gerçek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gerçek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Kasım 2019 Pazar

Karalar...

Yüzüme bakan gözler görüyorum,
Gözlerimden derinime bakan göz bebekleri,
Söylediklerimi dinleyen kulaklar,
Bilhassa hakkımda konuşan ağızlar
O ağızların içinde dönen pis diller biliyorum.
Mesafeleriniz öyle önemsiz ki
Kötü cümlelerinizi tenimde hissediyorum
Öyle kötü ki kalpleriniz nihayetinde insansınız, şaşırmıyorum.
Her biriniz öyle sorular yöneltiyor,
Öyle laf yumakları döndürüyorsunuz ki söylediklerimi de içine katarak,
Herkese yayarak...
Beyninizin olması gereken yerde olmadığına öyle eminim ki
Her cevabımı koşulsuz kabul ederken siz,
Çizdiğim yolumdan uzaklaştırıyorum sizleri.
Gerçeklerimi kendime saklıyorum,
Yeri geldiğinde sadece sahiplerine sunabilirim.
Size hakkınız olmadığını bildiğim halde yorum yapma hakkı tanıyorum, lütfen sevinin.
Ancak kalbinizin ve beyninizin boşluğundan köşe bucak kaçıyorum.
Susuz, karanlık bir kuyu hayal edin, sizlere bakınca sadece bunu görüyorum.
Hiç mi yorulmuyor, hiç mi tiksinmiyorsunuz o çirkin gülüşmeleriniz içerisinde, herkesin gördüğü kara dillerinizden...
Sizlerden çok tanıdım ve tanımaya devam edeceğim, bilirim.
Size benzemeyenlerle aramı bozacak kadar dalacaksınız insan ilişkilerime...
Sadece izleyeceğim, söz !
Çünkü kalbimin düğmelerinden birkaç tanesini çözüp gösterebilmişsem o insanlara,
O insanlardaki aklın varlığından eminsem, yapacaklarınız başarısız kalacaktır eminim.
İnsanlarla arama sadece ben duvar örebilirim, bu görevi size vermedim.
Bulandırdığınız beyinlerle, benden uzaklaştırabildikleriniz yanınıza kar kalsın.
Zafer kabul edip buna da sevinin.
Size karşı rahatlığım, sizi rahatsız edecektir.
Bilirim siyahınız asla bulaşmayacak beyazıma !

#YazarHATUN

24 Mart 2019 Pazar

Kutup Yıldızı


İnsanlara ışık olun, mutluluk olun, yol gösterici olun kutup yıldızı misali...
Ancak kendi ışığınızı tüketmeden.
Gözyaşlarınız, tercihleriniz, sevmedikleriniz, tutkularınız öğretici olsun.
En önemlisi kendiniz olun.

Gerçek olun...
Toz olmayın birisi üstünüze bastığında uçup gidecek, tüy olmayın birisi elinin tersiyle savurduğunda uçup gidecek...
Adımlarınız yere sağlam bassın, kimse olmasa da herkes gitse de yine siz varsınız size yetecek...

#YazarHATUN

6 Mart 2019 Çarşamba

Bencil Ol!

Başlar.
Fark etmezsin
Tarihi yoktur, an'ı vardır.
Hissi vardır.
O sen misin diye sorarken içinden
Ruh denizinde boğulurken bulursun kendini
Gözlerinin önünden geçen siluetlerin şekillerinden ve renklerinden ziyade
Gözlerini ışıldatacak bir his ararsın.
Hissettiğimin peşinden giden oldum, gördüğümün değil.
Korkmadım.
Bana verilmiş olan nadir bir his, bir güzel an,
Belki bir daha böyle hissetmeyeceğim.
Belki de bu son, yakında öleceğim.
Çarpan kalbim, ölümden daha büyük daha derin...
Üstünden milyonlarca kez geçen sıvının renginden daha sıcak...
Gel buraya.
Dinle, kulak ver bana.
Şimdi koş.
Hissettiğinin peşinden, hissedebildiğin kadar, daha fazlası için kalbini büyüterek...
Tutup çek kendine güzellikleri.
Güzel histe bencil ol.
Yarışa girmek isterse ruhun, bedenin
Güzel sevmekle başlayabilirsin.
Çabalamakta ve göstermekte kendini
Kaçamak bakışları sonlandırıp, birlikte gülmek için çabaladığın anları arttırmanın bir yolunu bulmalısın.
Kaybedebileceğin bir şey yok.
Ölüm, üflenen ruhundan büyük değil ama daha acımasız.
Bunu sakın unutma.
Herkesin bu kadar birbirine benzemek için çabaladığı bir yerde
Ruhun farklı ve özeli arıyorsa
Kalbin çarpıyorsa hala
Gözlerin parıldıyorsa bir bakışta, bir isimde, uzaktan geçen bir siluette gerçekten yaşıyorsun işte...
Gördüğün gözlerin güzelliği burada işte,
Ne renkte ne şekilde sadece ufak bir ışıltıda...
Unutma bir insanın gülüşü güzel değildir, sadece içinizi başka ısıtır
Farklı bakmaz sana, gözlerinin sana bakarken aldığı haldir seni heyecanlandıran
Dediğim gibi güzel histe bencil ol ama kazandığın hisleri elinin altında bilip nankör olma
Bir sabah kalbin atmaz olur
Ya ölüm gelip almıştır ruhunu, ya kalbin feragat etmiştir hislerinden...

YazarHATUN





18 Nisan 2017 Salı

Özce Çöp

"Gönlü çöplük gibi, ateşe verince kötü kokular saçıyor."
Pis ellerini kendi vücudunda dolaştır,
Sahibi sensin.
"Satılmış ruhunu hapsettiğin karanlık  bedenin..."

Her insan kendi hayatına ya ışık tutar ya zifiriye gömer.
Sen sadece kendi hayatını değil;
Elinin değdiği her hayatı karartırken
Yaşaman pek lüzum değil.

İnsanlarının çoğunun içi pek karanlık.
Gönlü temiz, dili pak kaç kişi kaldık...
Parmakla gösterilirken artık birer birer
Sizlerin arasında birer ışık gibi parlıyoruz.

Gönlü çöplük olanların yüz binlerce yüzü var belli belirsiz,
Safi nefislerine ve bencil geleceklerine tecelli ettikleri.
Siz sadece insanları belli belirsiz milyonlarca yüzünüzle
Karşı karşıya bırakmayı sevensiniz.

Sizlerden tanıdım bolca
Ve karşıma çıkmaya devam edeceksiniz her surette, biliyorum.
Ruhumu beyaza eş ettim.
Işık tuttum yarınlara.
Yanından geçip bir şeyler atmaya tenezzül etmediğim bir çöplüksünüz sadece.
İçini boşaltsan bile kokusu kiri değdiği yerde kalan.

YazarHATUN

13 Nisan 2017 Perşembe

Zamanla...

Zamanla kabullenir insan her şeyi
Büyüyorsun.
Büyütüyorlar.
Sen görevini tamamlamışsın.
Simdi büyüdüğünü sanan sen,
Daha büyümemişsin daha bitmemiş işim.
Şimdi benim geçtiğim yollardan geç.
Durduğum hanlarda konakla.
Soluduğum havayı solu.
Beni yaşayacak, beni anlayacak,
Kalbimi daha derinden tanıyacaksın.
Kıymet bilmeyi öğrenecek,
Gözlerini daha iyi açacaksın.
Daha iyi tanıyacaksın insanları.
Herkes ben gibi sanma.
Herkes ben gibi yumuşak olmayacak sana.
İlk önce canını acıtanların peşinden gideceksin.
Yaş ilerleyince canını sevenlerin kıymetini anlayacaksın.
Dürüstlüğün ne büyük bir erdem olduğunu,
Herkeste olmadığını göreceksin.
O erdemi aramak için düşeceksin bu sefer yollara.
Gerçek olan her şey şeffaftır.
Bunu tatmak isteyeceksin.
Zamanla sen koşacaksın,
Yüzlerdeki maskeleri sökmek için düşmelerini beklemeden…

Haksızlık etmemeyi öğreneceksin,
Bilhassa insan olma sanatını.
Can yakmamak için kaçacaksın insanlardan.
Her ahin bir bedeli vardır elbet bilirsin.
Haksızlık edilecek milyonlarca kez sana,
Emeğinin hiçe harcandığını,
Olmayacak insanlara emek verdiğini…
Ahların olacak senin de
Yani iç çekişlerin, pişmanlıkların.
Ben sana insanların gerçek yüzünü gösteremedim.
Ben sadece -ben-i gösterdim.
-Ben-i öğrettim.
Sen her vardığın kapıyı ben sandın.
Çok yanıldın.
İyi niyetini suistimal etmezler sandın.
Simdi yolum yolundur,  ben artık farklı bir sapaktayım.
Hak ettiğim yerdeyim.
Sen layığını ararken çıkmaz sokaklarda kaybolma sakın!
Harcarlar.                        

Simdi her ınsan birdir senin icin.
Onların ıcınde onlar gibi olmaya devam et.
Kırıntılarla yetinip soytarılarla şekillere girmeye.
Umarım bir gun kalbinin kötülüğünü silip perdesini indirirsin.
Gerçekler gerçek insanlara yakışır.

YazarHATUN

11 Nisan 2017 Salı

Aşk mı?

09.

Ben mi? Yüceleştiğim biricik gece bu...
Değiştim diyen gökyüzünün, denizin, insanların ıssız batışlarını gördüm.
Haktan hukuktan bahseden insanların;
hakkı hukuku bilmeden kendi menfaatleri için
Ruhlarını, yaşanmışlıklarını, sattıkları geceye,
sizde buyurun hoş geldiniz!
Ben mi? gereksiz öz güvene ihtiyaç duymayan,
Ego yapmayan insan bu gece büyüklendim.
Beni tanıyan insanlara önce nasıl sevildiğini öğretmişim,
Defalarca tecrübe ettim
İşte bu yüzden büyüklendim.
Ne güzel şeyler bırakmışım kötü kalplerinizde
Bir insanla anlaşamamak onu kötü yapmaz yanlış olmasın
Derinliğinden gelen bir şeydir.
Konuşmasından anlarsın; çaresizliğinde seçtiği yola bakarsın.
Ağzından çıkan cümleler ele verir yakayı.
Derinliği olmayan insanda derin'i ne ararsın.

İnsan hak ettiği devirde hak ettiğini yaşarmış.
Herkes layığıyla eşleşince anladım
Bir kadının sevişlerini de anlarsınız;
Zamanla nefretiyle mutlu olup yaşayışlarını da.
Bazıları kadınlara ilaç gelir;
Kadın kötüyken yapışır. iyi olunca atıp kaçar.
Bazıları su gibi gelir;
Kadın sevdiğine dört elle sımsıkı sarılır.
Ben mi? İmgelerin kraliçesi biricik Yazar HATUN
Herkes kendince yer bulur, benden habersiz krallığımda.
Kapının önünü krallık içi bilen soytarılarda vardır
Kendini önemli sanıp; kapıdan gelene geçene laf sallarlar.

Aşk nedir biliyor musunuz?
Ansızın gelir öncesi ve sonrası fark etmez.
Onu bambaşka bir boyutta yaşarsın
Beraberinde gelenlerle ise
Kurduğun hayalleri, farklı suretlerde devamlılığını sağlarsın.
Birbirlerini tamamlaması için çalışırsın.
Yaşayanları gördüm.
Uykularını bölmek istedim ama uyanmadılar.
Boşluktan sarışları gördüm
Son çare bilip tutunuşları
Yarasına bez yapanları gördüm Aşk'ı
Aşkı siz çok yanlış anlamışsınız
Derinliği olmayan bomboş insanlar aşkı nasıl yaşar?
Masumiyeti çiğdeniz mi sevişmelerde?
Kaç bedeni birbirine çarptınız, makul bir sonuç çıktı mı sayılarınızda?
Ruhsuz kadeh kaldırışlarda peki...
Rakının beyazı temizlemez artık sizleri
Ağzınıza yakışmaz bir kere...
İnanın o kadar kirlisiniz ki
Girdiğiniz deniz kirlenir.
Gökyüzü utanır da suretinize bir damla yağmur yağdırmaz...


Bazı kadınları büyütür aşk
Bazı erkekleri adam eder
Bazı erkekleri de...
Her neyse.
...
Milletin ağzına laçka olanı bıraktım kenara
Hatalarınızla yalpanışlarınızda görmek sizleri
Ben insanım insan!
Hayat, doğrultmazsan kendini daha çok çökertir seni
Çamurdan lağıma düşersin.
İnsanlar gittiklerinde izler bırakırlarmış
Bıraktığım beyaz izlerin üstü kir pas içinde
Bir parmak kir tutmuş kalbinin üstü
Beyninin dışı
Herkes kendini bir halt sanar olmuş
Büyümek mi? Kendini tanımayan insan büyümezmiş.
Neyi neden yaptığını bilmeli insan.
İçim o kadar huzurlu şimdi
O kadar hür ki kalbim...
O kadar şanslıymışım ki ben
Bir dansın hürriyetine kapıldım.

Bazı hatalar vardır, ben yapmadım.
Ben doğru olanı yaptım şartların gerekliliğini yaptım
İtenlerin, itildiğini gördüm
Kıymet bilmeyenlerin, acı çektiğini
Üzüldüklerime acıyorum şimdi.
Sonsuz huzur nedir biliyor musun?
Aşkın en güzelini tatmış olmak.
Önünde bembeyaz bir sayfanın olması
Seni kurtarması için birilerine itibar etmemek.
Seni seven, seninle beraber, senin yolunda yürüyor olur şüphesiz
Hayallerimi gerçekleştirecek güce sahibim.
Ben bir aşkın fotoğrafta nasıl resmedildiğini de gördüm
Milyon tane fotoğrafım var benim kime göstersem parmakla gösterdiği
Ancak kalbi güzel olanlar görür güzelliği
Aşkı hileyle hurdayla yaşamayanlar bilir
Herkesi ben mi sandınız
Feleğin çemberinden milyon kere geçirirler sizi ruhunuz duymaz
Sizin gibiler soytarıları hak eder.

YazarHATUN

28 Mart 2017 Salı

Kırmızı Fular


Uzun bir düştür insan ömrü.
Gelmiş geçmiş en görkemli ziyafetlerin,
En matemli, kalabalık ölüm törenlerinin meskenidir ruh.
Yüz binlerce kez, 
Yüz binlerce insan, 
Yüz binlerce mezarlığa gömülüdür.
Dilsizdir ruh her şeyini dökmez ortaya
Masa başına aldığı yüce konuğunu, 
Diğer misafirlerin önünde acımasızca katledebilir.
Yine bir kölesini alıp başının tacıda yapabilir.
Sınırlara göre değişir sıfatlar.
El bildiğin can,
Dost bildiğin düşman oluverir.

Deniz kenarında elimden kaçıp, 
Gökyüzüne uçup giden,
Hür ve kırmızı fularım hatırlatır bana,
Özgürleşmenin bir çift kanada ait olmadığını...
Gökyüzü güneşli ve parlak
Gözlerimi kapatıp, başımı yukarı kaldırıyorum. 
Yüzümden sebepsiz bir gülümseme...
Ben mutluyum; uçup giden bir fular, 
Kıyıya çarpan bir dalga,
Uzaklara kaçıp giden bir insan gibi...
Korku en büyük düşman hayatta.
Korkunu geri de bıraktığın kadar özgür ruhun,
Düşünceleri kenara bırakabildiğin sürece cesur!

21 gram gitmeden farkına varmak lazım her şeyin bir son olduğunu...
Zamanı geldiğinde mutlaka gidecektir 21 gram 
Ya gökyüzüne ya birinin kalbine doğru. 
Ölmek mi istiyorsun?
Öl! birisinin aşkı için öl. 
Ama yanlış insana kurban gitme.
Öleceksen bir kere öl.
Kendini öldü sayıp her seferinde sekteye uğramasın kalbin...
Ha öldüysen şayet kendini diriltmeye uğraşma.
Üstünde geçmişin tozu toprağı varken 
Dikiş tutar sanma.
Yaşadığın sadece geçmişin gölgesi olur.
Bulabildiğin parçaları birleştirip, üstüne hayalleri ekleyip,
olmadık şeyler yaşar; kırılırsın.
21 gramı gökyüzüne göndermeden, dağıtma yersiz yere sağa sola 
Bazen sadece 21 gramı yerinde tutup, bir fular olmak gerekir.
Ölmeden, sadece olmuş olmak için olmak...

YazarHATUN


24 Mart 2017 Cuma

Bilirsin

Bazen her şeyi yapacak gücü bulursun kendinde:
Her şeyi silebilecek,
Her şeyi kurabilecek.
Sen seni mutlu etmenin büyüsünü bilirsin aslında;
Bir kitapta yazar,
Bir resim gösterir,
Bir söz hatırlatır.

Peşinden milyonlarca düşünce kalakalırsın
Adım atacakken kapıdan, geri dönüşün olur.
Bazen düşünceler bastırır
Beklersin eşikte,
"Eski bir Rus geleneği vardır; yola gidecek yolcu,
kapının eşiğinden dışarı adım atmadan önce birkaç dakika sessiz durur,
geri de bıraktığı eve dağılmış olan ruhunun toparlanıp bedenine girmesini bekler."[1]
Defalarca o eşiğe geçtim evimi terk etmek için,
Senin için yanıma milyonlarca kez ruhumu çağırdım.
Varılacak yer kapı duvar, bilirim.

Kapılar her zaman çalınmazmış,
Her zaman her kapıya gidilmez!
Şimdi kapısına gelinenler bilmeli evini terk etmeyi...
Bu zamanın kalpleri göze almaz cesur olmayı
Ben eski sevenlerdendim.
Kalbimi terk etmeden önce...

Yüce his ilmek ilmek işlenmeyi ister
Feda etmek, koşulsuz sevmek, sevilmek ister.
Şarap gibidir yüce his beklemek ister,
Büyük güne saklar kendini.
Sabır ister
Sabrın yoksa uzun yola
Merakın yoksa varacağın kapıya
Ya da beklerken umudun yoksa kapını çalacaktan
Bırakırsın. Benim gibi.

Kalbimi bıraktım.
Hislerimi bıraktım.
Yaşıyorum.

Gerçekten tam anlamıyla seven kalpler çok az artık...
Sadece gerçek seven kalpler kapıların, duvarların, zamanın, mekanın üstesinden gelebiliyor.
Kimse tam anlamıyla kalbini açmıyor
Kimse yüce hisse nail olmak için çabalamıyor
Mantığını bir kenara koyup kendini atmıyor derin denize...
Sığ deniz herkese ait; derin ise cesurların...
Derin...



 YazarHATUN





[1] Alev ALATLI, “Aydınlanma Değil, Merhamet!”, (2004)

20 Mart 2017 Pazartesi

Hata

Hayatta hatalar yapılarak doğrular bulunur.
Hata yaparak yanlış sandıklarının doğru olduğunu anlarsın.
Hatalar büyütür insanı,
Hatalar yaptıkça anlarsın saçma bulduklarının yerinde olduğunu.
Hata yaptıkça öğrenirsin gerçekleri,
Öğrenirsin berraklığın aslını.
Hatalar bir daha doğurur seni hayata,
Bu sefer gerçekten gözlerini açmış olursun gün ışığına.
Ama bir o kadar da gardını almış.
Hatalar olman gereken insanı yaratır.
Çokça yüz tanıman demektir bu;
Çokça düşmen, yine bir o kadar tek başına kalkman demektir.
Canını acıtanlarla kendine duvarlar örüp güçlenmendir sessizce…
Hatalar doğru insanı görmeni sağlar.
Ya da doğru sandıklarınla hata yaptırarak doğruyu çeker sana adım adım…
Hataların anlamlarını yakalaman için zamanın geçmesi gerekir.
şman sandıklarının aslında dostluğunu hatalar öğretir.
Can bildiklerinin yalancı olduğunu,
Asla dediklerinin mümkün...
İnsana zaman şahittir.
Söylenen bir cümle, yazılan bir yazı şahittir gerçeklere...
Gerçeğe aşık bir insan korkar mı kapının önündeki gerçeklerden?
Her an çalmaya hazırlar kapıyı.
Şimdi sebepsizce suskunlar,
Korkar insan.
Söyleyeceklerinden, hissettireceklerinden...
Çalmak için kapıyı neyi beklerler bilinmez…
Bir şarkı mı, bir derin söz mü?
Korkar da söyleyemez insan.
Ne bir şarkı söylemeye sesi çıkar;

Ne de derin bir söz söylemeye, bir yazı okumaya…


YazarHATUN







14 Şubat 2017 Salı

Peki siz?

Kalbinize sağır olduğunuzu düşündünüz mü hiç?
Ne hissettiğinizi bilmeden sağa sola çarptınız mı,
Yolunu bilmez bir kuş misali?
Gözlerinizi açtığınızda her sabah farklı bir insan olarak kalktınız mı o yataktan?
İnanın bana o kadar zor ki her gün bambaşka bir insan olmak.
Bazen yüzünüz gülmenin verdiği hale o kadar alışır ki,
Aynada bir yabancı olursunuz kendinize.
Aynaya baktığımda kendime ayıp olmasın diye gülümsüyorum şimdi.
Bir bakıyorum ki üzülmeyi unutmuşum,
Akmıyor gözlerimden yaşlar.
Bir baktım ki yazamıyorum ben
Dökemiyorum içimdeki zehiri.
Tutuklu kalmış cümlelerim boğazımda.
Dolaşıyor kelimeler göğüs kafesimin içinde, kalbime yakın bir mevkide.
Gerçekleri yaşamamak adına maskeler bürünmüş suratım.
Yabancıyım artık kendime,
Soruyorum sizlere:
"Her şeyi katlanabilir kılmak için mi bu sahte gülüşler, gerçekleri örtmek için mi?
Ya peki siz gerçek misiniz?"

YazarHATUN

4 Şubat 2017 Cumartesi

Susmayacağım

Büyük bir yalan söyledim,
Bilhassa kendime karşı.
Eziliyorum şimdi sözlerimin altında.
Kapıyı çarpıp gitmek ile;
Kalıp yaşamak arasındaki çaresizlikteyim.
Boğuldum yalanlarınızda,
Boğuldum samimiyetsizliğinizde.
Kalbinizi dinlemeyişinize kızdım sürekli.
Halbuki döndüm, baktım;
Gördüğüm sahne çok can yakıcıydı.
Diyeti ağırdı.
Sizlere benzemeye başlamanın rezilliği ile
defalarca bedel ödemek...
Hislerimin denizinde, kayalıklara çarpa çarpa,
defalarca dağıttım kendimi.
Üstüm başım kan revan.
Ben yoruldum!
Susmaktan yoruldum!
Sağımda solumda melek yok sanki,
Taşıyorum onlar yerine nefreti de sevgiyi de...
Tutkulu aşkıda astım boynuma bir zincir gibi,
ölüyorum kalbimin zindanında.
Her yeni doğan gün ışık sızmıyor buraya,
Ve her gece gaipten konuşuyor birisi.
Ben yoruldum!
Bu sesi dinlemekten,
İtiraf edememekten,
Döktüklerimi toparlayamamaktan,
Canımda sakladıklarımı sahiplerine iade edememekten...
Her şeyin bir zamanı olduğu inancındayım.
Bu yolda her şeye rağmen umudum tam.
Ben o günü bekliyorum.
Herkes için en doğru günü...
Ve ben o gün asla susmayacağım.

YazarHATUN

13 Aralık 2016 Salı

AHDE VEFA - II


İnsanın mümkün birleşiminin ya da çokça bir arada durmalarının yine aynı mümküniyette sebepleri olmalıydı. Keskin mevzu bahisi buydu. Şu karşıdan el ele tutuşmuş çiftin bir arada olmasının sebebi neydi? Bakıldığında birbirlerine en azından dış görünüş olarak uygunlardı. Ama ne çok yakışıklı ne de çok güzeldi her ikisi de. Belki de yalnızlık bir olmaya itmiş olabilirdi. Evet, çokça ilişkinin biricik sebebi buydu. Kısaca günümüzdeki ilişkilerin sebebi buydu. Yalnızlığın getirdiği sıcak kucaklaşma... Yaranı saracak birini mi arıyorsun;  zaman öldürecek, gezip, eğlenebileceğin birini ya da yatağını dolduracak birini? Yalnızlık öyle bir olgudur ki kaybetme korkusunu da hisseder insan, kendini aşık hissetme ayrıca bir arada olma istek ve hissiyatını arttırır. Aşık olup olmadığını keskin bitişlerde anlar insan.
Sadece üstüne bir soğuk yel değmesi gerekir. Başka birini bulamazsam korkusuyla elindekine sarılır insan. Saçma olarak son şansım düşüncesine kapılabilir. O kişi gözünde değer kazanır böylece. Aslında ortada bir aşktan ziyade beyin oyunu vardır. Nöronlarının kuklası olur insan. Psikolojik olarak orada tutacağı bir elin varlığını bildikçe insan rahatlar.
Birde mantıkçı takımı vardır. Yüzde ellisi o büyük aşklarını yaşamıştır. Diğer yüzdelik kısım ise aşkı bulamadığı ve yaşları yavaştan
kemale erme durumunda olduğu belki de erdiği için kendilerince oluşturdukları istek listesine göre buldukları biriyle ilişkilerini devam ettirme durumunda  olurlar.
Sevdiği insanla birlikte olan takımı var birde. Bunların sayısı da yadsınamaz kadar fazla. Sevdiği diyorum işte sadece sevdiği ama aşık olduğu değil. Huzur bulduğu, değer verdiği belki de sadece sevmek değil çokça sevmek içinde bulunduğu sıcak bir çift kol. Aşk yok, sadece huzur var. Senin seven birinin olduğunu bilmenin verdiği mutluluk denilebilir buna.
Derin, belki de bu yüzden yalnızdı. Sahte gülüşmelerin öpüşlerin ve dokunuşların kurbanı olmamak adına kalbini kendince camdan bir fanusa koymuştu. Herkes o kalbi görüyordu. Herkes Derin'e kendince yaklaşmak istiyordu. Derin kalbiyle oradaydı ama kimse o kalbi almaya yanaşmıyordu.
Çünkü sorumluluk ister gerçek aşk. Kırılırsa o fanus, alınırsa o kalp toparlanamazdı bir daha gerçekler. Derine sevmek ya da çok sevmekte yetmezdi. Derin derinliğinde boğulacak cesur bir kalp arıyordu. Derin'in ölümüne sevmekti bütün arzusu, her ne olursa olsun ölümüne sevilmek.
Son olarak Derin'in cephesinde en şanslı bulduğu birbirlerine aşık olduğu için birlikte olan insanlar vardı. Bir insanı çok sevmenin ötesindeki -farklı bir şekilde çok- kavramıyla sevmek. Delice, kalben bağlanmak demekti bu ilişki. Aşk cesaret isteyen; zaman, mekan, ayrım tanımayan bir sonsuzluktu. İnsanlar canlarını verebilirdi birlikte olmak için. İstisnasız bir elmanın iki yarısı olma hali denilebilirdi. Derin böyle sevebileceğini adı gibi biliyordu depderin sevebilirdi.
Ama bu yaşına kadar kimseden karşılığını bulamadı. Kimse elini taşın altına koyacak kadar babayiğit olmadı bugüne kadar.
Derinden bir of çekip denizi izlemeye devam etti. Aşk herkesin ağzına alabileceği kadar ucuz, yanlış kişilere kurban gidebilecek kadar alalede olmamalıydı. Masumiyetle başlamalıydı. Aşk, oyunlara gelebilecek bir olguda değildi, biliyordu. Bir damla yaş geldi gözünden. Kalbinde öldürdüğü herkese bir duaydı bu gözyaşı... Kalbinde şekillenmeye başlarken intihar etmiş,
bazen de şekillenmiş ama vefat etmişlere gelsin. Hepsi sırayla olması gereken Derin'i yarattılar. Can yaka yaka... Bunlardan biri de Murat'tı. Esra ile olan laubali birliktelikleri, Derin her ne kadar bunu görmek istemese bile Murat'a yakışır şekildeydi. "Peh, bir adam yedisinde neyse yetmişinde de odur!" dedi yüksek bir sesle. En son alışveriş merkezindeki olaylı görüşmelerinden sonra bir daha iletişime geçmemişlerdi.
Derin sinirlendikçe denizin dalgaları arttı. Saatlerce oturup hırçın denizi izleyebilirdi nasıl olsa kendi gibiydi denizde. Dertleşiyorlardı sessizce. Yorgunluklarını denize dökerken, deniz ise hırçın dalgaları ile uzak sulara sürüklüyordu dertleri. Kafasına gökyüzüne çevirdi sonra, nasılda huzur veriyordu insana. Güneş parlaktı. İzmir'in iç ısıtan güneşi, rahatlattı Derin'in bedenini.
An’ı durdurdu kalbinde, anıları birer birer geçirdi beyninden. Gözleri denize hipnoz olmuşçasına bakıyordu. “Neyim ya da ben kimim? İsmim sadece Derin. Peki dokunduğum kimin kalbi ben kadar derin…” devamı geldi. Susmak bilmedi ruhu.
“İsterdim içinden geçenleri bilmek
Her gece fısıldadıklarını uykuya dalarken
Kalbini bilmek isterdim kuytu bir köşede
Bir köşede yine karşılaşmak seninle
Vedalaşmak bir köşe başında sıcak bir öpüşünle
Belki yağmurlu bir Kanunuevvel akşamında
Maamafih uykuya dalıyoruz her gece,
Filhakika çıkıyorsun yine bir köşede,
Beyaz bir silüetle…
Olsun varsın bilirim bekleyiştedir kudret,
Salınırken kuru yaprak gibi bir soğukta.
Kudret sükun etmiş bir kalpte,
Bütün gerçekler dilde,
Kudretle beklerken bir köşede;
Kanunuevvelin on yedisinde
Bahsedeceğim, bulabileceğim her köşeye.
Öncelikle uyan aç gözlerini
Gör gerçekleri,
Etrafın ne yaptığını bilmeyen insancıklarla dolu.
Uyan... Bu senin son şansın değil.
Uyan...”
Bunu dile getirip Murat’a da söylemeliydi.

...

5 Aralık 2016 Pazartesi

Ben ki...

O kadar kırgınım ki bu hayatta,
Belki de bu hayata.
Kalabalık bir caddede ters yönde yürüyor da,
İnsanlar bana çarparak geçiyormuş gibi  hissediyorum.
Öyle yalnızım ruhumda.
Öyle bittiğim ki...
Saatlerce sahilde bir banka oturup,
Denize o deli boş gözlerle bakabilirim.
Kimseye güvenemeyecek kadar yıprandım.
İnancımın bittiği noktada başlıyor gözyaşlarım,
Canım o kadar yanıyor ki,
Tarif edemiyorum.
Dünden bugüne dağılan canımı toplayıp, yaşamaya çalışmak;
Yordu çokça...
Etimi çektiklerini hissediyorum bazen.
Beni anlamadıklarını gördükçe vazgeçiyorum her şeyden.
Hayatımdan, canımdan, inançlarımdan...
Örüyorum duvarlarımı kalbime ve
Ben ben'i terk ediyorum çöpün kenarına.
Canım o denli büyük yanıyor işte,
Yaşarken ölüyorum.
Nefes alan bir ölüden farkım yok kendimce,
Gerçekten nefes almakta değil bu...
Mutluluk yok ki bu nefeste.
Her bitişi açılacak bir kapı olarak görüp koşuyorum sualsiz.
Bazen dua ediyor insan; bu kapı bari ölüme açılsın diye.
Sahte gülüşler,
Sahte yakınlıklar, yakınlaşmalar...
Bana göre değil, asla katiyen!
Ancak,
Gülüşler düşünce yere, takıyor insan yüze maske.
Şimdi canımı içimden söküp alsınlar istiyorum.
Haykırmak istediklerim yer edindi dilimde,
Söküp atamıyorum.
Belki de haykırmak istediklerimi fısıldadığım için kaybediyorumdur.
Olamaz mı?
Değersiz hissettiğim insanlar arasında olmaktansa
Artık kalbime sığınıyorum.
Bilirim ki;
Huzurun başkenti kalbiniz ve başkentin tek sahibi sadece sizsiniz.
Son olarak soruyorum:
Gözyaşlarım arındırdı mı sizi günahınızdan, kirinizden,
Yoksa berrak düşen damlalar siyaha dönüşüp
Buladı mı sizi gama kedere?

YazarHATUN

4 Kasım 2016 Cuma

bir ölüm atlattım yakın bir zaman önce
öğrendiğim tek şey dalga geçmek
ölümle hayatla insanlarla
dalga geçmem gereken insanların sayısını
olaylarınsa içeriğini arttırmış bulunmaktayım.
Daha bir kıymet bilir oldum.
sevmenin, beni seven insanların
ruhum dört elle sımsıkı sarıldı onlara.
bilenler vardır şüphesiz
dün yaşayan bir insanın ertesi gün tabutta görmek zordur
herkes sanki o, yerin altına girince herşey bitecek sanır
sevdikleri hariç
bilirsin olacakları dualar edersin ne olur ne olur yanmasın canı diye...
o soğuk toprakta nasıl yatar can bildiğin
azalırken kalabalık başından
onu bir toprağın basında,
kulağına gelen uğultular arasında algılamaya çalışırken
ne hisseder insan?
neyin peşinden koşuyoruz bu hayatta?
o gün sicim gibi inerken gözyaşlarım yanaklarımdan
avuçlarımı açmışken semaya
İzmir'in esintisine bıraktık bir sevdiğimizi
Ey İzmir'im güzel İzmir...
İnsanın canını en çokta o raddeden sonra bir mezar olarak görülmesi...
O oraya girdi diye öldü mü sanırsınız...
Yaşarsın hatta taşırsın canında, vücudunda...

YazarHATUN

28 Eylül 2016 Çarşamba

Göster...

Hayatta bazı şeylere müdahale edilmezmiş.
Fiziksel olarak her şeyi mümkün kılıp
Ya da aksine yok edebilirsin
Ama bazen elinin değemeyeceği derin köşeler vardır.
Sen görüneni çözerken
Sen görüneni yaratırken baştan başa
İnşa ettiğini sanarken hakimiyetini
Gücünün yetmediği noktalar susman gerektiğini öğrenmelisin.
Senin içindeki gibi
Senin içinde atan -can- gibi!
Yalan olmasın kalbindeki
Gerçeği aramak olsun felsefen
Gerçeği sevmek!
Gerçeği yasamak!
Oynamaktır bazen insanların yaptıkları
Kalp doldurmaktır bol keseden, boş yere...
Bazen geleceğin yüzünde yazar.
Aynaya baktıkça gördüğüne sor seni!
Ve sen et duvarı bir yere kadar engel olabilirsin kalplerdekine...
Kendi kalbine hüküm getir önce
Ya içindekini yaşa!
Ya görüneni hisset!
Şayet göstereceksen bazı şeyleri,
Hepsini göster, öğret.
Hayat gerçekleri sevmez,
Senin ise hayata yetecek kadar uzun bir ömrün olmayacak...

YazarHATUN




26 Eylül 2016 Pazartesi

Ah Maria, Maria Puder...

26.09.2016 // Saat; 04.52

Sabahattin Ali'den Kürk Mantolu Madonna...
Kendimden parçalar bulduğum bir kitaptı.
Bitireli uzun zaman oldu.
"Şimdi ki bana" benzeyen çok taraflarını gördüm.
Kahraman Raif Efendi'nin ağzından dökülen hatunda
aradım kendimi koyu kumral saçlarında,
siyah kaşlarında onun altındaki siyah gözlerinde,
Asi duruşunda,
Kalbinin ruhlara çarpıp, tutunamayan varlığında,
Kendi içinde yarattığı sonsuz boşluğunda,
Yalnızlığın tek varlığı olduğunu anladığın anda
Benzettim kendimi.
Ah Maria, Maria Puder;
Daldığın meşgaleler tutar seni bu hayatta,
Boya ve fırçalar işler cevherini tuvale... Ben gibi.
Dansın koynunda saklarım kendimi.
Bazense dökerim en ince sırlarımı, bazen çırılçıplak tüm gerçekliğimi
Gizli kelimelere, özel cümlelere...
Belki her kadın bir adamda Maria Puder olmuştur.
Belki her adam hayatında bir kere Raif gibi sevebilmiştir.
Ama sadece bir kere.
Hangi insan inkar edebilir ki,
Sabahattin Ali'den Kürk Mantolu Madonna'yı okuduktan sonra
Kendinden parçalar bulmadığını...
Kendinden cümleler, gülüşmeler, dolaşmalar ya da bir aşkı...
Ben kendimi yaşadım o kitapta.
Madonna Delle Arpie tablosundaki Meryem kadar ifadesizdi Maria'nın yüzü
Raif böyle düşünmüştü o galeride...
Maria hayata, insanlara, aşka karşı tepkili,
Kendine özgü bir kadın;
Raif ise kitaplarda okuduğu, kendince tasvir ettiği o kadını
bir tabloda bulmuştu.
Bıkmadan usanmadan her sabah sırf o tabloyu görmek için galeriye koşuyordu.
Bir insan nasıl masumca sevilebilir bunu gösteren bir Raif...
Günümüze bakıyorum da,
Bazıları içtenliği bitişlerde bulmuş da olabilir.
Bir yerden sonra masum olan yaşanmışlıkları bir tablo yapmış,
Tabloyu sonsuz kılıp saçma sapan insanlarla,
Bir tablo ve beraberinde içindeki görünmeyen canla
yaşamaya devam etmiş olabilir...
Kim bilir belki biri sadece bir tabloya aşık olmak istemiştir...
YazarHATUN


14 Temmuz 2016 Perşembe

Melek

bir melek dokundu yüzüme dün gece
anlatabildiğim ölçüde anlattım ona,
günah çıkardım kendimce
bu melek kibirliydi ayrıca kendince
en az üç yüzü, milyon tane sözü...
dün gece anlattım içim'e
o melek şüphesiz derinliğimde...
kazdı kalbimi kanata kanata
yine de içimde kaldı milyon tane gerçek
ama dokundum kalbime ey melek
sana melek dersem uyanır mısın uykundan
ey içimdeki ben'le bütünleşmiş olan sen...
ey melek,
dün geceki melek...
doğruyla yanlışla cebelleştiğim tek melek...
gerçekleri siyah perdesiyle örten melek,
yanlışları kendine yol sayan son melek...



Yazar HATUN

13 Mayıs 2016 Cuma

Sen Bile...

Duşun altında saatlerce durmak.
Akıp giden su.
Sana çarpıp,
Seni arındırmak için senin parçaların ile yere düşen her bir damla...
Yüzmek kadar hürce ve coşkulu bir arındırma değil de;
Daha ziyade yağmurda tek başına yürümek gibi.
Belki daha yalnız ve çaresizce...
Bugün biraz daha yalnızım.
İnsanların istekleri hep benden ağır basarken,
Yükselen sesimin getirdiği,
Bencil hareketlerle karşı karşıyayım yine.
Sorgulamak, içine dönmek...
İçine döndüğünde, bulunduğun sokağı yoklamak yavaşça...
Çıkmaz sokakta paslı demirlere tırmanmaya çalışıp,
Çöpün üstüne düşen başı belada biri gibiyim!
Ve yine aynı sokakta, aynı yerde dikelmiş, duruyorum.
Hayata dair sorduğum milyonlarca soru,
Belki yüz binlerce kez aynı soru
ve aynı cevaplar...
Bu mantıksızlık ile farklı sonuçlar beklemek...
Yalnızım tek kelime...
Bilirsin soğursa kalbim, soğur tenim.
Şimdi ise kalbim çarpmıyor sanki
Öyle kapıldım ki bu gereksiz hengameye
Ben artık tanımıyorum ben'i!
Sırtımı dayadığım çakıl taşları rahatsız ediyor bedenimi,
Güneş batmaya başladı.
Güneşim batarsa umutlarımda söner biliyorum.
Neye umut, niçin umut?
Kalbimin kırıkları o kadar fazla ki...
Kimse yanaşmıyor toplamaya... sen bile...


                                                                                             Yazar HATUN


10 Mayıs 2016 Salı

Ben...

Çıkmaz sokağın girişinde bekleyen
melek yüzlü şeytan ruhumdaki
gel derken benden olan meleğin gülümsemesini görüyorum.
pardon melek yüzlü şeytanın..
ve ben bana kanıyorum
giriyorum çıkmaza,
çeviriyor çevremi,
yalanlar, sırlar ve ihanet
ihanet milyon kere ruha,
yalan ruhunu avutmak için söylediklerin,
sırlar ruhunun huzurunu koparmamak için derinlerde sakladığın...
döndü baktı melekten suretim ne güzeldi
ama ne kadar fenaydı içindeki
beni kötü yola sokan da oydu,
cennetten bir tutam tattıran da...
ruhumla sıkıştım köşeye
meleğimin(şeytanın) kıvrak yürüyüşleri
peki ya aniden boğazımı kesişi...
pis bir çıkmaz sokakta kanlar içinde kalmak değilde
ruhumun pisliğe bulanması gücüme gidiyor..
en çok bu...


Yazar HATUN

31 Mart 2016 Perşembe

Ben Bilirim

Loş odalarda bırakın beni,
Kulağım, kimsenin duymadığı ezgilere dolansın.
Beni kağıda, kaleme boğun,
Kalbim ellerimden aksın...
Dilim söylesin, duymadıklarınızı;
Görsün gözlerim, kimsenin görmediklerini.
Bütün güzellikleri bana getirin,
Şekillensin ruhumla,
Gösterebilirim size gerçekleri...
Gerçekler, bir mum ışığının değmesidir kadehe,
Gerçekler, bir sevgilinin silüetidir boş duvarda
Ve gerçekler dolanmaktır Edith'in sesine...
En nihayetinde teslim etmektir Aşk'ı kara mürekkebe...



'  Yazar HATUN  '

Piremses :)

İlişkiler karmaşık döngüler, benzer şemalar ve görünmez terazisi bulunan derin yapılardır. Değişen toplum koşulları, ahlak ve etik değerlerl...