Bazen her şeyi yapacak gücü bulursun kendinde:
Her şeyi silebilecek,
Her şeyi kurabilecek.
Sen seni mutlu etmenin büyüsünü bilirsin aslında;
Bir kitapta yazar,
Bir resim gösterir,
Bir söz hatırlatır.
Peşinden milyonlarca düşünce kalakalırsın
Adım atacakken kapıdan, geri dönüşün olur.
Bazen düşünceler bastırır
Beklersin eşikte,
"Eski bir Rus geleneği vardır; yola gidecek yolcu,
kapının eşiğinden dışarı adım atmadan önce birkaç dakika
sessiz durur,
geri de bıraktığı eve dağılmış olan ruhunun toparlanıp
bedenine girmesini bekler."[1]
Defalarca o eşiğe geçtim evimi terk etmek için,
Senin için yanıma milyonlarca kez ruhumu çağırdım.
Varılacak yer kapı duvar, bilirim.
Kapılar her zaman çalınmazmış,
Her zaman her kapıya gidilmez!
Şimdi kapısına gelinenler bilmeli evini terk etmeyi...
Bu zamanın kalpleri göze almaz cesur olmayı
Ben eski sevenlerdendim.
Kalbimi terk etmeden önce...
Yüce his ilmek ilmek işlenmeyi ister
Feda etmek, koşulsuz sevmek, sevilmek ister.
Şarap gibidir yüce his beklemek ister,
Büyük güne saklar kendini.
Sabır ister
Sabrın yoksa uzun yola
Merakın yoksa varacağın kapıya
Ya da beklerken umudun yoksa kapını çalacaktan
Bırakırsın. Benim gibi.
Kalbimi bıraktım.
Hislerimi bıraktım.
Yaşıyorum.
Gerçekten tam anlamıyla seven kalpler çok az artık...
Sadece gerçek seven kalpler kapıların, duvarların, zamanın,
mekanın üstesinden gelebiliyor.
Kimse tam anlamıyla kalbini açmıyor
Kimse yüce hisse nail olmak için çabalamıyor
Mantığını bir kenara koyup kendini atmıyor derin denize...
Sığ deniz herkese ait; derin ise cesurların...
Derin...
[1] Alev
ALATLI, “Aydınlanma Değil, Merhamet!”, (2004)