karar verdik yolumuz uzadı ama tabi çok süper ve eğlenceliydi şarkılar hiç durmadı “…Ben ben mesela uçarım mesela yerlere göklere sığamıyorum… “ vsvs derken yol geçti İzmir’deyiz en sonunda Kordon’ a vardık. Yağmur aşırı derecede yağıyor ve hızlandı. Sağ salim vardık ya sevindik ona, park ettik arabayı deniz kenarına vardık herkes tutturdu bir fotoğraf muhabbeti çekindik çekindik. Biz kızlar haydi gidelim bir yerlerde bir şeyler yiyelim falan dedik yok bizimkiler durmadı, ne yaptık sanki sırf foto çekilmeye gelmişiz gibi geri bindik arabaya nereye Kemalpaşa’daki bir restorantta yemek yicekmişiz, biraz sinir olduk ama tabi yine eğlenceliydi XD. Kısacası bir İzmir yaptık geldik ;) :D Vardık geri Kemalpaşa’ya yedik bir şeyler. İbrahim’in seçimiydi ve gerçekten güzeldi yemek işi de ;) Yola çıktık en sonunda zaten bu gezimizin en güzel tarafı bence araba içiydi facebookta duvarına arabada İzmir’de olduğunu mu yazanlar dersiniz on koltukta oturduğu halde facebooktan konuşanlar mı dersiniz arabanın bagajında oturanlar mı dersiniz sigara içip bizi boğanlar mı dersiniz ben gibi yerinde duramayıp oynayanlar mı dersiniz koptuk koptuk :D Gerçekten özlemişim İzmir’i kısada olsa havasını içime çektim mutluyum gerçekten J
     Gelirken ufak bir kaza atlattık. Manisa’ya yaklaşmıştık ve ilçesi Turgutlu’daydık daha, yol kenarındaki sular ve hızlı gidişimiz, önümüzü ve yanımızı sular yüzünden hiçbir şey şekilde göremememiz, birkaç dakikalık bir korkudan sonra usta şoför İbrahim arkadaşımızın soğukkanlılığıyla bunun üstesinden gelmesi :D ve yine sakin bir şekilde yolculuğa devam ettik :D neler geçti o anda anlatamam aklımdan :D
     Sonunda Manisa ve okulumuz sınırları içerisindeydik ne mutlu bize :D
Güzel bir gündü herkes karneleri 11 bucuk civarı almış bulunmakta biz ise 4 bucuk civarı :D Farkımızı ortaya koymuş bulunmaktayız ;) Bizi toplayan Cihan’a beni arayan biricik dostum İlsu’ya, Oznur’a Duygu’ya, hem kaldırımda koşa koşa bana sitem eden Hasan’a, beli ağrıyan Mustafa’ya, İzmir dönüşü sırasında kolunda gözlerimi dinlendirdiğim Murat’a, Bozkoye kadar arabasını getiren, yol durumunu bize bildiren Ali’ye, Sessiz çocuk Yaşar’a ,
İbrahim ve Hasan gibi diğer grubumuzdan olan arkadaşımız Seda’ya, Arabasıyla bizi gotürüp getiren, yemek işini halleden soğukkanlı usta şoför İbrahim’e tşk.lerimi sunarım :D Bu güzel günü ve yapılan gafları hiç unutmayacağım :D
                                                                                                        - Melis -

16 Ocak 2011 Pazar

dayanak....

İnsanlar neden boyle, neden bu kadar abartmayı yalan yere konuşmayı severler... ya biz bunlara neden inanırız, inanmak istediğimiz için mi yoksa sevdiğimiz için midir bu yersiz sevinişlerimiz, ya da tek dayanağımızın o oluşu mu ?....                                        
                                                                                                                                           -melis-
 

3 Ocak 2011 Pazartesi

Hayat...

  Yalnız kalırsın mecbursun kim seninle ki hayatın boyunca her sevdiğin bırakıp gider, mecbursun ayaklarının üstünde durmaya hayat bu işte... Bide en çok sevdiğin insanları alır ya senden, sırf onları hayattan daha çok sevdiğin için o daha kotüdür...

-Melis-
 

1 Ocak 2011 Cumartesi

Mutlu Yıllar =)

Herkese Sağlıklı, Mutlu ve Huzurlu Güzel Bir Yıl Dilerim... =)

Melis ŞAHİN

Piremses :)

İlişkiler karmaşık döngüler, benzer şemalar ve görünmez terazisi bulunan derin yapılardır. Değişen toplum koşulları, ahlak ve etik değerlerl...