1 Aralık 2016 Perşembe

AHDE VEFA - I


Derin, Tarık'ın kapısını tıkladı hemen ardından kapıyı açmaya yeltendi. Kapı kilitliydi. Kapının yanındaki duvara yaslandı ve incelemeye başladı.  Gün ışığını içeri süzen giriş kapısına gözleri arada kayıyordu. Birden karşıdan Tarık'ın geldiğini fark etti. Belli belirsiz gülümsedi kendince, Derin için kurtarıcı gelmişti diyebiliriz. Tarık, her daim dertlerini dinleyen, yol gösteren ve mesleğinden ziyade arkadaş gibi gördüğü biriydi.     
Tarık'ın her seferinde daha dün görmüşçesine takındığı doğal tavrı Derin’in her odaya girişinde rahatlamasını sağlıyordu. Ceketini çıkardı, masanın önünde her zamanki yerine oturdu. Hal hatır ettikten sonra; Tarık, Derin’e önceki gelişinden daha iyi göründüğünü söyledi.  Evet, öncekine göre kendini iyi hissediyor olabilirdi ama aslında iyi değildi. Hiç bir zaman iyi değildi.
Derin’in kafasında cirit atan, kuyrukları birbirine değmeyen bin bir tilki ve milyonlarca soruyla; beraberinde hep aynı cümleleri, benzer kelimeleri telaffuz ediyordu. Arada kendini anlatıp arada Tarık ile sohbet ediyordu. Kendi içinde çeliştiği, kendisi dahil dörtlükten, sağı solu dahil edip, eh birazda zorlarsak altıdan kendini alamıyordu. Maç yapmaya dört kişi kalmıştı.
Rüyada görülenlerin malum olmasından, belki de aynısını birebir yaşamaktan yorulmuştu. Gördüğü yüzler hakkında duyulan gerçekler günlük yaşantıyı şüphesiz etkiliyordu. Hayatı bir denklemdi, zordu. Tabi ki her insanın dayanma sınırı farklıydı bunu da biliyordu. Ancak Derin’e dillendirdiği ve içine gömdüğü bütün sorunlar bir yük gibi binmişti omuzlarına ve bütün sırlarını sadece kendi biliyordu. Tarık bir kısmına erişmiş olsa da insan sadece kendisi ile yüzleşirmiş. Bedenin hissettiğini kalp bilirmiş. Gözün gördüklerini ise beyin... Ama beynin içindekini de kalpte atanları da bir Allah bir de insanın kendi bilirmiş. Sırlarının bir kısmına daha Tarık'ı ortak etti. Tarık'ın iyiliğini düşündüğünü bilirdi. Bunca hukukları Tarık’ın ona yol gösterici taleplerde bulunmasına engel değildi. Derin’den bir rica da bulundu. Mektup yazmasını istedi.  Geçmişini, mutluluklarını, üzüntülerini, kızgınlıklarını, pişmanlıklarını birer birer yazmasını, rahatlamasını istemişti. Mektup yazmak bilhassa Derin için çok kolaydı ama sebepsiz olmazdı. Düşündü, yazmaktan vazgeçti. Önce kabul ettiği, ikna olduğu bir mevzuyu hem de içini bu kadar dökmek isterken; susmayı yeğledi. Bilinmez bir adresi bulmak, bir postaya evde bulduğu geçmişten kalan bir zarfı yollamak kolaydı. Ama yazmaya beynin sinirleri ve kalbin damarları dayanmaz, isyan edebilirdi.
Tarık başka bir yol gösterdi. Karşısında Tarık’ın her lafına bir cevabı olan Derin’in masum bir çocuk gibi sorgusuz sualsiz kabul edişi, onun kurtuluşu için son çareydi. Artık Derin ona bir vad verdi.  Ahde vefa olmalıydı…


YazarHATUN






































28 Kasım 2016 Pazartesi

Az kaldı

Bazen mutluluğun zirvesinden gökyüzüne el sallarken,
O güzel güneşli günlerde,
Aniden sisli bir boşluğa düştüm.
Apansızca çırpındım.
Karşıma kaç tane "ben" çıktı,
Bilemedim.
Ben ben'i tanıyamadım.
Her tarafım yara bere içinde,
Kanıyor ellerim...
Kanıyor kollarım...
Kanıyor kalbim.
Tırmanıyorum.
Bazen yorulsam bile zirvem için tırmanıyorum.
Yorgunluklarımda hırçın oluyorum
Tırmanmaya devam ettiğim zamanlarda ise mutluyum...
Sana geliyorum.
Biliyorum,
Yorgunluklarım seni de yordu.
Sana seslenirken diplerden
Duyamaman beni yordu.
Anlayamamak ise seni...
Yaklaşıyorum sana,
Netleşiyor yüzün.
Az kaldı sabret...
Sana dokunmama az kaldı...

YazarHATUN



25 Kasım 2016 Cuma

...

MAYBE,
we can go another city which we are known, ONEDAY
we can sing a song near the sea at A NIGHT
we can love each other AGAIN in months of winter
MAYBE,
we love each other EVERYDAY,
EVERYHOUR,
EVERYMINUTE...
'Cause people don't feel emotions of reality
People just want to touch different bodies for enjoying
People perform to other people as an actress.
You know that the REAL LOVE protect than all of evils
If you can labor,
Hapiness can FIND US every morning after red kisses.

Don't forget !
You must COLLIGATE words which given by life...
I learn that if you want,
You can create your life also against life which given to you.

YazarHATUN





23 Kasım 2016 Çarşamba

Mısralar...

Piraye kadar sadık
Vera kadar sonsuz kılabilirim sizi ancak;
Aşka aşık nazımın her kadına yazmıs olduğu yazılarını getirmeyin bana
Duvarlarımın soğunda ve içimde yanan güzel canda
Şüphesiz bulabilirsiniz Maria Puder'ı
Belki şuan hayatımın bu ziya noktasında yaşıyor olabilirim Maria'yı 
Ve siz mutlaka
Sabahhattin Ali'nin Maria'sına olan aşkını yaşayın bende
Ama ordaki cümleleri fısıldamayın kulağıma...
Bir kadınım. 
Bedri Rahmi kadar; rakı masasında sizi ağlatacak kadar çokça sevin. 
Bana çokça kadınım deyin;
Sadece bu dünyadan göçerken sizi öldüreyesiye ağlatmayı istemem.
Tomris gibi bir aşk dörtgenine çevirsem de ortalığı
Sadakatim tek bir adama olacaktır bilirim.
Süreya kadar bekleyin beni kapıda 
Hatta bana son şiirinizi yazın, mürekkebinizle gömün beni sonsuzluğa...
Turgut gibi kıskanın, kaybetme korkusu bürüsün dört bir yanınızı.
Edip gibi uzaktan sevin beni, 
Dokunamasanızda, 
Beni her dakika, her saniye, her salise göremeseniz de; 
Benimle bir rakı masasında iki kelam, bir şiir etmek için bekleyin beni.
Sizi bırakıp giderken, üşümem Lavinia gibi. 
Özdemir Asaf'ın şiirlerini sevsem de
bilin ki her şiirin sonsuza kadar tek bir sahibi vardır.
bana sadece siz yazın kalbinizin sözlerini...
o yazının, o şiirin tek ve sonsuz sahibi olayım. 
Sizin ve benim nezdimde saklanmış bir sır olsun saman sarısı bir kağıt.
Belki örselenmiş eski bir zarf kanıtıdır bütün gerçeğin
Bende sizi yazarım Aralığın keskin soğunda
Peki siz bir Ocak ayazında, sabaha karşı düştünüz mü yollara;
İliklerinize kadar üşüdünüz mü, 
Soğukla öpüştünüz mü kuytuda?
Ben Şubatta sabahın altılarında sizinle ısındım. 
Siz'i size yazdım efendim.
Ben... herkesten, herşeyden önce tanımalısınız beni
Dikkat edin kulaklarınıza, gözlerinizin okuduğuna dikkat edin.
Ben size başkalarının ağızlarından yazmam yazılar, 
Dökmem şiirler.
Ben size layık olan ben'i yazarım bendeki sizden.
Şimdi siz bağışlayın kalbinizi 
Açılsın dili
Dizilsin birer birer dizeler
Dökülsün mısralar 

YazarHATUN


22 Kasım 2016 Salı

Ya Rab!

Yollarım kutsal kitaplara çıktı.
Kalpte nasıl masum kalınır öğretir misin bana?
Kutsal kapılara dokundu elim.
Sürdüm yüzümü dedemin toprağına.
Ey Ya Rab !
Elimi avucumu açtığım,
Gözyaşlarımı akıttığım Ya Rab !
Kalbimi temizle desem; siler misin ruhumun en incesine kadar,
Alır mısın beni benden?
Yüz sürdüm dayandım yoluna.
Bilinmez, soyum köledir yoluna.
Alır da gömer misin beni dedemin toprağına?
Ya Rab ! sil bütün kötüleri ruhumdan.
Kıl ruhumu pak.
Sürdürmem,
Minnet etmem bir daha asla, pis ellere.
Ya Rab neyedir bu gözlerimin yaşları?
Ben bilmem,
Sen beni benden iyi bilirsin Ya Rab...
Öğrendim,
Çok seversem sana düşermiş yolum...
Masallar söyledi.
Destanlar fısıldadı.
Ellerimi, avucumu açtım sana.
Al göm beni,
Doğunun kara, yanık toprağına.
Vura vura bağrıma yalvardım sana
Bir hülya olsun;
Çöle düşen,
seraba boğulmuş kimsesiz bir bedeviyim şimdi.
Bu bir hülya olsun.
Uyansın bedenim, açılsın gözlerim.
Yanına Al beni.
Ben yüzümü sürdüm çoktan secde bildiğim toprağa
Dedemin yanına koy beni...

YazarHATUN

4 Kasım 2016 Cuma

bir ölüm atlattım yakın bir zaman önce
öğrendiğim tek şey dalga geçmek
ölümle hayatla insanlarla
dalga geçmem gereken insanların sayısını
olaylarınsa içeriğini arttırmış bulunmaktayım.
Daha bir kıymet bilir oldum.
sevmenin, beni seven insanların
ruhum dört elle sımsıkı sarıldı onlara.
bilenler vardır şüphesiz
dün yaşayan bir insanın ertesi gün tabutta görmek zordur
herkes sanki o, yerin altına girince herşey bitecek sanır
sevdikleri hariç
bilirsin olacakları dualar edersin ne olur ne olur yanmasın canı diye...
o soğuk toprakta nasıl yatar can bildiğin
azalırken kalabalık başından
onu bir toprağın basında,
kulağına gelen uğultular arasında algılamaya çalışırken
ne hisseder insan?
neyin peşinden koşuyoruz bu hayatta?
o gün sicim gibi inerken gözyaşlarım yanaklarımdan
avuçlarımı açmışken semaya
İzmir'in esintisine bıraktık bir sevdiğimizi
Ey İzmir'im güzel İzmir...
İnsanın canını en çokta o raddeden sonra bir mezar olarak görülmesi...
O oraya girdi diye öldü mü sanırsınız...
Yaşarsın hatta taşırsın canında, vücudunda...

YazarHATUN

Piremses :)

İlişkiler karmaşık döngüler, benzer şemalar ve görünmez terazisi bulunan derin yapılardır. Değişen toplum koşulları, ahlak ve etik değerlerl...