mutlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mutlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Mart 2019 Pazar

Kutup Yıldızı


İnsanlara ışık olun, mutluluk olun, yol gösterici olun kutup yıldızı misali...
Ancak kendi ışığınızı tüketmeden.
Gözyaşlarınız, tercihleriniz, sevmedikleriniz, tutkularınız öğretici olsun.
En önemlisi kendiniz olun.

Gerçek olun...
Toz olmayın birisi üstünüze bastığında uçup gidecek, tüy olmayın birisi elinin tersiyle savurduğunda uçup gidecek...
Adımlarınız yere sağlam bassın, kimse olmasa da herkes gitse de yine siz varsınız size yetecek...

#YazarHATUN

25 Mayıs 2018 Cuma

Kardeş, arkadaş


            Uzun süredir konuşma fırsatı bulamadığım can dostum ile geçen gece 3 saati aşkın konuştuk. Fark ettim ki hayatın temposuna o kadar dalmışım insanlarla sakin bir şekilde iletişime geçtiğimde yazmam gereken bir sürü konu olduğunu fark ediyorum.
            Ruhu dolu beyni dolu insanla sığ muhabbetlere giremezsin, konu derine iner. Öyle de oldu. Kahkahalar yerini gerçeklere bıraktı.
            O eskilere daldı. Canını yakan, nankör, hayırsız insanlardan bahsetti. Hayattan, hayallerden, anılarımızdan bahsedildi ve ilişkilere geçildi. Hayatımıza aldığımız sıfatı ne olursa olsun insanlara odaklandık. İnsanların nasıl kıymet bilmez olduklarıyla ilgiliydik. “Çoğu insan gerçekten sevmiyor.” Kanısına vardık. “Beni neden seviyorsun?” diye sordu. Seni sevmem için sebebim yok dostum. Bir insan sana neden sunabiliyorsa asıl ondan şüphe et.  “O kişinin seni mutlu etmesi, iyi hissettirmesi…” tarzında bir sürü şey saydı. Bir insan seni mutlu ediyordur, huzur veriyordur ama neden olduğunu bilemezsin ya. Her daim onun yanında olmak, yeri geldiğinde beraber susmak, yeri geldiğinde aynı havayı solumak… Sebepsizce. İşte burada başlıyor gerçek.
Aşk denilen şeyin ucuza gittiği hatta sıkıya gelene kadar olduğu, arkadaş dediğinin varlığın çıkarcı, bol samimiyetsizlik için samimiyet arayan insanlarla doldu her tarz ilişki… Kırılıyorum. İçim acıyor. Yaptığım hiçbir şeye duygusuzca yaklaşamıyorum. Duyguları hiçe sayamıyor ne sözlerim ne davranışlarım. Yine de insanları sorguluyorsun yaşına her yıl 1 daha eklendikçe… Kim, neyi, neden yapmış artık o kadar bağışıklık kazanmış ki beden hemen anlayıveriyorsun. Her insanın biricik olduğunu kabul etsem de, insanoğlu bazı noktalarda istisnasız aynı davranabiliyor.
           Zarif olmayı, ince düşünüp, davranmayı aptallık sayan o kadar çok insan var ki… Değer görmek o insanlar için kendilerini üstün görmelerini sağlıyor. Peki ilişkilerimiz gerçek olsaydı nasıl olurdu? Öncelikle insanlar birbirlerine gerçekten değer verir, önemserdi.
           Bu dostum benim üniversiteden derinime biriktirdiğim kıymetli insanlardan. Gerçekten Nasılsın diyen bir insan. Laf olsun diye ne haber, nasılsın, ne yapıyorsun değil. Gerçek manada nasılsın diyerek el uzatır kalbime. Can kardeş!  Beni anlar mutluluğumu da mutsuzluğumu da ve hayatınızda gerçekten “Nasılsın?” diyen insanlar varsa gerçekten çok şanslısınız. Görüyorum kolay kolay üzüldüğümde bana yaklaşan bir el görmedim. Ama ayıp ediyorsun dediğinizi duyar gibiyim. Dürüst olmalı insan herkesten önce kendine... Bazen hafif uzandı o eller, bazen hiçbir kere…
           Sonra ona affetmekten bahsettim. İnsanların kalplerine yük olan, ruhlarını sıkıştıran olayları kabul edip, insanları affetmeleri gerektiğiydi. Herkes şimdi yanlış anlayacak yani o insanı affetmeli miyim, barışacak mıyım, hayır asla konuşmam. Allah cezasını versin vsvs. Hayır hayır hayır! Benim bahsettiğim ruhunu tutsaklıktan kurtarman. O insanla hala konuşma, görüşme, fiziksel tavrını korumak istiyorsan koru. Ama onun sana yaptıklarını, yaşattıklarını kabul et. Hayat bir oyun. Hayatında olan, hayatından çıkmış ve hayatına girecek olan herkes senin oyun arkadaşın. Herkes sana bir şeyler öğretmekle yükümlü ve sende onlara aynı şekilde. Çoğunlukla bilinçsizce gerçekleşen olaylardır. Kalbine kıran arkadaşın, seni terk eden eski sevgilin, kızdığın patronun, çenesi durmayan akraban… Örnekler çoğaltılabilir. Şimdi o kişilere teşekkür et. Seni olman gereken insana dönüştürdüler. Nasıl davranman neye dikkat etmen gerektiğini gösterdiler ve en önemlisi daha güzeli daha iyisi için hazırladılar. Affet ki bu güzel olan yeni olan her şeye ruhunu aç, minnetle…     
           Öyle uzun konuştum ki uzun zaman olmuştu bu cümleyi duymayalı “Rakı içilecek kadınsın, sen anlat böyle sabaha kadar dinlerim seni…” Ey dost, ey kardeş, can arkadaş, gerçeksin sen. Şimdi yazı bekliyoruz J  Rakıyı kalıplara sokmadan dert ortağı diyebilirim. Manalı… Ne demişler rakı aşka, derine içilir, şarap aşkla… Ouv övüldüğünü de yazıyor diye söyleyecek olanlar çok. Ancak şu bir gerçek acımasızca, kendimi  çokça hiçe sayarak, kendimi mutsuz ederek bir misyon edindim. “İnsanları mutlu etmek” gibi. Ben o insana bunları söylettirebiliyorsam mesafelere rağmen, gerçek bir insan olarak onu hissedip, anlayabiliyorsam… Benim için mutluluk bu.  Biliyorum oda benim gibi, yıllardır misyonumuz aynı. O yüzden beni en iyi anlayacak olanlardan biridir kendisi. Bu kadar çokluğun içinde bana büyük değer verir, bilirim.


E-Bana gramafon alsana.
M-Param olursa o kadar alırım
.
.
M-Ne zaman göndereceksin bana bu daktiloyu?
E-Sen ne zaman alacaksın gramafonu?
M-Ben önce söylemişim baksana 11 hafta önce yorum yazmışım… gönder bana onu.
.
.

YazarHATUN

28 Kasım 2016 Pazartesi

Az kaldı

Bazen mutluluğun zirvesinden gökyüzüne el sallarken,
O güzel güneşli günlerde,
Aniden sisli bir boşluğa düştüm.
Apansızca çırpındım.
Karşıma kaç tane "ben" çıktı,
Bilemedim.
Ben ben'i tanıyamadım.
Her tarafım yara bere içinde,
Kanıyor ellerim...
Kanıyor kollarım...
Kanıyor kalbim.
Tırmanıyorum.
Bazen yorulsam bile zirvem için tırmanıyorum.
Yorgunluklarımda hırçın oluyorum
Tırmanmaya devam ettiğim zamanlarda ise mutluyum...
Sana geliyorum.
Biliyorum,
Yorgunluklarım seni de yordu.
Sana seslenirken diplerden
Duyamaman beni yordu.
Anlayamamak ise seni...
Yaklaşıyorum sana,
Netleşiyor yüzün.
Az kaldı sabret...
Sana dokunmama az kaldı...

YazarHATUN



4 Ekim 2016 Salı

Kaç gündür ingilizce essay yazdığımdan, bloğu ihmal ettim.
Facebook'un önceden hatırlatması üzerine,
22 Eylül 2013 günü sabah 06.24'te paylaşmış olduğum
kısa bir yazının devamını getirmek istiyorum bu gece.
"Yaşadığın her şeyi ne kadar gerçekçi, doğal ve isteyerek yaşarsan,
o denli özel olur yaşadıkların ve sen... Etrafındakiler bu mutluluğu görüp denemeye
çalışırlar ama yapabildikleri sadece taklit etmek olur... aşkını bile" M.Ş
Şimdi okları insanoğluna çeviriyorum
Yıllarca emek verip,
Toplum içerisinde kayda değer bir meslek edinmeye çalışıyoruz.
Emek verip hayalleri gerçekleştirmeye,
Güzel şeyler yaşamaya çaba harcıyoruz.
Her gün kader denilen sonsuz film şeridine
Payımıza düşeni yapıyoruz -en azından bir kısmımız-
Gerisini oturup izliyoruz.
Kaderci bir insan değilim.
Kadercilik, öğrenilmiş çaresizliktir.
Bu hayat içerisinde kazananı belli olmayan bir yarıştayız.
Yanımızdan geçip giden insanlara bakalım.
Ne kadar başarılı, ne kadar mutlu, ne kadar güzel/yakışıklı,
ne kadar iyi kalpli, ne kadar aşık... ve daha nicesi.
bir kısmımız buna sahibiz, bir kısmımız bunları yaşamak istiyor
bir kısmı ise sahip olduklarının daha fazlasını...
Bunu bazıları kıskanıp, hasetlenerek;
Bir kısmı ise özenip, örnek alarak gerçekleştirmeye çalışıyordu.
Mutluluk bulma ve yaşama açısından inişli çıkışlı bir insanım
Bir güzel kokulu yasemin çiçeği mutlu ederken her daim beni,
Bazen alınmış büyük bir hediye mutlu etmeyebilir.
Bu hayata karşı olan beklentiler ve gösterilen reaksiyonlar özgündür.
Başarı mevzu bahis olduğu zaman,
Kendime örnek aldığım, güzel bir insan tanıyorum.
Ben başarılarda fesatlanmam aksine en fazla feyz alırım, incelerim.
Güzel ve yakışıklı insanlar çok bilgili insanlar gibi mütevaziliği tercih edip genelde kabullenmezler.
Çirkin erkek ve bayanlar ise özgüven depolayarak,
Cahil bir insanın ben çok bilirim havalarında takılmayı tercih ederler.
En önemlisi beyin, açık olmalı öğrenmeye çünkü yollar bitmez.
Öğrenilecek çok şey gidilecek çok yol tanışılacak bolca insan var.
Hepsi kendimi geliştirmek için...
Kalp atan bir organ acımasız insanoğluna göre bakarsak,
Ancak yaşatabilirsen iyiliği içinde sana güzellikleri sunacak bir cennet.
Kalbinin derinliğine bağlı.
Cüssen küçük olabilir ama kalbin büyükse sen en büyükten daha büyüksündür.
Kalbin ne kadar derinse belki suretler değişebilir ancak
Verdiğin aşkın sıcaklığı, büyüklüğü, samimiyeti ve tatmini asla değişmez.
Aşk sende başlar sende biter.
Aratabiliyorsan cümle aleme yüreğini,
Bu dünyanın en zengini sensin...

YazarHATUN





26 Ağustos 2016 Cuma

Yerim seni Stalker !

Bunu hayatımda ikinci kez sorguluyorum.
"Eski sevgilimin sevgilileri neden beni takip eder?"
Yani modern zamanın stalk olayı...
Bloğumdan ne ister?
Amacı ne olabilir mesela?
Çok mu dile dolandım, çok mu anlatıldım ki sana
Kulağın, hasetin benimle doldu.
Bil ki kalpte iyi yere kazınmışım.
Merak etme payidar kalacak.
Çok mu sevmişim.
Benim gibi asla sevemeyeceksin,
Yoksa bundan mıdır telaşın?
Belki "gözüm üzerinde bilesin" imajı çizmek istiyorsun.
Komik.
Eğer böyleyse üslubumda zerre değişim yok.
İçimden geleni yazarım.
Edepsizleşir kalpte kırarım.
Ancak seviye düşürmeden yaparım ;)
Ayrıca baktığını gördükçe mutlu oluyorum.
Ruhumu okşuyorsun inceden :)
Ne olduğumu bana bir kez daha hatırlattığın için teşekkür ederim.
Biliyorum, hep değerli kalacak olan benim.
Hep böyle gir e mi!
Öğrenmek istediğin bir şey olursa sor çekinme,
Bende ne güzel anılar var neler neler...
Yazarım hepsini burda teker teker.
Korkutmuyor varlığın inan beni hiç
Senden beterini gördüm ne yalancı, ne düzenbaz
Beni değersizleştirmeye çalışan.
Beni bilen bilir,
Hatta kalbimin içine kadar.
Ama ben senin yerinde olsam
(Tamam keyiflendiriyorsun ama beni...)
Böyle küçük düşürmezdim kendimi.
Bana bakmaktan ilişikini yaşayamaz hale gelebilirsin.
Bence sen ilişkine odaklan, bana değil.
Ama şayet dersen "Ben mazoşistim, illa bakmak istiyorum."
Hay-hay, bloğumun linki her zaman sana açık. :)
(İstersen twitter hesabımın kullancını ismimi yazabilirim bu arada. )

Anladın mı?
Ses gelmedi. Her neyse.

YazarHATUN

25 Mart 2016 Cuma

...

Sarar mısın belimi esen rüzgara karşı?
yolun son'una gelmiş gibi...
Bütün kötü günler geride kalmış gibi...
Bakar mıyız son kez uzaklara
arkamızı dönüp gidebilir miyiz mutluluğa?
küçük bir evimiz olur mu hayalini kurduğumuz gibi...
Ben gömebilir miyim yüzümü sonsuza kadar sol'una?
Sarar mısın beni,
Korur musun mutsuzluğa, kötülüğe ve göz yaslarına karşı?
Ama mutluluk için akan hiç bir damlaya engel olma !
bizi huzura boğan her gülümsemeye kapımız acık olmalı
Masamızdan çiçek hiç eksik olmamalı
Yüzümde öpücüklerin,
Yüreğinden ise aşk'ım...
Her gün anahtarını evde unutmalısın mesela
senden önce, senin için koşarak eve gitmeliyim
sırf sana açabilmek için neşe kapısını
Her gün gülerek karşılayabilmek için can bildiğimi.
Huzuruna gömebilir misin?
Var mı kalbinin derinliklerinde benim için
kapısız dört duvar?
Çok yorgunum.
Bankta oturup denizi izleyen bir insanın çaresizliğini düşün...
hem yolun son'undasın,
hemde hiç bir şey yapmamışsın gibi...
öyle çaresiz,
öyle başı boş
Neredesin?
Bak, bıraktığın yerdeyim,
O banktayım.
Hem halsiz ve bir o kadar üşümüş,
Gelirken ceketini de getirir misin?
Kokunu öyle özledim ki...

Yazar Hatun

26 Ocak 2012 Perşembe

Yapamazsınız

Mutlu olmak için ne yapmalıyım,  nasıl mutlu olabilirm? Gözlerimdeki hüznü okuyabilir mi beni içten sevenler... Ya saklarsam herşeyi görmezden gelirsem, kahkalara boğarsam sizleri bilir misiniz içimdeki acımı, acılarımı? Yardım edebilirmisiniz samimiyetle, gözyaşlarımı silip kalk ayağa yanındayım diyebilirmisiniz hepiniz teker teker? En kötü günümde sığınak olabilir mi kollarınız sarar mı beni, yakalarınızı ıslatabilir mi gözyaşlarım izin var mı? Bağırıp çağırırken, küfürler ederken yadırgamayıp eşlik edermisiniz yakarışlarıma... kendimi kaybettiğimde ne yaptığımı ne söylediğimi bilmezken, uçlarda dolaşırken yalnızlığın beni sarsıp dön geriye ben burdayım diyebilirmisiniz teker teker? Ben burdayım, biz burdayız. Ne olursa olsun yanındayız... Biliyor musunuz aslında hiç biriniz bunu yapamazsanız.

Melis ŞAHİN

Piremses :)

İlişkiler karmaşık döngüler, benzer şemalar ve görünmez terazisi bulunan derin yapılardır. Değişen toplum koşulları, ahlak ve etik değerlerl...