dünya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dünya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Haziran 2017 Perşembe

gül-ümse

geçen yazın içinde var olmuş bir günde
bir deniz kenarında otururken
dalgaların bacaklarıma vuruşları
çocuk gibi gülümsetmişti beni
sonrasında böyle masumca neye gülümsediğimi hatırlamıyorum
büyüdük ve kirlendi dünya deniyor ya...
hayır biz büyüdüğümüz için bu denli kirli görüyor
Ve yaşıyoruz her şeyi
masumca sevmek mi?
elimde olsaydı yapabilseydim.
ruhumdaki kötülüğü silmek isterdim.
her insanın ruhunda az ya da çok
bir kısmı kötüye bulanmış bir parçası vardır
bazılarında yaşları büyüdükçe karalığın kapladığı yer büyür
bazısı her şeye rağmen,
herkese rağmen durdurur karasının ruhuna yayılışını...

şimdi bir deniz kıyısında olmak istiyor,
kumlara oturup denizi izlemek istiyorum
büyük gibi düşünmek bencilce
büyük gibi sevmek çıkarcı
büyük gibi sevişmek sadece zevkine
bunları bir kenara bırakıp, masumca sevmek istiyorum.
çocuk edasıyla art niyetsiz yaklaşmak herkese
elimi uzattığım insanın,
en önemlisi sırtıma hançeri saplamayacağından emin olmam lazım
dokunulan yüzüm bile olsa çıkar aramamalı bakışlar
bazen içinizdeki karanlığı durdurup, acılarınızla kamçılanır
koskoca bir kadın ya da erkek oluverirsiniz ya
o koskocaman insan bir çift kolda masum olmak ister...
herkese dağ o adama deniz;
herkese dağ o kadına deniz...

şimdilerde masumca gülümsemek öyle güzel ki...

YazarHATUN

12 Eylül 2016 Pazartesi

ISLAM

11.09.2016

            Duyguları şaha kaldırmak, merak uyandırmak ve kalbin gümbürtüsüne kısa bir ara vermek istedim bu akşam. Her yerde maalesef laik olmaktan uzaklaşıp "biz müslüman bir ülkeyiz" diye adlandırılan kısımda bulunduğumuz için yüzümüze tokat gibi çarpacak islamofobi ile karşı karşıyayız. İslamofobi nedir? Sevgili Vikipedi diyor ki: "İslamofobi, kelime anlamı olarak "İslam korkusu" demektir. Müslümanlara ve İslam dinine karşı sürdürüle gelen ön yargı ve ayrımcılıktan kaynaklanmaktadır."[1] Belki sevgili müslimlerin hareket ve tutumlarından diyebiliriz. Bu kelime ilk kez 1991’de kullanılmış ve (şuan bu yazıyı yazdığım gün olan) Amerika’da 11 Eylül 2001’de ikiz kulelere yapılan saldırıda tekrar gündeme gelmiştir.
Övünüyorsunuz müslümanız diye, aslında dünya genelinde akseden olaylara bir göz attığımızda aslında övünülecek bir yanımızın kalmadığını görebiliyoruz.  Övünüyorsunuz dedim çünkü ben bugüne kadar milli kimliğimle övünmüş bir insanım. Çünkü bilirim vatan olmazsa, millet olmazsa ne dinin kalır ne milli kimliğin. Bu ülkeye karşı asli sorumluluğum milli kimliğimi korumak ve ona yaraşır şekilde davranmak olduğunu biliyorum. Ülkemin her insanı benimle aynı fikirde mi? Tabiki de hayır. Çünkü birbirinizi din açısından öyle güzel pof poflamışsınız ki gözlerinize kara perdeler inmiş. Son gelen din, kitap, peygambere sahip olduğumuz için şanslı hissetmemiz evet, normal. Ancak nereye kadar? Başka dindeki insanları yok sayıp, mezhep ayrımına giden şu siz müslimler değil misiniz? (Ateist, deist ve envayi çeşit bir takım, grup ve adı her neyse hiç birisine bağlılığım yok. Tek başıma parti misali konuşurum ben. ) Herkes size göre Müslüman doğmalı ya da sonradan olmalı, yoksa cehennemi boylar öyle mi? Kuran-ı Kerim’de ne söyleniyordu Arapçasını okuyup, hatim edip genellikle anlamını bilmeden hava atan insanlar ve saçma sapan duygulanıp, ağlayıp kendini yerlere vuran teyzeler varken tabi bizim bu denli cahil kalmamızda olası… Son din İslamiyet. Ancak görevlerini yerine getiren Yahudi ve Hristiyan insanlarda mükafatlandırılacaklardır. Eee tabi yine son din İslam olduğu için onu yaşanmamız da isteniyor. Ancak cennete kimin gideceğini sen değil Allah’ın yüce terazisi belirleyecek, ey müslim(!)
Neden Türkiye Cumhuriyeti farklı bir vatan denmiyor bu dünyada? Şimdi demeyin onlar bizi çekemiyor, herkes bizim düşmanımız. Evet, oraya katılıyorum. Peki düşmanına neden bunu söylettiremiyorsun. O FARKLI, diye??? :) Yine dünyada akseden olaylardan ötürü masum Müslümanların da katledildiğinin, baskı ve kötü muameleye maruz kaldıklarının farkında değil misiniz?  Uçakta inşallah demiş bir insan ne kadar zararlı olabilir yahut Müslümanlar Amerika’ya girmesin derken benim oraya adım atma hakkım neden kendini bilmezler yüzünden elimden alınıyor? Ve Avrupa…
İslamiyetten bahseden bir grubun, mezhebinden kıl kaptıkları için masum insanları öldürmesi olur iş mi mesela? Yine özellikle benim jenerasyonumun lise zamanlarında iyilikten, merhametten ve muazzam İslamiyet ışığından gem vuran bir topluluğun dünyada ve bilhassa ülkemin sınırlarında kendince küçük bir millet kurması kabul edilir mi?  Ve şuan adını sayabileceğim ve ipucu verebileceğim bir sürü bildiğim ve ayrıca bilmediğim gruplarda yine islamiyetten girip düşmanlıktan çıkmıyorlar mı?
Bunca olay, haklı ve haksız durum varken, dine bu denli körü körüne bağlı olup her yere, her koşulda onu öne sürmek ya da manasızca ona sığınmak neden? Yaptığınız onca kötülük ve terbiyesizlik islamın kanatlarına sığınınca silinecek mi sandın? Bunca Müslüman olma egonuz sizi bir yere taşıyabiliyor mu, dönüp bir baktınız mı kendinize? Bu kadar eminsen dininde sana önce beynini kullanmanı emreden bir kitabında varlığının şüphesiz farkındasındır. Peki bu bağnazlığın neden? Beynini vatanına yararlı bir şeyler sunmak, geride arkandan gelen gençliğin ufkunu açmak için kullanabilirsin. Şundan eminim içinde Allah sevgisi varsa iyi bir kul olma adına küçükte olsan büyükte bir yol bulursun, ancak vatan sevgisini çocuğuna küçüklükten aşılayamazsan; milletine yaraşır bir evladı da kaybetmiş olursun.
Neden bunca soru işareti kullandım farkında mısın? Beynini çalıştır diye…

YazarHATUN



[1] Vikipedi, “İslamofobi”,  https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0slamofobi, (11.09.2016)

15 Aralık 2015 Salı

Kaçıncı Güven?

"Güven". Eminim güven hakkında çok yazım vardır eskiye bakarsak. Şimdi bir daha dökmek istedi kalbim cümlelerini... "Melis koyul yazmaya, dillendirdiklerimi dök." dedi. Biat ettiğim somut, tek varlık o. Güveni iki boyuttan üç boyuta çıkardım (kendi benliğimde). Birincisi; birinin seni fiziksel olarak koruyacağına inandığın durum, ikincisi; birinin sana yalan söylemeyeceğine, bir şeyler saklamayacağına inandığın durum, üçüncüsü; birinin sözüne güvenerek bir işe ya da işlere kalkışmak ve onun hem sana verdiği sözde hemde arkanda durmasına inandığın durum. Açıklayıcı olduğumu düşünüyorum. Birbirlerini kandırmak, yalan söylemek ve bencil olmak için yarışan insanlar varken güveni arıyor insan "kayda değer olmayan insan ruhlarının boş sokaklarında..."
İsterdim insanlara öğretmeyi küçük  yalanların ve sırların büyük yaralara yol açtığını. İsterdim göstermeyi bok insanlara bulaşınca, yüzlere sıçrayan pislikleri ve yine isterdim hissettirmeyi basit insanların ruhları ne kadar kötüye yönelttiklerini... Güven şimdi nerede? İnsanlara yalan söylemeyi sevmem. Yalan söylemeyi becersem de sevdiğim ama çok sevdiğim insanlara yalan söylemem.  Saklamak benim için sakladıklarımda boğulmak demek. Zor durumda olmadıkça saklamam kimseden kolay kolay bir şey. Kimseyi yarı yolda bırakmam. Nefret etsem de o insandan kolay kolay çekip gitmem. İşin ucunda pişmanlıkta var, haksızlık yapmışta olabilirim belki ilerde anlarım. Bu hisler ya da insanları kaybetmek hissi iğrenç bir şey. Ondan kimseden gitmem. Ben böyleyken ve ben bu denli ince düşünüp insanların bana güvenmesini sağlıyorken, karşımdakilerin benimle derdi ne? Çözemedim. Gerçekten çözemedim. Ey ahali ne istediğiniz belli ne istemediğiniz ne sevdiğiniz belli ne sevmediğiniz... Adam gibi sözde durmak çok mu zor. Şerefsizlik paçalardan akıyorken hayata ve hayallere doğru yürümek zor olmuyor mu? Gerçekler zorlaştırmıyor mu adımları? Peki ya vicdan o bas bas bağırırken siz nasıl susuyorsunuz? Cesaret dna'da yoksa sizde haklısınız çok zor.

Yazar Hatun

Piremses :)

İlişkiler karmaşık döngüler, benzer şemalar ve görünmez terazisi bulunan derin yapılardır. Değişen toplum koşulları, ahlak ve etik değerlerl...