yağmur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yağmur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Mayıs 2022 Pazartesi

Labirent

Ruhum karanlık bir labirentin içinde çıkış yolu ararken kendine,
Kapkara elbisesiyle ışığını arayan küçük bir kızım şimdi.
Gökyüzü bana ağlayıp bana üzülüyor.
Hem üzülüp hem kıyıyor ıslata ıslata…
Gök gürlüyor.
Bağırıyor, akıtıyor içindeki kinini…
“Yanlışlar içinde doğruyu nasıl bulacaksın?” derken,
Bir yandan çakıyor şimşekler kalbimin en derin yerinde.
Kendini bilmez bulutlar yine çok konuştular.
Hem koruyup hem konuştular…

Soğuğa çalan hava, ruhumu üşütürken kendine döndürüyordu, buza çeviriyordu bedenimi.
Labiretin dikenlerle dolu köşesine çöküp kaldığımda,
Nefes nefese kaldığımda çaresizce,
Tenime batan diken değil; gerçeklerdi.
Labiretin taş duvarları dayanağım değildi,
Aksine olmam gereken yeri gösteriyordu tüm gerçekler.

Uzaklarda gökyüzünü kırmızıya çalan ateşi görüyordu gözlerim.
Ne beni ısıtacak kadar yakın ne de bana yaklaşması mümkündü.
Ya benim yağmurum onun ateşini söndürür ya da onun ateşi beni yakar kül ederdi.

Küçük bir kız uyandı uykusundan bitti o güzel rüyalar…

#YazarHATUN

14 Ekim 2020 Çarşamba

Kendinizi Bilmez misiniz?

13.10.2020-14.10.2020

Sonunu getirdiğini düşündüğün kısa bir yolda olduğunu sanan bir kendini bilmezsin!
Şarkılara hapsedilmiş, göz bebeklerime hapsedilmiş tertemiz olansın…
Siyahımın ve beyazımın netliğinde araya gizlice sakladığım ey grim!
Gökkuşağımdan rengini alıp hani maviye boyayacaktın gri olan her şeyi?
Ellerinle dokunacaktın senin için saklanmış en ufak bir noktaya bile…
Sen ki gardımı indirip çırılçıplak sırtımı teslim ettiğimsin!
Sessizliğe bürünmek seninle, huzur bulmak yakınımda olmanın belli belirsiz sıcaklığıyla
Gurur duymak olmuş, olabilecek ve olan her şeye…
Sessizce sarılmak tarafınca bazen kollarınla, bazen gözlerinle, bazen sesinle…
Teslim olmak düşünmeden, bırakmak kendini dibini görmediğin derin denize!
Henüz tanıştırmamıştım içimdekiyle ama bilirler beni ‘Derin’ diye,
Ancak geldim sığ oldum sana, kıyı oldum. Fark ettin mi?
Kolay oldum zor bildiğin her ne varsa…
Yalvardığım her bir kelime oldun.
Ama dimdik durdum.
Hem de hiç acı çekmeden, tek damla akmadı o gözlerden.
Ruhuma fısıldanan tek cümleyi bir bilsen, ben gibi cesurdun şimdiden sende…
İçim öyle huzurla dolu ki…
Bunu asla okumayacak, asla bilmeyeceksin.
Bilebilme ihtimalini kaldırıyorum her yerden…
Bir insan en kısa sürede kime bırakır kendini?
Bıraktığın insana ne denir?
Seni sıfatsız…
Seni tek… hem de ilk kez…
Boşver…

Konuşuyorum seninle duymuyorsun.
Ruhumdan sesleniyorum sana
Gözlerimle konuşuyorum.
Gözlerimizle sevişirdik.
Korktun mu derinlikten, bir daha sevişmekten?
Korkmuyorum ister kalabalıkların içerisinde ya da bir çift gözünle baş başa kalmışken karşılıklı.
Gözlerinle seviş, gözlerinle konuş, gözlerinle sustur, gözlerinle güldür.
En büyük sırsın ruhuma üflenen…
Boynuma gömebilmek seni o ince ama ruhuma en yakın yerden…
Boynumun sol tarafına doğru minik bir ben var.
Onun yanına gömmek seni, ancak yaklaşırsan görebilirsin.
Oyun bunlar, kurmaca… Katıl bana.
Yaklaş ruhuma, ruhunu kaybettiğini sandığın anda yaklaş…
Ne hissettiğimin bir önemi yok!
Seni bir sıfata, kalıba asla sokmadım.
İzin ver, yazmalıyım!
Sana susamışçasına yazmalıyım.
Hep varmışçasına… sadece yazmalıyım.

 

Neden beklettin bu kadar? Ellerinle hayatıma ne kadar güzel dokundun asla bilemezsin.
Neleri kaldırıp attım seninle…

Seni görüyorum, bizi görüyor musun sende?
Koskocaman yeşil bir düzlüğün ortasında bulunan tek ağacın altındayız,
Her yer göz alabildiğine boş.
Biz varız rengarenk olan…
Dayanmışsın kollarına izliyorsun ileriyi, bir şey arıyormuşçasına gözlerin,
Koymuşum başımı dizlerine, gözlerim yüzünde geziniyor.
Yavaşça yüzünü çevirirken bana doğru,
Gözlerimiz buluşuyor yine, dudakların bükülüyor yukarı doğru…
Ellerin saçlarımı okşarken, yüzüme doğru kayıyor ve usulca kapanıyor gözlerim.
Sonra birden şimşek çakıyor. Yağmur yağmaya başlıyor tüm hiddetiyle…
Korkuyorum,
Bu gürültü, bu yavan ıslaklık mutlu etmiyor.
Sana sığınacağım.
Ellerim tam bacaklarına uzanacakken sadece bir örtüye dokunduğumu hissediyorum.
Gözlerimi açıp doğruluyorum. Dağılmışım. Yoksun.
Neredesin? Nereye gittin?

 Yazar HATUN

15 Ocak 2017 Pazar

Istanbul

Istanbul'u benimle karış karış keşfeden bir adam tanıyorum.
Dolaşıyoruz el ele bilmediğimiz semtleri
Bazen Turgut oluyor benim gözümde
Ben yanında sevdiği kadın Tomris.
Bazen Sabahattin Ali gibi mahsunlaşıyor, gözlerimin içine bakarak
Ben deli dolu Maria...
Hayattaki tek emelim kalbini kalbime payidar kılmak
Uyuyorum yanımda o adam
Uyanıyorum güneşi bir damla odamıza sokmuyoruz.
Bir loşlukta sarıyor kollarını bana
Bakıyorum gözlerine görüyorum karşımda Cemal Süreya
Yollardayız deli divane
Dilimde Orhan Veli'den "Istanbul'u dinliyorum"...
Pierre Loti'ye çıkıyoruz hafif bir yağmur var.
Gelişimizin şerefine koyuveriyor gözyaşlarını
Ipıslak olmuş üzerimiz, İstanbul'u izliyoruz.
Bir çay içiyoruz, yağmurla karışık.
Gidiyor elim ellerine.
Huzur mu? bu işte.
Karlar yağıyor yüzümüze çarpa çarpa...
Ben ki Sultan Ahmet'te uçuşan bir kuş misali
Pek mutlu, pek neşeli.
Park lambasına dolanıyor gözlerim
Geçiyorum önüne,
Şimdi kar daha parlak düşüyor siyah saçlarıma.
Kıştan beyazlaşmış buğday tenim daha bir pak şimdi.
Çeviyorum gözlerimi o adama
Sanki daha da güzel bakıyor bana.
Karaköy'den Kadıköy'e geçmeye çalışıyoruz akşamın kalabalığında
Sarılıyor belime sanki bütün kalabalıktan korumak istercesine
Birileri şarkı söylüyor ağızlarında
"...Ayrılık ayrılık aman ayrılık
Her bir dertten ala yaman ayrılık..."
Bakıyorum yüzüne... Daha bir sıkı sarılıyorum.
Ardından Drama köprüsü çalınmaya başlıyor.
Istanbul seviyor beni, ben onu daha çok...
Karlı bir akşamda bir medreseye giriyoruz.
Bambaşka bir hayat keşfediyorum.
Eski bir kubbenin içindeyiz.
Beyler, amcalar fokur fokur tüttürüyorlar nargilelerini
Hem bir sükun hakim ortalıkta.
Kimse ses etmiyor varlığıma
Pek hanım hanımcık oturuyorum o adamın karşısına
Bir tavla atıp bir acı kahve içip, yanıya geçiyorum usulca.
Kırk yıl daha ekliyoruz hatrımıza.
Hatır gönül bilmemezlik yapmayız biz.
Özlüyorum arada Gülhane'de yaz havasını
Çınlatıyorum o adama...
İstiyor arada gönül, bir daha Galata'ya çıkmayı
Bir ihtimal korka korka İstiklal caddesini.
Kız kulesine karşı çay içmeyi de unutmayalım...
Hepsi birer söz diğer gelişime sakladığımız.
Istanbul'un rüzgarı, soğukta bıçak gibi kesermiş insanı
Gözlerimi çeviriyorum gökyüzüne
martılar uçuşuyor hürce, çığlık çığlığa
Çok açıkmışız paylaşmak istesemde gevreğimi yapamadım
Yedim bir soğukta soğuyan çayımla.
Karşıda görüyorum Haydar Paşa garını...
Haykırıyorum gökyüzüne sessizce; bir çocuk sevdim...
Gider ayak bir müzeye götürüyor bu adam beni.
Mükemmel büyük...
Sanki ruhumu hediye ediyor bana.
Yüzümden gülücükler düşmüyor hiç.
Otomobiller görüyorum geçmişte bindiğim.
At arabaları görüyorum, ben önceden Sındırella
Savaş uçakları görüyorum,
İngiliz trenleri...
Gemiler görüyorum, sevdiğimi yolluyorum
Gün sayıyıyorum gelsin diye.
Denizaltına giriyoruz savaşta yaşamış o adam orada
O denizaltının kokusu gülümsetiyor onu.
İçindeki tutkuyu sessizce hissediyorum.
Onun en yakını benim.
Duvarsızı, sınırsızı...
Aile yadigarı olan bu müzede sonra Ata'ma ait parçalar buluyorum.
Gazi Mustafa Kemal'in mühürleri
Kıyafetleri, kullandığı fincana kadar,
Ve daha nicesi dile dökemediğim...
Bir adam beni benimle yaşamayı severken
Keşfetmeyi severken benimle bilinmezlikleri
Ben nasıl seni sevemem diyebilirim ki...
Ve ben ki,
Her keşfettiğim yerde, buluyorum kendimi.
Ben Istanbul'un kırklarının sonu, ellilerinin ortası, altmışlarının başıyım.
Ben yaşamışım o eski evlerde eski Istanbul'u
Ben yazıp, ben söylemişim.
Ben en güzel, en çetrefilli aşkları yaşayıp
Dillerine dolandırmışım herkesin.
Şimdi ise yaşadıklarımı okuyorum birer birer.
Ne de güzel yazmışım...
Ruhum pek güzel...

YazarHATUN

25 Ekim 2016 Salı

Şemsiyem...

25 Ekim 2016

Burdur'da bundan tam 2 yıl önce, 
25 Ekim 2014'te çekmiş olduğum bir fotoğraf. 
Eski fotoğraflarımı karıştırırken rastladım kendisine. 
Hala sevdiğim şeffaf şemsiyelerin en güzel yanı bu bence; yağmuru izlemek. 
Gökyüzünün güzelliğini saklamıyor sizden. 
Hatta arada gökyüzüne kafamızı kaldırıp bakmamız gerektiğini hatırlatıyor kendince... 
Bütün güzellik aslında doğada. 
Bütün uyum, bütün ahenk... 


YazarHATUN


16 Kasım 2015 Pazartesi

susuş-II

Cam kenarındaki tekli koltuktaydım,
Elimde bir kadeh şarap,
Bütün duyguları hissedebiliyordum,
Dünyam genişlemişti sanki...
Güzel konuşuyordu 
Ben gözlerine bakmayı tercih ettim...
Kafamı yana eğdim 
O an sadece gözlerine odaklanmak istedim...
o ise gülerek anlatıyordu her şeyi
Hüzne dair tek kelam yok
varlığımdan gayet memnun...
Bir adam bu denli hissedebilir miydi duygu denilen, 
her an değişebilen şu soyut şeyi?
Bana beni anlatmasını sevdim...
Beni diğerleri gibi farklı bulmasını 
Beni farklı bulurken aslında 
İçimdekini öldürmek isteyişini...
Diğerleri gibi
...
Yerde oturuyordu,
Sonra yaklaştı ayaklarımın dibine
koydu başını dizime...
Sustu...
Ne diyecektim sende katilsin
seni seversem 
sende öldürürsün
Diğerleri gibi
...
Ona çok sevdiğim şu cümleyi söyledim aniden
Bana güç veren dışardan gelen seslerle...
"Şarabımız biterse, yağmura çıkarız..."


Yazar Hatun



18 Ekim 2015 Pazar

İçmelisiniz

Bir kere hayatındaki insanla her şeyi içebilmelisin,
el ele yürüyüp bir çay bahçesinde oturup karşılıklı ince bellide bir çay içmelisin, tavlasız olmaz ama...
evde baş başa Türk kahvesi içmelisiniz bilmelisiniz bir acı kahvenin kırk yıl hatrı vardır kahve acı olsa da fark etmez elinden zehir olsa içer değil mi? ;)
karşılıklı oturup birer kadeh şarap içmelisiniz yağmurlu havada cam kenarında kısık bir müzikle romantizm adına...
üzülme şarabınız biterse yağmura çıkarsınız sizde... hem sen bu sözü çok seversin değil mi? "şarabımız biterse, yağmura çıkarız..."
sonra kafanız atarsa bira alıp içmelisiniz çok mu geldi ver şişeyi devamını o bitirsin. iki arkadaş gibi dertleşmelisiniz birbirinizle...
en önemlisi kadın dediğin rakı içmesini bilecek arkadaş
en azından arka arkaya 4 kadehi devirecek
oturup içmelisiniz şu rakıyı. yer zaman mekan fark etmez ama tercihiniz deniz kenarı olursa daha bir hissedersiniz sanki rakının anlam ve önemini, ne dersin?
seni içerken izlemeli kadını ona buna değil rakıya eşlik ediyor, eşliik...
sonra usulca şarkılar dökülmeli dilinizden güzel anılarınıza ve hayalini kurduğunuz geleceğinize içmelisiniz.
Dilerim Allah hepimizin hayatında bize aşk, eş, sevgi, dost, kardeş, sırdaş, arkadaş olacak bu sıfatların tümünü üstünde taşıyacak insanı geleceğimizde yanımıza denk eder... :) :)

Yazar Hatun

Piremses :)

İlişkiler karmaşık döngüler, benzer şemalar ve görünmez terazisi bulunan derin yapılardır. Değişen toplum koşulları, ahlak ve etik değerlerl...