deniz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
deniz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Haziran 2018 Çarşamba

Telaş'a Selam Olsun !

Bir sabah uyandığımda
Durdurabilmek isterdim zamanı.
Bir sabah bir yerlere yetişme gayesi olmadan
Uyanıp Yatağımın ucunda usulca oturmayı
Perdesi acık penceremden izlemeyi isterdim sessizce insanları
Usulca gezen ayaklarımın ahenkini,
parkede izini bıraktığı her bir adımı hissederek atmayı isterdim.
Dünyada varoluşum kıymetlenebilirdi o zaman...
Nasıldı küçükken adımlarım, parmak uçlarında balerin gibi...
Ve bir müzik çalmalıydı ya da bir silüet söylemeliydi ama içten...
Tüm ahengiyle yaklaşmalıydı ses, sarmalıydı bedenimi
Ve bir sabah bir dansla başlamalıydı
Yine parmak uçlarımda yavaş yavaş...
Yaşamaktan zevk aldığımı gösterircesine...

Bazen anlar olmalıydı bir dakikası bir saat olsa diye iç geçirdiğimiz.
Başlamalıydı o vakitler gün ağırırken tanyerinde
İşte böyle karşılanmalıydı tüm sabahlar...

Her gün güneşin batışı beklenmeliydi
Mesafeleri yok sayarak izleyebilmek beraber.
İster bir sokak ötende isterse onlarca şehir uzağında
Bir kahve eşlik etmeliydi doldurmalıydı boş kalan ellerimizi
Bilmeliydim bir 40 sene daha ekledik gönüllere...

Yaşamanın kıymetini bilmeliydi insanoğlu aldığı bir nefeste...
Öğretebilseydim keşke güneşe çevrilen her bir çehrenin,
O çehreye takılan tek gülümsemenin içinde milyonlarca güzellik barındırdığını.
Gösterebilseydim bir gülümsememizle bir insanın tüm gününü güzelleştirebileceğinizi...
Asl olan gerçekten gülümseyebilmekti, gözlerden saçılan parıltılardı şahidi.
Gününü güzelleştirebildiğim insanlar gönlümde hazine...

Korkmadan basabilmek gerekirmiş çimlere
Uzanabilmek kurtularak onlarca düşünceden.
Biliyorum önümde koca bir ömür var
Ta ki yarın öleceğimi bilmeden...

Bilsem ki yarın öleceğim.
Mutluluk sayardım her yaşanmışlığı.
Biliyorum ki ölüm sonsuz huzura kavuşmaktı...

Kalan ömrüme sözüm olsun.
Bir gün denizi olan sabahlara uyanacağız huzura kavuşana dek...
Her gün oturacağız deniz kıyısına, dalgaların sesini dinleyeceğiz.
Gözlerimizi kapatıp çekeceğiz o güzel denizin kokusunu.
Sonra arada gökyüzüne göz kırpıp devam edeceğiz fani huzura...
Soğuk sular ve sıcak kumlar bekler bedenimizi, gel!


Nice şairler nice yazarlar yazdılar maviye...
Dedim ki bende:
"Birimiz hırçın deniz,
 Birimiz huzur dolu gökyüzü,
 Al işte ikimizde maviyiz..."

Mavi Telaşa Selam Olsun !


 YazarHATUN

8 Haziran 2017 Perşembe

gül-ümse

geçen yazın içinde var olmuş bir günde
bir deniz kenarında otururken
dalgaların bacaklarıma vuruşları
çocuk gibi gülümsetmişti beni
sonrasında böyle masumca neye gülümsediğimi hatırlamıyorum
büyüdük ve kirlendi dünya deniyor ya...
hayır biz büyüdüğümüz için bu denli kirli görüyor
Ve yaşıyoruz her şeyi
masumca sevmek mi?
elimde olsaydı yapabilseydim.
ruhumdaki kötülüğü silmek isterdim.
her insanın ruhunda az ya da çok
bir kısmı kötüye bulanmış bir parçası vardır
bazılarında yaşları büyüdükçe karalığın kapladığı yer büyür
bazısı her şeye rağmen,
herkese rağmen durdurur karasının ruhuna yayılışını...

şimdi bir deniz kıyısında olmak istiyor,
kumlara oturup denizi izlemek istiyorum
büyük gibi düşünmek bencilce
büyük gibi sevmek çıkarcı
büyük gibi sevişmek sadece zevkine
bunları bir kenara bırakıp, masumca sevmek istiyorum.
çocuk edasıyla art niyetsiz yaklaşmak herkese
elimi uzattığım insanın,
en önemlisi sırtıma hançeri saplamayacağından emin olmam lazım
dokunulan yüzüm bile olsa çıkar aramamalı bakışlar
bazen içinizdeki karanlığı durdurup, acılarınızla kamçılanır
koskoca bir kadın ya da erkek oluverirsiniz ya
o koskocaman insan bir çift kolda masum olmak ister...
herkese dağ o adama deniz;
herkese dağ o kadına deniz...

şimdilerde masumca gülümsemek öyle güzel ki...

YazarHATUN

13 Aralık 2016 Salı

AHDE VEFA - II


İnsanın mümkün birleşiminin ya da çokça bir arada durmalarının yine aynı mümküniyette sebepleri olmalıydı. Keskin mevzu bahisi buydu. Şu karşıdan el ele tutuşmuş çiftin bir arada olmasının sebebi neydi? Bakıldığında birbirlerine en azından dış görünüş olarak uygunlardı. Ama ne çok yakışıklı ne de çok güzeldi her ikisi de. Belki de yalnızlık bir olmaya itmiş olabilirdi. Evet, çokça ilişkinin biricik sebebi buydu. Kısaca günümüzdeki ilişkilerin sebebi buydu. Yalnızlığın getirdiği sıcak kucaklaşma... Yaranı saracak birini mi arıyorsun;  zaman öldürecek, gezip, eğlenebileceğin birini ya da yatağını dolduracak birini? Yalnızlık öyle bir olgudur ki kaybetme korkusunu da hisseder insan, kendini aşık hissetme ayrıca bir arada olma istek ve hissiyatını arttırır. Aşık olup olmadığını keskin bitişlerde anlar insan.
Sadece üstüne bir soğuk yel değmesi gerekir. Başka birini bulamazsam korkusuyla elindekine sarılır insan. Saçma olarak son şansım düşüncesine kapılabilir. O kişi gözünde değer kazanır böylece. Aslında ortada bir aşktan ziyade beyin oyunu vardır. Nöronlarının kuklası olur insan. Psikolojik olarak orada tutacağı bir elin varlığını bildikçe insan rahatlar.
Birde mantıkçı takımı vardır. Yüzde ellisi o büyük aşklarını yaşamıştır. Diğer yüzdelik kısım ise aşkı bulamadığı ve yaşları yavaştan
kemale erme durumunda olduğu belki de erdiği için kendilerince oluşturdukları istek listesine göre buldukları biriyle ilişkilerini devam ettirme durumunda  olurlar.
Sevdiği insanla birlikte olan takımı var birde. Bunların sayısı da yadsınamaz kadar fazla. Sevdiği diyorum işte sadece sevdiği ama aşık olduğu değil. Huzur bulduğu, değer verdiği belki de sadece sevmek değil çokça sevmek içinde bulunduğu sıcak bir çift kol. Aşk yok, sadece huzur var. Senin seven birinin olduğunu bilmenin verdiği mutluluk denilebilir buna.
Derin, belki de bu yüzden yalnızdı. Sahte gülüşmelerin öpüşlerin ve dokunuşların kurbanı olmamak adına kalbini kendince camdan bir fanusa koymuştu. Herkes o kalbi görüyordu. Herkes Derin'e kendince yaklaşmak istiyordu. Derin kalbiyle oradaydı ama kimse o kalbi almaya yanaşmıyordu.
Çünkü sorumluluk ister gerçek aşk. Kırılırsa o fanus, alınırsa o kalp toparlanamazdı bir daha gerçekler. Derine sevmek ya da çok sevmekte yetmezdi. Derin derinliğinde boğulacak cesur bir kalp arıyordu. Derin'in ölümüne sevmekti bütün arzusu, her ne olursa olsun ölümüne sevilmek.
Son olarak Derin'in cephesinde en şanslı bulduğu birbirlerine aşık olduğu için birlikte olan insanlar vardı. Bir insanı çok sevmenin ötesindeki -farklı bir şekilde çok- kavramıyla sevmek. Delice, kalben bağlanmak demekti bu ilişki. Aşk cesaret isteyen; zaman, mekan, ayrım tanımayan bir sonsuzluktu. İnsanlar canlarını verebilirdi birlikte olmak için. İstisnasız bir elmanın iki yarısı olma hali denilebilirdi. Derin böyle sevebileceğini adı gibi biliyordu depderin sevebilirdi.
Ama bu yaşına kadar kimseden karşılığını bulamadı. Kimse elini taşın altına koyacak kadar babayiğit olmadı bugüne kadar.
Derinden bir of çekip denizi izlemeye devam etti. Aşk herkesin ağzına alabileceği kadar ucuz, yanlış kişilere kurban gidebilecek kadar alalede olmamalıydı. Masumiyetle başlamalıydı. Aşk, oyunlara gelebilecek bir olguda değildi, biliyordu. Bir damla yaş geldi gözünden. Kalbinde öldürdüğü herkese bir duaydı bu gözyaşı... Kalbinde şekillenmeye başlarken intihar etmiş,
bazen de şekillenmiş ama vefat etmişlere gelsin. Hepsi sırayla olması gereken Derin'i yarattılar. Can yaka yaka... Bunlardan biri de Murat'tı. Esra ile olan laubali birliktelikleri, Derin her ne kadar bunu görmek istemese bile Murat'a yakışır şekildeydi. "Peh, bir adam yedisinde neyse yetmişinde de odur!" dedi yüksek bir sesle. En son alışveriş merkezindeki olaylı görüşmelerinden sonra bir daha iletişime geçmemişlerdi.
Derin sinirlendikçe denizin dalgaları arttı. Saatlerce oturup hırçın denizi izleyebilirdi nasıl olsa kendi gibiydi denizde. Dertleşiyorlardı sessizce. Yorgunluklarını denize dökerken, deniz ise hırçın dalgaları ile uzak sulara sürüklüyordu dertleri. Kafasına gökyüzüne çevirdi sonra, nasılda huzur veriyordu insana. Güneş parlaktı. İzmir'in iç ısıtan güneşi, rahatlattı Derin'in bedenini.
An’ı durdurdu kalbinde, anıları birer birer geçirdi beyninden. Gözleri denize hipnoz olmuşçasına bakıyordu. “Neyim ya da ben kimim? İsmim sadece Derin. Peki dokunduğum kimin kalbi ben kadar derin…” devamı geldi. Susmak bilmedi ruhu.
“İsterdim içinden geçenleri bilmek
Her gece fısıldadıklarını uykuya dalarken
Kalbini bilmek isterdim kuytu bir köşede
Bir köşede yine karşılaşmak seninle
Vedalaşmak bir köşe başında sıcak bir öpüşünle
Belki yağmurlu bir Kanunuevvel akşamında
Maamafih uykuya dalıyoruz her gece,
Filhakika çıkıyorsun yine bir köşede,
Beyaz bir silüetle…
Olsun varsın bilirim bekleyiştedir kudret,
Salınırken kuru yaprak gibi bir soğukta.
Kudret sükun etmiş bir kalpte,
Bütün gerçekler dilde,
Kudretle beklerken bir köşede;
Kanunuevvelin on yedisinde
Bahsedeceğim, bulabileceğim her köşeye.
Öncelikle uyan aç gözlerini
Gör gerçekleri,
Etrafın ne yaptığını bilmeyen insancıklarla dolu.
Uyan... Bu senin son şansın değil.
Uyan...”
Bunu dile getirip Murat’a da söylemeliydi.

...

24 Ekim 2016 Pazartesi

Mavi

Sayıklanan son isimdi şüphesiz kalbimdeki,
Derinliğinden sual olunmaz baştan başa mavi.
Aşk demektir mavi telaş
Mavi, bir martının kanat çırpışıdır gökyüzünde,
Bir denizin hırçın dalgasıdır.
Güzel beyazda,
Mavi duvarlardır huzur.
Saçılır çiçeklerim gökyüzüne
İsterim kapılsınlar mavi telaşa
Bürünsünler neşeye...
Bir kızın koşan adımlarıydı mavi telaş,
Boş koridorlarda...
Huzur olmak isteyen adam ile
Asi bir küçük kızın sonsuzluğuydu kutsal renk.
Birimiz hırçın deniz, birimiz huzur dolu gökyüzü,
İşte ikimizde maviyiz.
Şuan derin bir rüyada mavi.
Uyanırsa bulanır gözleri,
Bırakın bulansın griye.
Geçer mevsimler biter yıllar, biter aylar...
Döner mavi güneşe...
Güneş parlak, güneş sıcak...
Mavi kutsal, mavi ulu...
Buluşurlar iki mavi güneşin yakıcılığında...
Ama önce yağmura katlanmamız gerek...
Sadece bilirim.
Ben bilirim.
Bir ben,
Mavinin hikayesini bilirim...

YazarHATUN

7 Ekim 2016 Cuma

Yaseminler...

Nadide bir çiçek beni çağrıştırır işte böyle...
Kendimi benzettiğim yaseminde,
Yaseminin o güzel kokusunda beni bulan sevgilim.
Yaseminler benim, artık bizim...
Bütün yaseminler...
Dikmişler bütün evlerin bahçelerine,
Toprağa kökünü salmış.
Dolanmışlar birbirlerine bizim gibi, geçmişler iç içe.
Beyaz yaseminler temizler, tertemizler...
Bütün günahları, yanlışları, hataları silecek kadar;
Her acının sonunda mutlu edecek kadar;
Doğan yeni günün umudu kadar;
Her şeyi güzelleştirecek kadar temiz.
Narin duruşlarına aldanmamak gerek
Narinliğinden gelir asaleti.
Her ele yakışmazlar da öyle,
Her eli sevmez, dökerler yapraklarını üzülünce.
Bazıları yanlarından geçer, tanımazlar onu, bilmezler.
Ben gibi...
Biz gibi...
Tanıdıkça daha bir anlaşılır güzelliği
Bir çiçek ne kadar özel olabilir bir insan için bunu bana gösteren sevgilim.
Kendimi bulduğum çiçek, senin kalbinde 'ben' oldu.
Artık sokaklarda bizim, caddelerde...
Şu yaşlı çiftin oturduğu bahçede,
Denize bakan beyaz evde bizim.
Çünkü topraklarına kök salmış yaseminler biz'iz.
Güzel kokulu,
Asil,
Temiz yaseminler...
En kıymetlisi de anılar biriktirmek yaseminlerde seninle...

YazarHATUN

Piremses :)

İlişkiler karmaşık döngüler, benzer şemalar ve görünmez terazisi bulunan derin yapılardır. Değişen toplum koşulları, ahlak ve etik değerlerl...