güven etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
güven etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Haziran 2021 Salı

Bilir

Gözler görmese de, kulaklar duymasa da ruh anlar, hisseder.
Bir yalanın kendini nasıl yaralayacağını,
Nasıl geri dönülmez yollara sokacağını ruh bilir.
Ansızın kuşkuya düşer ruh.
Artık bitmiştir her şey.

Yalanlarınızla kandırmaya çalıştığınız ruhlar;
Onlardan çalıp başkalarına verdiğiniz vakitten,
Dış kapının dış mandalına sunup onlara vermediğiniz şefkatten,
Herkese efor sarf edip onlara sunmadığınız ilgiden,
Başkalarına çözümler sunarken onlara sunduğunuz bahanelerden,
Kandırdığınızı sanıp sadece kendinizi inandırdığınız yalanlardan,
Hani pembesinden, beyazından tutun da siyahına kadar renkler verip kendinizi oyaladığınız cinsten…
Kat be kat daha kıymetliler…

Sakladığınızı sanmaya devam edin.
Hayat koca bir döngüden ibaret yaşattıklarını yaşayacaksınız,
Hiç şüphesiz pişman olacaksınız...
Hayatınızda rast gitmeyen şeyler olduğunda,
Es verip geriye dönüp bir bakın,
Kimden ah aldım.
Dil söylemez, ruhlar ah eder.

O çöp ağzınız bir kapansın!
Vicdanınızı rahat ettirmek adına kendinize de yalanlar söyleyip durmayın.
Asla işe yaramayacak.
Çünkü bu kendine saygısı olmayanların başkalarına yaptığı saygısızlık!
Üzülmelisiniz kaybettiğiniz
Sıcak bir kalp,
Masum bir güven,
Derin bir inanç için…
Ancak ben asla canımı yakan birinin, canının yanmasına üzülmedim.
Bu gördüğünüz “sizin eseriniz”

#YazarHATUN

13 Mayıs 2016 Cuma

Sen Bile...

Duşun altında saatlerce durmak.
Akıp giden su.
Sana çarpıp,
Seni arındırmak için senin parçaların ile yere düşen her bir damla...
Yüzmek kadar hürce ve coşkulu bir arındırma değil de;
Daha ziyade yağmurda tek başına yürümek gibi.
Belki daha yalnız ve çaresizce...
Bugün biraz daha yalnızım.
İnsanların istekleri hep benden ağır basarken,
Yükselen sesimin getirdiği,
Bencil hareketlerle karşı karşıyayım yine.
Sorgulamak, içine dönmek...
İçine döndüğünde, bulunduğun sokağı yoklamak yavaşça...
Çıkmaz sokakta paslı demirlere tırmanmaya çalışıp,
Çöpün üstüne düşen başı belada biri gibiyim!
Ve yine aynı sokakta, aynı yerde dikelmiş, duruyorum.
Hayata dair sorduğum milyonlarca soru,
Belki yüz binlerce kez aynı soru
ve aynı cevaplar...
Bu mantıksızlık ile farklı sonuçlar beklemek...
Yalnızım tek kelime...
Bilirsin soğursa kalbim, soğur tenim.
Şimdi ise kalbim çarpmıyor sanki
Öyle kapıldım ki bu gereksiz hengameye
Ben artık tanımıyorum ben'i!
Sırtımı dayadığım çakıl taşları rahatsız ediyor bedenimi,
Güneş batmaya başladı.
Güneşim batarsa umutlarımda söner biliyorum.
Neye umut, niçin umut?
Kalbimin kırıkları o kadar fazla ki...
Kimse yanaşmıyor toplamaya... sen bile...


                                                                                             Yazar HATUN


8 Mayıs 2016 Pazar

Canım acıyor
gözlerimin bu ara doluyor
bazen kanıyor
canını vere vere yakıyor
bir film izledim dün "Veer Zaara"
Birbirini deli gibi seven,
ama gerçekten seven insanların 22 yıl sonra buluşmasını anlatıyordu.
şimdi ise bir şarkı dinliyorum Ezginin Günlüğü-Aşk Bitti
bunu bundan 5 sene önce öğrenmiştim.
ben bilirdim
hep gördüm örneklerini
hep duydum
aşkın dini mezhebi olmazmış
aşk için can verilirmiş
aşk için herkesi karşına alırmışsın
aşk cesaretmiş
tuttuğun eli bir ömür bırakmayacağına yemin etmekmiş
Sıradan bir nikah memuru ya da basit bir cami hocasına değil de
sevdiğine yemin etmekmiş şahidin kalbin, gözlerin ise misafirin
şimdi neden mi bunu yazıyorum?
ben böyle biri tanımadım, görmedim, bilmiyorum.
insanlar ilk fırsatta sevmedikleri herkesin kucaklarına,
ruhlarına,
hayatlarına atlıyorlar.
benim hayatım ne diye soran olmuyor.
sen nesin, sen neyi yaşıyordun, sen şimdi neredesin?
insanların bahaneleri var.
insanların senden daha önemli işleri, öncelikleri var.
sen her daim boş kalındığı zaman çalınan bir kapısın
insanlar bunu vuruyorlar yüzüne her gün
seni ezip geçtikleri her gün
senin için birşey yapmadıkları her gün
seni keyifle ağlattıkları her gün...
ağlıyorum,
duy beni !
dağıldım,
ben artık tanımıyorum beni!
bıraktığın yerde değilim,
bulduğun gibi hiç değilim.
ağlamaktan değişmiş yüzüm,
gözlerim parlamıyor artık.
kalbim atmıyor sanki bugünlerde,
boş bakıyorum hayata, boş yaşıyorum.
uyumak...
sadece uyumak istiyorum.
sonsuza kadar uyumak,
sonsuz uyku, huzur dolu...
sen bilmezsin değil mi?
sonsuz uykunun eşiğine milyonlarca kez geldim, döndüm.
nedeni, niçini önemli mi?
kimse sevmiyor biliyor musun?
sen bile.
hiç bir şey yapmıyor kimse herkesin ağzında aynı cümleler
boş laflar,
seviyorum deme bana
sevmiyorsun.
sevmek bu değil
iyilikle çözüm beklerken kapanan kapıların sonucu
Soğumakmış.
buz gibiyim, dokunma tenime...
Çözüm üreten insanlar sevmeli,
sorun yaratıp sizden çözüm bekleyen değil
bana güven demesin kimse!
güven bana diyen versin güvenini...
lafının hükmü olmalı,
sebebini sunduğun şeyin suali olmaz
ama sen kimsin ki
bir dön bak şu suratına sen neyden ibaretsin ki
aşk mı?
herkes herkesi seviyor
ama kim aşık ki?
güvendiğin tek omuzun gittiğini görmek mi
huzur bulduğun kolların artık ruhunda son bulması mı
yoksa seviyorum diyenin milyon kere bahanesi mi
siz nesiniz, siz kimsiniz ki?
aşk sizin ne haddinize...
sizin çözümsüzlüğünüzde çözüm ararken,
bu çaresizliğimde tek yapabildiğim,
gözlerim yana yana ağlamak
en çokta güvenebildiğim günleri özlüyorum...
güvenmek duygusunu özlüyorum...
öğrendiğim tek şey şu:
bir insan sevmese de güvenerek ömrünü geçirebilirmiş.

tek ihtiyacım olan bu.

Yazar HATUN




15 Aralık 2015 Salı

Kaçıncı Güven?

"Güven". Eminim güven hakkında çok yazım vardır eskiye bakarsak. Şimdi bir daha dökmek istedi kalbim cümlelerini... "Melis koyul yazmaya, dillendirdiklerimi dök." dedi. Biat ettiğim somut, tek varlık o. Güveni iki boyuttan üç boyuta çıkardım (kendi benliğimde). Birincisi; birinin seni fiziksel olarak koruyacağına inandığın durum, ikincisi; birinin sana yalan söylemeyeceğine, bir şeyler saklamayacağına inandığın durum, üçüncüsü; birinin sözüne güvenerek bir işe ya da işlere kalkışmak ve onun hem sana verdiği sözde hemde arkanda durmasına inandığın durum. Açıklayıcı olduğumu düşünüyorum. Birbirlerini kandırmak, yalan söylemek ve bencil olmak için yarışan insanlar varken güveni arıyor insan "kayda değer olmayan insan ruhlarının boş sokaklarında..."
İsterdim insanlara öğretmeyi küçük  yalanların ve sırların büyük yaralara yol açtığını. İsterdim göstermeyi bok insanlara bulaşınca, yüzlere sıçrayan pislikleri ve yine isterdim hissettirmeyi basit insanların ruhları ne kadar kötüye yönelttiklerini... Güven şimdi nerede? İnsanlara yalan söylemeyi sevmem. Yalan söylemeyi becersem de sevdiğim ama çok sevdiğim insanlara yalan söylemem.  Saklamak benim için sakladıklarımda boğulmak demek. Zor durumda olmadıkça saklamam kimseden kolay kolay bir şey. Kimseyi yarı yolda bırakmam. Nefret etsem de o insandan kolay kolay çekip gitmem. İşin ucunda pişmanlıkta var, haksızlık yapmışta olabilirim belki ilerde anlarım. Bu hisler ya da insanları kaybetmek hissi iğrenç bir şey. Ondan kimseden gitmem. Ben böyleyken ve ben bu denli ince düşünüp insanların bana güvenmesini sağlıyorken, karşımdakilerin benimle derdi ne? Çözemedim. Gerçekten çözemedim. Ey ahali ne istediğiniz belli ne istemediğiniz ne sevdiğiniz belli ne sevmediğiniz... Adam gibi sözde durmak çok mu zor. Şerefsizlik paçalardan akıyorken hayata ve hayallere doğru yürümek zor olmuyor mu? Gerçekler zorlaştırmıyor mu adımları? Peki ya vicdan o bas bas bağırırken siz nasıl susuyorsunuz? Cesaret dna'da yoksa sizde haklısınız çok zor.

Yazar Hatun

Piremses :)

İlişkiler karmaşık döngüler, benzer şemalar ve görünmez terazisi bulunan derin yapılardır. Değişen toplum koşulları, ahlak ve etik değerlerl...