Yazar Hatun
15 Aralık 2015 Salı
Farklı Ol
"İnsanların bana baktığı noktadan kendimle tanışmak isterdim." Ne kadar güzel bir cümle değil mi bilhassa ince düşünen beyinler için. Beni tanımayan ancak hakkımda belli bir düşünceye sahip olan insanlarla ilerde tanıştığımda hakkımda sahip oldukları o düşünceleri öğrenmek beni mutlu ediyor. Sert duruyorsun, gözlüklerinle beraber disiplin sahibi biri imajını çiziyorsun, çok somurtkansın bazıları ise çok güzel gülüyorsun, seni okulda gördüm eğlenceli birine benziyordun bla bla bla... Hep benzer düşünceler, aşina olduğum söylemler... Beni tanıdıkları andan itibaren aslında hiç bir zaman tam anlamıyla tanıyamacakları biriyle muhattap olduklarını fark ediyorlar. İşte o anda başlıyor her şey. Bazen diyorum keşke onların düşündükleri, bana baktıkları noktadaki gibi sert, disiplin sahibi, despot ya da tam tersi her daim eğlenceli. Ama hiç bir zaman keskin bir karaktere sahip olmadım. Ben kime nasıl davrandığımı kontrol eden bir insan olmadım. Kime nasıl istiyorsam öyle davranırım diyen biri asla... Hep kalbimle yöneldim. Duygularım yönetti beni genellikle. O gün mutluysam bambaşka bir kızı gördüler, üzgünsem bambaşka, sinirliysem apayrı... Sevgimi göstermekte sınırlama koymadım kendime. Kimi ne kadar seviyorsam, hareketlerim ile karşımdakinin kalbini dolduruyordum işte. Birini sevdiğim zaman kendimi sevdirebildiğimi fark ettim öncelikle. Ben kimi seversem seveyim can-ı gönülden severim. Annem kızar bazen çok değer veriyorsun insanlara diye. Ben insanım işte insan gibi insan olan böyle davranır eğer gerçekten insansa özünde. Bunu okuyup taklit etmeye çalışacak çok insan var çevremde orda burda şurda. Buna rağmen yazıyorum işte. Ancak hayatımda kendime koyduğum sonsuz bir hedef var "Farklı Ol." Sana yaklaşmak isteyen insanların sende buldukları, farklı olman ya da onlara yaşattığın benzersiz farklılıklar olmalı. Her durumda her zaman geçmişte ya da şimdi diyebilecekleri "O Farklı." Bu yüzdendir belki de herkesin verdiği tepkileri vermem, herkesle aynı düşünmem, herkes gibi asla sevmem... Öz'üm bambaşka benim. Mutluyum kendimle...
Kaçıncı Güven?
"Güven". Eminim güven hakkında çok yazım vardır eskiye bakarsak. Şimdi bir daha dökmek istedi kalbim cümlelerini... "Melis koyul yazmaya, dillendirdiklerimi dök." dedi. Biat ettiğim somut, tek varlık o. Güveni iki boyuttan üç boyuta çıkardım (kendi benliğimde). Birincisi; birinin seni fiziksel olarak koruyacağına inandığın durum, ikincisi; birinin sana yalan söylemeyeceğine, bir şeyler saklamayacağına inandığın durum, üçüncüsü; birinin sözüne güvenerek bir işe ya da işlere kalkışmak ve onun hem sana verdiği sözde hemde arkanda durmasına inandığın durum. Açıklayıcı olduğumu düşünüyorum. Birbirlerini kandırmak, yalan söylemek ve bencil olmak için yarışan insanlar varken güveni arıyor insan "kayda değer olmayan insan ruhlarının boş sokaklarında..."
İsterdim insanlara öğretmeyi küçük yalanların ve sırların büyük yaralara yol açtığını. İsterdim göstermeyi bok insanlara bulaşınca, yüzlere sıçrayan pislikleri ve yine isterdim hissettirmeyi basit insanların ruhları ne kadar kötüye yönelttiklerini... Güven şimdi nerede? İnsanlara yalan söylemeyi sevmem. Yalan söylemeyi becersem de sevdiğim ama çok sevdiğim insanlara yalan söylemem. Saklamak benim için sakladıklarımda boğulmak demek. Zor durumda olmadıkça saklamam kimseden kolay kolay bir şey. Kimseyi yarı yolda bırakmam. Nefret etsem de o insandan kolay kolay çekip gitmem. İşin ucunda pişmanlıkta var, haksızlık yapmışta olabilirim belki ilerde anlarım. Bu hisler ya da insanları kaybetmek hissi iğrenç bir şey. Ondan kimseden gitmem. Ben böyleyken ve ben bu denli ince düşünüp insanların bana güvenmesini sağlıyorken, karşımdakilerin benimle derdi ne? Çözemedim. Gerçekten çözemedim. Ey ahali ne istediğiniz belli ne istemediğiniz ne sevdiğiniz belli ne sevmediğiniz... Adam gibi sözde durmak çok mu zor. Şerefsizlik paçalardan akıyorken hayata ve hayallere doğru yürümek zor olmuyor mu? Gerçekler zorlaştırmıyor mu adımları? Peki ya vicdan o bas bas bağırırken siz nasıl susuyorsunuz? Cesaret dna'da yoksa sizde haklısınız çok zor.
İsterdim insanlara öğretmeyi küçük yalanların ve sırların büyük yaralara yol açtığını. İsterdim göstermeyi bok insanlara bulaşınca, yüzlere sıçrayan pislikleri ve yine isterdim hissettirmeyi basit insanların ruhları ne kadar kötüye yönelttiklerini... Güven şimdi nerede? İnsanlara yalan söylemeyi sevmem. Yalan söylemeyi becersem de sevdiğim ama çok sevdiğim insanlara yalan söylemem. Saklamak benim için sakladıklarımda boğulmak demek. Zor durumda olmadıkça saklamam kimseden kolay kolay bir şey. Kimseyi yarı yolda bırakmam. Nefret etsem de o insandan kolay kolay çekip gitmem. İşin ucunda pişmanlıkta var, haksızlık yapmışta olabilirim belki ilerde anlarım. Bu hisler ya da insanları kaybetmek hissi iğrenç bir şey. Ondan kimseden gitmem. Ben böyleyken ve ben bu denli ince düşünüp insanların bana güvenmesini sağlıyorken, karşımdakilerin benimle derdi ne? Çözemedim. Gerçekten çözemedim. Ey ahali ne istediğiniz belli ne istemediğiniz ne sevdiğiniz belli ne sevmediğiniz... Adam gibi sözde durmak çok mu zor. Şerefsizlik paçalardan akıyorken hayata ve hayallere doğru yürümek zor olmuyor mu? Gerçekler zorlaştırmıyor mu adımları? Peki ya vicdan o bas bas bağırırken siz nasıl susuyorsunuz? Cesaret dna'da yoksa sizde haklısınız çok zor.
Yazar Hatun
Etiketler:
arkadaşlık,
aşk,
cesaret,
dünya,
güven,
hayal,
hayat,
insanlar,
melisyazar,
yazarhatun
14 Aralık 2015 Pazartesi
Şarap

İki kadeh şarap geçirebilir mi?
Biri sana diğeri ona...
Aralığın başında, kışın soğunda,
Ilık bir akşam hissettin mi hiç
yüzüne çarpan hafif rüzgarda?
Sessizliğe vurdun mu kendini onunla;
bir kapının tokmağında,
metruk bir köşkte,
güzel şekillendirilmiş demir bir korkulukta?
gizlice öpüşmek istedin mi
sokak lambasının hemen altında,
sokak lambasının hemen altında,
o boş sokaklarda?
Samimiyeti bir fotoğraf karesinde ölümsüzleştirmek istedin mi,
sana bakan o bir çift gözü yakaladığında?
Gökyüzüne bakarak söylenen bir şarkıda buldun mu kendini
yıldızlar izlerken sizi?
Bir yasemin kopardın mi
hayalini kurduğunuz o şirin evin bahçesinden?
Ah ne güzel kokar o yaseminler...
Peki ya en güzel an'ı bir kokuya sığdırdın mı
Sana sarıldığında?
İşte o iki kadehtir güzel bir gecenin sonu
Sıcak bir öpüştür o gecenin sonu...
Yazar Hatun
8 Aralık 2015 Salı
Etrafım yarım kalmış aşklarla dolu, benzer bitiş hikayeleri...
Dön bak aşk bir keredir işte kim ne derse desin kime ne söylerse söylesin.
Seversin ama nasıl seversin söyleyim mi?
İnsanlığını seversin,
Seni sevdiği için seversin,
İlgilendiği için seversin,
Arkanı toparladığı için seversin
Ama birini "BAŞKA" seversin.
İşte Aşk o bAŞKanin içinde...
Bir erkek içinde bAŞKa olmakta onda "KADINIM" olmaktır...
Bir gün "kadınım" der, bir gün "hatunum"...
Çok iyi bilirim bu kelimeleri ve yarattığı hisleri. Ne güzeldir bir adamın kadını olmak, hatunu olmak...
Senden öncesi de olabilir senden sonrası da.
Hatta belki biriyle seninle mutlu olduğundan daha çok mutlu olabilir, ona değer verebilir, belki zorlarsa sevebilir hatta onunla evlenip yuva bile kurabilir. Çocuklarının annesi olduğu için değer verir yine hatta kıskanadabilir. Ama kalbi mahremidir, dokundurtmaz kimseyi. Bazen -Mış gibi yapar. Seviyormuş gibi değer veriyormuş gibi mutluymuş gibi...
Ama adam hayatında bir kere evlenmeden bir yuva kurar kendine,
Bir kadını hem sevgilisi, hem çocuğu, hem kadını yapar,
Bir adam ilk kez bu denli hayal kurar...
Bitsin ne önemi var. Nasıl bittiğinin ne önemi var...
Karısı olamasam da Kadını olarak kalacağım nasıl olsa...
Bir adamın en büyük pişmanlığı, ağzından çıkan en değerli keşkesi, yarım kalan hayalleri...
Ama Ben olacağım işte...
Bir sır gibi kalbinde gölge gibi belli belirsiz yanında...
Bakan yüzlerin göremeyeceği kadar derinde...
Dön bak aşk bir keredir işte kim ne derse desin kime ne söylerse söylesin.
Seversin ama nasıl seversin söyleyim mi?
İnsanlığını seversin,
Seni sevdiği için seversin,
İlgilendiği için seversin,
Arkanı toparladığı için seversin
Ama birini "BAŞKA" seversin.
İşte Aşk o bAŞKanin içinde...
Bir erkek içinde bAŞKa olmakta onda "KADINIM" olmaktır...
Bir gün "kadınım" der, bir gün "hatunum"...
Çok iyi bilirim bu kelimeleri ve yarattığı hisleri. Ne güzeldir bir adamın kadını olmak, hatunu olmak...
Senden öncesi de olabilir senden sonrası da.
Hatta belki biriyle seninle mutlu olduğundan daha çok mutlu olabilir, ona değer verebilir, belki zorlarsa sevebilir hatta onunla evlenip yuva bile kurabilir. Çocuklarının annesi olduğu için değer verir yine hatta kıskanadabilir. Ama kalbi mahremidir, dokundurtmaz kimseyi. Bazen -Mış gibi yapar. Seviyormuş gibi değer veriyormuş gibi mutluymuş gibi...
Ama adam hayatında bir kere evlenmeden bir yuva kurar kendine,
Bir kadını hem sevgilisi, hem çocuğu, hem kadını yapar,
Bir adam ilk kez bu denli hayal kurar...
Bitsin ne önemi var. Nasıl bittiğinin ne önemi var...
Karısı olamasam da Kadını olarak kalacağım nasıl olsa...
Bir adamın en büyük pişmanlığı, ağzından çıkan en değerli keşkesi, yarım kalan hayalleri...
Ama Ben olacağım işte...
Bir sır gibi kalbinde gölge gibi belli belirsiz yanında...
Bakan yüzlerin göremeyeceği kadar derinde...
Yazar HATUN
Etiketler:
aşk,
hayal,
hayat,
kadınım,
melisyazar,
sevda,
yazarhatun
7 Aralık 2015 Pazartesi
ukde
her kadına yakışmaz kadeh
kadın önce kalbe yakışmalı
sonra bir erkeğin gözlerine
içinden zikrettiği tek isim senin ki olmalı
yanında olmasına gerek var mı
milyonlarca km uzakta da olsa
siz aynı masada
birbirinizin gözlerinin içine bakarak içmiyor musunuz zaten
dilinizden dökülen nağmeler birbirinizin kulaklarına dolmuyor mu inceden
buruk bir gülümseme ile selamlamıyor musunuz birbirinizi
birinizin gözleri doluyorsa
diğeri devamını getirip
dökmüyor mu gözlerden o naif taneleri
rakıyı anlamlı kılan zaten bu değil mi? AŞK
o kadar yakışıyor ki kadeh ellerime
dalıyor derinlere gözlerim
biliyorum uzaklarda sende oturmuş beni izliyorsun
herkesi yok sayıyoruz,
siliyoruz,
bir tek biz kalıyoruz.
seviyorum bu tadı, ağzımda bıraktığı acıyı...
her yudumda dinliyorum yarım kalmış bir öyküyü
pisliğe bulanmış şimdiyi, ilerisini göremediğimiz geleceği...
biz sadece geçmişi izliyoruz onu rakının beyazıyla temizliyoruz...
Artık ukde içimizde;
edemediğimiz iki kelam, karşılıklı içemediğimiz rakı...
kadın önce kalbe yakışmalı
sonra bir erkeğin gözlerine
içinden zikrettiği tek isim senin ki olmalı
yanında olmasına gerek var mı
milyonlarca km uzakta da olsa
siz aynı masada
birbirinizin gözlerinin içine bakarak içmiyor musunuz zaten
dilinizden dökülen nağmeler birbirinizin kulaklarına dolmuyor mu inceden
buruk bir gülümseme ile selamlamıyor musunuz birbirinizi
birinizin gözleri doluyorsa
diğeri devamını getirip
dökmüyor mu gözlerden o naif taneleri
rakıyı anlamlı kılan zaten bu değil mi? AŞK
o kadar yakışıyor ki kadeh ellerime
dalıyor derinlere gözlerim
biliyorum uzaklarda sende oturmuş beni izliyorsun
herkesi yok sayıyoruz,
siliyoruz,
bir tek biz kalıyoruz.
seviyorum bu tadı, ağzımda bıraktığı acıyı...
her yudumda dinliyorum yarım kalmış bir öyküyü
pisliğe bulanmış şimdiyi, ilerisini göremediğimiz geleceği...
biz sadece geçmişi izliyoruz onu rakının beyazıyla temizliyoruz...
Artık ukde içimizde;
edemediğimiz iki kelam, karşılıklı içemediğimiz rakı...
Yazar Hatun
5 Aralık 2015 Cumartesi
Katiller...
Günümüz ilişkilerine bakıyorum.
Dışarıdan çok normal, mutlu bazen fazlasıyla mutlu gözüküyor her şey.
Derinlere indiğimizde benzer hikayeler aksediyor sinsice.
Çoğu hayatının aşkını yaşamış oluyor,
Bazıları zaten aşka inanmıyor.
Ama bu insanların ilişkileri var ve bir şekilde yürütüyorlar.
Çok şahit oldum,
Birbirlerinin arkalarından sövüp yüzlerine canım cicim diyenleri,
Çok gördüm,
Yalanlar söyleyip diğerinin arkasından milyon tane iş çevireni.
Millet masumiyetini kaybettikçe,
Karşısındaki insanı nasıl kullanacağını iyi öğreniyor.
Duygular değil, taktikler dönüyor ortada.
Nasıl etkilerim, nasıl inandırırım, nasıl göz boyarım?
Nitekim başarılı oluyorlar.
YALAN; en nefret ettiğim.
Her daim doğru bir insan oldum.
Çabalamadım, sadece oldum.
Yalanlara boğmadım karşımdaki insanı.
Kuşku uyandırmadım.
Ama kimseye güvenmiyorum artık
ve bahşettiğim gerçekliğimi kimsenin hak ettiğini düşünmüyorum.
Hayatının aşkını yaşamış birinin,
Beni sevdiğini söyleyişine nasıl inanırım?
Ya da kabarık bir ilişki listesi olan biri hakkında,
Ne düşünebilirim ki Casanovadan başka?
İki günde aşkım ölüyorumdan tutta,
İki ayda evleneceğime dönüp,
Sekiz ayda yüzük takıp,
Üç ay sonra ayrılanlarla dolu bu dünya.
Bok gibisiniz be
Çocuk oyuncağı olmuş sizin gibilerin ellerinde...
Lafı döndürmem ben, direk söylerim.
İğrençsiniz sizin yüzünüzden temiz bir duygu kalmadı yaşanacak
Aşkı yataktan ibaret sananlarla dolu bu dünya
Kimi kendime inandırsam da yatağa atsam
İki haftalık sevgilisinin yatağından çıkmayanlarla dolu bu dünya
İlk önce dokunmadan sevmeyi öğrenmeli insan
Ruhunu doyuruyorsa şayet, dokunuyorsa kalbine
Dökül istersen, uzan boylu boyunca
Ama zaman ver
Aşk alev alsın
Sınırlarını zorlasın
Bu kadar mı çok istiyorsun birinin kollarında uyanmayı
Önce hak etmelisin, Önce hak etmeli.
Girdiğin günaha değecek biri olmalı karşındaki...
Aşk bu her ruha yakışmaz, her bedende raks etmez.
Ruhta sevişmelisin önce
Ruh uyumu varsa, bedene dökebilirsin.
Ama yok siz bunu da beceremezsiniz.
Her şeyin bokunu çıkarmayı seven halleriniz...
Hiç bir şeyin değeri kalmadı.
Herkes her sevgilisini ailesi ile tanıştırıyor.
Her önüne gelenle yatağa giriyor.
Her önüne gelene aynı sözleri söylüyor.
Her önüne gelene aynı şekilde davranıyor
Bu basitliğin içinde yok olmak yerine,
Tek başıma, yolumda devam etmeyi tercih ediyorum.
Bana sözde o sevgiyle bakan gözleri şöyle bir süzüyorum da,
İnanmıyorum.
Bu kadar çokluğun, bu yavanlığın içinde bolca pislik var.
Millet çıkarı için 'aşk' kelimesini kullanır olmuş.
En güzel duyguların ve en güzel anların katilisiniz...
Dışarıdan çok normal, mutlu bazen fazlasıyla mutlu gözüküyor her şey.
Derinlere indiğimizde benzer hikayeler aksediyor sinsice.
Çoğu hayatının aşkını yaşamış oluyor,
Bazıları zaten aşka inanmıyor.
Ama bu insanların ilişkileri var ve bir şekilde yürütüyorlar.
Çok şahit oldum,
Birbirlerinin arkalarından sövüp yüzlerine canım cicim diyenleri,
Çok gördüm,
Yalanlar söyleyip diğerinin arkasından milyon tane iş çevireni.
Millet masumiyetini kaybettikçe,
Karşısındaki insanı nasıl kullanacağını iyi öğreniyor.
Duygular değil, taktikler dönüyor ortada.
Nasıl etkilerim, nasıl inandırırım, nasıl göz boyarım?
Nitekim başarılı oluyorlar.
YALAN; en nefret ettiğim.
Her daim doğru bir insan oldum.
Çabalamadım, sadece oldum.
Yalanlara boğmadım karşımdaki insanı.
Kuşku uyandırmadım.
Ama kimseye güvenmiyorum artık
ve bahşettiğim gerçekliğimi kimsenin hak ettiğini düşünmüyorum.
Hayatının aşkını yaşamış birinin,
Beni sevdiğini söyleyişine nasıl inanırım?
Ya da kabarık bir ilişki listesi olan biri hakkında,
Ne düşünebilirim ki Casanovadan başka?
İki günde aşkım ölüyorumdan tutta,
İki ayda evleneceğime dönüp,
Sekiz ayda yüzük takıp,
Üç ay sonra ayrılanlarla dolu bu dünya.
Bok gibisiniz be
Çocuk oyuncağı olmuş sizin gibilerin ellerinde...
Lafı döndürmem ben, direk söylerim.
İğrençsiniz sizin yüzünüzden temiz bir duygu kalmadı yaşanacak
Aşkı yataktan ibaret sananlarla dolu bu dünya
Kimi kendime inandırsam da yatağa atsam
İki haftalık sevgilisinin yatağından çıkmayanlarla dolu bu dünya
İlk önce dokunmadan sevmeyi öğrenmeli insan
Ruhunu doyuruyorsa şayet, dokunuyorsa kalbine
Dökül istersen, uzan boylu boyunca
Ama zaman ver
Aşk alev alsın
Sınırlarını zorlasın
Bu kadar mı çok istiyorsun birinin kollarında uyanmayı
Önce hak etmelisin, Önce hak etmeli.
Girdiğin günaha değecek biri olmalı karşındaki...
Aşk bu her ruha yakışmaz, her bedende raks etmez.
Ruhta sevişmelisin önce
Ruh uyumu varsa, bedene dökebilirsin.
Ama yok siz bunu da beceremezsiniz.
Her şeyin bokunu çıkarmayı seven halleriniz...
Hiç bir şeyin değeri kalmadı.
Herkes her sevgilisini ailesi ile tanıştırıyor.
Her önüne gelenle yatağa giriyor.
Her önüne gelene aynı sözleri söylüyor.
Her önüne gelene aynı şekilde davranıyor
Bu basitliğin içinde yok olmak yerine,
Tek başıma, yolumda devam etmeyi tercih ediyorum.
Bana sözde o sevgiyle bakan gözleri şöyle bir süzüyorum da,
İnanmıyorum.
Bu kadar çokluğun, bu yavanlığın içinde bolca pislik var.
Millet çıkarı için 'aşk' kelimesini kullanır olmuş.
En güzel duyguların ve en güzel anların katilisiniz...
Yazar Hatun
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Piremses :)
İlişkiler karmaşık döngüler, benzer şemalar ve görünmez terazisi bulunan derin yapılardır. Değişen toplum koşulları, ahlak ve etik değerlerl...
-
Bazen bir adamın doğan Güneş'i, gecesini aydınlatan Ay'ı olursun. Hayatındaki büyük resmi, biricik öznesi; ruhunun ilk gördüğü hep s...
-
Eleftheria Arvanitaki - Gia Ton Motion Sou To Chroma Yakan güneşin batışını izleyecekler birlikte, güneş geziyor tenlerinde şimdi ateşi...