cesaret etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
cesaret etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Ağustos 2017 Çarşamba

Yavaştan

Bazen derinden hissedilenleri
yavaş yavaş yaşamayı tercih edersiniz
bitmeyen bir ömür varcasına
ölseniz bile yeniden doğarcasına
bu his mi?
Çok güzel...
Öyle ki, sıcak kumlardan serin sulara
buz gibi havada büründüğün, seni sımsıkı saran bir çift kola
en keyifsiz anında neşelendiren tatlı bir söze benzer
Deli gibi özlemini çektiğin
Kaybettiğini sandığın hatta bir daha bulamayacağını korktuğun o his varya
işte şimdi orada o noktada onun için varım
kaybettim sandığımı buldum
şimdi yavaşça yaşıyorum
yudum yudum içiyorum
karıştırıyorum kanıma her bir zerresini...
Kim duyar kim bilebilir ki
Bir anın bir yerin bir tarihin her şeyi değiştirebileceğini
basamaklarını koşturtarak çıkartan o his var ya...
Hayatın hayalin geleceğin ta kendisi
Kim hissedebilirdi ki...
Peki cesaretimiz olmadığı için mi yarıda kesilir başlangıçlar?
Sevincin bütün adımları yarı yolda mı kalır?
Cesaretim var.
Neye, neden, neleri göze aldığımı bilmeden
Ben gidiyorum koşar adım
bazen ara sokaklara saklanıyorum ki fark etmesin beni...
hissediyor kalbim yavaşça
artık kaybedebileceğim bir şeyim yok...
acele etmiyorum belli belirsiz korkulara ayak uydurupta...
Ruhumu yanında hissediyorum
Bazen sırtına dolamışım kollarımı
dinliyorum deli gibi...
diyorum sonra Sen konuş sen söyle
Bazen koymuşum kafamı sol yanına
Geleceğe açılan bir saat misali tiktaklarını dinliyorum can'ının
Sen gül, gül ki açılsın gölge dolu yüzün
dağılsın kara bulutlar
Gülmek istediğin zaman
Gül yüzünü göstermek istediğinde ben buradayım...
Kalbim bembeyaz..


YazarHATUN

28 Mart 2017 Salı

Kırmızı Fular


Uzun bir düştür insan ömrü.
Gelmiş geçmiş en görkemli ziyafetlerin,
En matemli, kalabalık ölüm törenlerinin meskenidir ruh.
Yüz binlerce kez, 
Yüz binlerce insan, 
Yüz binlerce mezarlığa gömülüdür.
Dilsizdir ruh her şeyini dökmez ortaya
Masa başına aldığı yüce konuğunu, 
Diğer misafirlerin önünde acımasızca katledebilir.
Yine bir kölesini alıp başının tacıda yapabilir.
Sınırlara göre değişir sıfatlar.
El bildiğin can,
Dost bildiğin düşman oluverir.

Deniz kenarında elimden kaçıp, 
Gökyüzüne uçup giden,
Hür ve kırmızı fularım hatırlatır bana,
Özgürleşmenin bir çift kanada ait olmadığını...
Gökyüzü güneşli ve parlak
Gözlerimi kapatıp, başımı yukarı kaldırıyorum. 
Yüzümden sebepsiz bir gülümseme...
Ben mutluyum; uçup giden bir fular, 
Kıyıya çarpan bir dalga,
Uzaklara kaçıp giden bir insan gibi...
Korku en büyük düşman hayatta.
Korkunu geri de bıraktığın kadar özgür ruhun,
Düşünceleri kenara bırakabildiğin sürece cesur!

21 gram gitmeden farkına varmak lazım her şeyin bir son olduğunu...
Zamanı geldiğinde mutlaka gidecektir 21 gram 
Ya gökyüzüne ya birinin kalbine doğru. 
Ölmek mi istiyorsun?
Öl! birisinin aşkı için öl. 
Ama yanlış insana kurban gitme.
Öleceksen bir kere öl.
Kendini öldü sayıp her seferinde sekteye uğramasın kalbin...
Ha öldüysen şayet kendini diriltmeye uğraşma.
Üstünde geçmişin tozu toprağı varken 
Dikiş tutar sanma.
Yaşadığın sadece geçmişin gölgesi olur.
Bulabildiğin parçaları birleştirip, üstüne hayalleri ekleyip,
olmadık şeyler yaşar; kırılırsın.
21 gramı gökyüzüne göndermeden, dağıtma yersiz yere sağa sola 
Bazen sadece 21 gramı yerinde tutup, bir fular olmak gerekir.
Ölmeden, sadece olmuş olmak için olmak...

YazarHATUN


15 Aralık 2015 Salı

Kaçıncı Güven?

"Güven". Eminim güven hakkında çok yazım vardır eskiye bakarsak. Şimdi bir daha dökmek istedi kalbim cümlelerini... "Melis koyul yazmaya, dillendirdiklerimi dök." dedi. Biat ettiğim somut, tek varlık o. Güveni iki boyuttan üç boyuta çıkardım (kendi benliğimde). Birincisi; birinin seni fiziksel olarak koruyacağına inandığın durum, ikincisi; birinin sana yalan söylemeyeceğine, bir şeyler saklamayacağına inandığın durum, üçüncüsü; birinin sözüne güvenerek bir işe ya da işlere kalkışmak ve onun hem sana verdiği sözde hemde arkanda durmasına inandığın durum. Açıklayıcı olduğumu düşünüyorum. Birbirlerini kandırmak, yalan söylemek ve bencil olmak için yarışan insanlar varken güveni arıyor insan "kayda değer olmayan insan ruhlarının boş sokaklarında..."
İsterdim insanlara öğretmeyi küçük  yalanların ve sırların büyük yaralara yol açtığını. İsterdim göstermeyi bok insanlara bulaşınca, yüzlere sıçrayan pislikleri ve yine isterdim hissettirmeyi basit insanların ruhları ne kadar kötüye yönelttiklerini... Güven şimdi nerede? İnsanlara yalan söylemeyi sevmem. Yalan söylemeyi becersem de sevdiğim ama çok sevdiğim insanlara yalan söylemem.  Saklamak benim için sakladıklarımda boğulmak demek. Zor durumda olmadıkça saklamam kimseden kolay kolay bir şey. Kimseyi yarı yolda bırakmam. Nefret etsem de o insandan kolay kolay çekip gitmem. İşin ucunda pişmanlıkta var, haksızlık yapmışta olabilirim belki ilerde anlarım. Bu hisler ya da insanları kaybetmek hissi iğrenç bir şey. Ondan kimseden gitmem. Ben böyleyken ve ben bu denli ince düşünüp insanların bana güvenmesini sağlıyorken, karşımdakilerin benimle derdi ne? Çözemedim. Gerçekten çözemedim. Ey ahali ne istediğiniz belli ne istemediğiniz ne sevdiğiniz belli ne sevmediğiniz... Adam gibi sözde durmak çok mu zor. Şerefsizlik paçalardan akıyorken hayata ve hayallere doğru yürümek zor olmuyor mu? Gerçekler zorlaştırmıyor mu adımları? Peki ya vicdan o bas bas bağırırken siz nasıl susuyorsunuz? Cesaret dna'da yoksa sizde haklısınız çok zor.

Yazar Hatun

Piremses :)

İlişkiler karmaşık döngüler, benzer şemalar ve görünmez terazisi bulunan derin yapılardır. Değişen toplum koşulları, ahlak ve etik değerlerl...