7 Aralık 2016 Çarşamba

YazarHATUN Tumblr'da !

2014 yılında açtığım tumblr hesabımı,
Geri aktif etmiş bulunmaktayım.
İçinde kaybetmek istemediğim, 
Çokça hatırlamak istediğim bolca ve
Manidar resimler paylaşacağım...


YazarHATUN

5 Aralık 2016 Pazartesi

Ben ki...

O kadar kırgınım ki bu hayatta,
Belki de bu hayata.
Kalabalık bir caddede ters yönde yürüyor da,
İnsanlar bana çarparak geçiyormuş gibi  hissediyorum.
Öyle yalnızım ruhumda.
Öyle bittiğim ki...
Saatlerce sahilde bir banka oturup,
Denize o deli boş gözlerle bakabilirim.
Kimseye güvenemeyecek kadar yıprandım.
İnancımın bittiği noktada başlıyor gözyaşlarım,
Canım o kadar yanıyor ki,
Tarif edemiyorum.
Dünden bugüne dağılan canımı toplayıp, yaşamaya çalışmak;
Yordu çokça...
Etimi çektiklerini hissediyorum bazen.
Beni anlamadıklarını gördükçe vazgeçiyorum her şeyden.
Hayatımdan, canımdan, inançlarımdan...
Örüyorum duvarlarımı kalbime ve
Ben ben'i terk ediyorum çöpün kenarına.
Canım o denli büyük yanıyor işte,
Yaşarken ölüyorum.
Nefes alan bir ölüden farkım yok kendimce,
Gerçekten nefes almakta değil bu...
Mutluluk yok ki bu nefeste.
Her bitişi açılacak bir kapı olarak görüp koşuyorum sualsiz.
Bazen dua ediyor insan; bu kapı bari ölüme açılsın diye.
Sahte gülüşler,
Sahte yakınlıklar, yakınlaşmalar...
Bana göre değil, asla katiyen!
Ancak,
Gülüşler düşünce yere, takıyor insan yüze maske.
Şimdi canımı içimden söküp alsınlar istiyorum.
Haykırmak istediklerim yer edindi dilimde,
Söküp atamıyorum.
Belki de haykırmak istediklerimi fısıldadığım için kaybediyorumdur.
Olamaz mı?
Değersiz hissettiğim insanlar arasında olmaktansa
Artık kalbime sığınıyorum.
Bilirim ki;
Huzurun başkenti kalbiniz ve başkentin tek sahibi sadece sizsiniz.
Son olarak soruyorum:
Gözyaşlarım arındırdı mı sizi günahınızdan, kirinizden,
Yoksa berrak düşen damlalar siyaha dönüşüp
Buladı mı sizi gama kedere?

YazarHATUN

1 Aralık 2016 Perşembe

AHDE VEFA - I


Derin, Tarık'ın kapısını tıkladı hemen ardından kapıyı açmaya yeltendi. Kapı kilitliydi. Kapının yanındaki duvara yaslandı ve incelemeye başladı.  Gün ışığını içeri süzen giriş kapısına gözleri arada kayıyordu. Birden karşıdan Tarık'ın geldiğini fark etti. Belli belirsiz gülümsedi kendince, Derin için kurtarıcı gelmişti diyebiliriz. Tarık, her daim dertlerini dinleyen, yol gösteren ve mesleğinden ziyade arkadaş gibi gördüğü biriydi.     
Tarık'ın her seferinde daha dün görmüşçesine takındığı doğal tavrı Derin’in her odaya girişinde rahatlamasını sağlıyordu. Ceketini çıkardı, masanın önünde her zamanki yerine oturdu. Hal hatır ettikten sonra; Tarık, Derin’e önceki gelişinden daha iyi göründüğünü söyledi.  Evet, öncekine göre kendini iyi hissediyor olabilirdi ama aslında iyi değildi. Hiç bir zaman iyi değildi.
Derin’in kafasında cirit atan, kuyrukları birbirine değmeyen bin bir tilki ve milyonlarca soruyla; beraberinde hep aynı cümleleri, benzer kelimeleri telaffuz ediyordu. Arada kendini anlatıp arada Tarık ile sohbet ediyordu. Kendi içinde çeliştiği, kendisi dahil dörtlükten, sağı solu dahil edip, eh birazda zorlarsak altıdan kendini alamıyordu. Maç yapmaya dört kişi kalmıştı.
Rüyada görülenlerin malum olmasından, belki de aynısını birebir yaşamaktan yorulmuştu. Gördüğü yüzler hakkında duyulan gerçekler günlük yaşantıyı şüphesiz etkiliyordu. Hayatı bir denklemdi, zordu. Tabi ki her insanın dayanma sınırı farklıydı bunu da biliyordu. Ancak Derin’e dillendirdiği ve içine gömdüğü bütün sorunlar bir yük gibi binmişti omuzlarına ve bütün sırlarını sadece kendi biliyordu. Tarık bir kısmına erişmiş olsa da insan sadece kendisi ile yüzleşirmiş. Bedenin hissettiğini kalp bilirmiş. Gözün gördüklerini ise beyin... Ama beynin içindekini de kalpte atanları da bir Allah bir de insanın kendi bilirmiş. Sırlarının bir kısmına daha Tarık'ı ortak etti. Tarık'ın iyiliğini düşündüğünü bilirdi. Bunca hukukları Tarık’ın ona yol gösterici taleplerde bulunmasına engel değildi. Derin’den bir rica da bulundu. Mektup yazmasını istedi.  Geçmişini, mutluluklarını, üzüntülerini, kızgınlıklarını, pişmanlıklarını birer birer yazmasını, rahatlamasını istemişti. Mektup yazmak bilhassa Derin için çok kolaydı ama sebepsiz olmazdı. Düşündü, yazmaktan vazgeçti. Önce kabul ettiği, ikna olduğu bir mevzuyu hem de içini bu kadar dökmek isterken; susmayı yeğledi. Bilinmez bir adresi bulmak, bir postaya evde bulduğu geçmişten kalan bir zarfı yollamak kolaydı. Ama yazmaya beynin sinirleri ve kalbin damarları dayanmaz, isyan edebilirdi.
Tarık başka bir yol gösterdi. Karşısında Tarık’ın her lafına bir cevabı olan Derin’in masum bir çocuk gibi sorgusuz sualsiz kabul edişi, onun kurtuluşu için son çareydi. Artık Derin ona bir vad verdi.  Ahde vefa olmalıydı…


YazarHATUN






































28 Kasım 2016 Pazartesi

Az kaldı

Bazen mutluluğun zirvesinden gökyüzüne el sallarken,
O güzel güneşli günlerde,
Aniden sisli bir boşluğa düştüm.
Apansızca çırpındım.
Karşıma kaç tane "ben" çıktı,
Bilemedim.
Ben ben'i tanıyamadım.
Her tarafım yara bere içinde,
Kanıyor ellerim...
Kanıyor kollarım...
Kanıyor kalbim.
Tırmanıyorum.
Bazen yorulsam bile zirvem için tırmanıyorum.
Yorgunluklarımda hırçın oluyorum
Tırmanmaya devam ettiğim zamanlarda ise mutluyum...
Sana geliyorum.
Biliyorum,
Yorgunluklarım seni de yordu.
Sana seslenirken diplerden
Duyamaman beni yordu.
Anlayamamak ise seni...
Yaklaşıyorum sana,
Netleşiyor yüzün.
Az kaldı sabret...
Sana dokunmama az kaldı...

YazarHATUN



25 Kasım 2016 Cuma

...

MAYBE,
we can go another city which we are known, ONEDAY
we can sing a song near the sea at A NIGHT
we can love each other AGAIN in months of winter
MAYBE,
we love each other EVERYDAY,
EVERYHOUR,
EVERYMINUTE...
'Cause people don't feel emotions of reality
People just want to touch different bodies for enjoying
People perform to other people as an actress.
You know that the REAL LOVE protect than all of evils
If you can labor,
Hapiness can FIND US every morning after red kisses.

Don't forget !
You must COLLIGATE words which given by life...
I learn that if you want,
You can create your life also against life which given to you.

YazarHATUN





23 Kasım 2016 Çarşamba

Mısralar...

Piraye kadar sadık
Vera kadar sonsuz kılabilirim sizi ancak;
Aşka aşık nazımın her kadına yazmıs olduğu yazılarını getirmeyin bana
Duvarlarımın soğunda ve içimde yanan güzel canda
Şüphesiz bulabilirsiniz Maria Puder'ı
Belki şuan hayatımın bu ziya noktasında yaşıyor olabilirim Maria'yı 
Ve siz mutlaka
Sabahhattin Ali'nin Maria'sına olan aşkını yaşayın bende
Ama ordaki cümleleri fısıldamayın kulağıma...
Bir kadınım. 
Bedri Rahmi kadar; rakı masasında sizi ağlatacak kadar çokça sevin. 
Bana çokça kadınım deyin;
Sadece bu dünyadan göçerken sizi öldüreyesiye ağlatmayı istemem.
Tomris gibi bir aşk dörtgenine çevirsem de ortalığı
Sadakatim tek bir adama olacaktır bilirim.
Süreya kadar bekleyin beni kapıda 
Hatta bana son şiirinizi yazın, mürekkebinizle gömün beni sonsuzluğa...
Turgut gibi kıskanın, kaybetme korkusu bürüsün dört bir yanınızı.
Edip gibi uzaktan sevin beni, 
Dokunamasanızda, 
Beni her dakika, her saniye, her salise göremeseniz de; 
Benimle bir rakı masasında iki kelam, bir şiir etmek için bekleyin beni.
Sizi bırakıp giderken, üşümem Lavinia gibi. 
Özdemir Asaf'ın şiirlerini sevsem de
bilin ki her şiirin sonsuza kadar tek bir sahibi vardır.
bana sadece siz yazın kalbinizin sözlerini...
o yazının, o şiirin tek ve sonsuz sahibi olayım. 
Sizin ve benim nezdimde saklanmış bir sır olsun saman sarısı bir kağıt.
Belki örselenmiş eski bir zarf kanıtıdır bütün gerçeğin
Bende sizi yazarım Aralığın keskin soğunda
Peki siz bir Ocak ayazında, sabaha karşı düştünüz mü yollara;
İliklerinize kadar üşüdünüz mü, 
Soğukla öpüştünüz mü kuytuda?
Ben Şubatta sabahın altılarında sizinle ısındım. 
Siz'i size yazdım efendim.
Ben... herkesten, herşeyden önce tanımalısınız beni
Dikkat edin kulaklarınıza, gözlerinizin okuduğuna dikkat edin.
Ben size başkalarının ağızlarından yazmam yazılar, 
Dökmem şiirler.
Ben size layık olan ben'i yazarım bendeki sizden.
Şimdi siz bağışlayın kalbinizi 
Açılsın dili
Dizilsin birer birer dizeler
Dökülsün mısralar 

YazarHATUN


Piremses :)

İlişkiler karmaşık döngüler, benzer şemalar ve görünmez terazisi bulunan derin yapılardır. Değişen toplum koşulları, ahlak ve etik değerlerl...