22 Ocak 2023 Pazar

Ellerinde...

Hayat öyle uzun bir yol ki
Bitmeyen, tükenmeyen;
Doğumla ölüm arasında ki nefes alabildiğiniz yaşam çizgisinden çok daha fazlası.
Ne başka bedenlere girip çıkan 21 gramın tam karşılığı,
Ne de saliselerle dolu bir an parçası…

Bizler sadece tüm duyularımızla dokunduğumuz her şey ile şekillenen;
Zaman denilen ölçüsüz, anlık düzlemde hareket eden varlıklarız.
Sanki bir çemberin etrafında dönüp dönüp de başa sarıyoruz.
Bu çember üzerinde yaşadığımız her ne var ise yolumuzda bize eşlik ediyor.

Ta ki ölümü tadıp başka bir bedende doğup, yarım kalanlarla devam edene dek...

Defalarca tecrübe ettim, tesadüf denilen bir şey yoktu.
Hayatıma giren insanlar;
Yaptığım seçimlerin, düşünce tarzımın, kalbimin ve göze aldıklarımın eseriydi.
Yolumda ya öğretecekler, kazandıracaklar, sınavım olacaklar
Ya da yarım kalanı tamamlayıp benimle bu yolda ölene dek yürüyecekler.
Ama ne demiştim en son “göze aldıklarımla”…
Yaptığım seçimlerin dönütlerinde bazen mükâfatlandırıldım,
Bazen de çok mis batırdım.

Büyük konuştuğum her şeyi yaşadım beraberinde yapmam dediklerimi de yaptım.
Hiç birinden pişman olmadım,
Gün sonunda vicdanım rahat ise sorun yoktu.

Ne demiştim hayatta tesadüf yoktu,
Annemin bırakıp gittiği şehire, kalan ne varsa tamamlamaya geldim.
Burada doğdum buradan gittim, yine buraya döndüm.
Burada da öleceğim biliyorum.

Sanırım en önemli nokta: O nihai kararları hep tek başıma vermemdi.
Anlık aldığım kararların, beraberinde getirdiği ve getireceği güzelliklerin heyecanı beni teşvik ediyordu.
Ya da üzerine uzun uzun düşünüp aldığım kararlardan da aynı şevki alıyor sonucunu merakla bekliyordum.
İçinden çıkamadığım her ne varsa, geceler bana dar da gelse,
Sevdiklerimden fikir alsam bile o son karar hep bana aitti.

İyi ya da kötü sonuçlarını asla bilemeyeceğin tüm seçimlerin sorumluluğunu, tek başına üstlenmen gerekiyor.
Farz et ki hayatın bakir bir ada,
Ayak izlerin bu adaya bıraktığın, o adanın sana ait olduğunu gösteren işaretler topluluğu.
Neden başkalarına senin yerine yürümelerine izin veriyorsun?
Yaşadıklarını en iyi sen bilir, kendini en iyi sen tanırsın.
Senin yerine verilmiş bir kararı uyguladığında aldığın sonuç seni memnun etmediğinde kimseye gidip senin yüzünden diyemezsin.
“Hayat senin, seçim senin” derler ve geçerler.
Ya da onların söylediği şeyleri uygulayıp iyi bir sonuca vardığında gidip onlara sırf bu yüzden teşekkür mü edeceksin?
“Çok iyi karar verdiniz benim yerime” diyerek…

Çünkü biliyordum tecrübe denilen şey, yaşadığımız aynı olaylarda her zaman aynı sonucu vermiyordu.
Kendince tecrübe denilen yaşanmışlıklarının içine sakladıkların, seni korur mu sanıyorsun?
Daha mı az acır canın?
Ya da her daim mantık dediğin maskenin altına sığınarak huzurlu olduğunu mu sanıyorsun?

“Her insan çok farklıdır birbirinden” önce bunu öğren.
Herkes değişir, sen bile!
Fikirler değişir, düşünceler uçuşur.
Geçmişe dönüp bakmaktan korkma, kimse aynı değil.
Her hikaye aynı sonla bitmiyor.

Bir gün düşler kurarsın kendince,
Zaman akar, gün be gün kayıp giderler ellerinden…
Asıl gerçekten cesaret edip geriye dönüp baktığın da en büyük pişmanlığın yapamadıkların olacak.
Yapıp da kaybettiklerinden daha çok yakar canını pişmanlık,
Keşkelerine özneler arayıp cümleler kurma boş yere.

Son olarak bu hayatın içindeki tek gerçek:
Sözler büyüdür!
“Abrakadabra”
Söylediğim gibi yaratacağım”

Güzel söylediğin ve cesaret ettiğin kadar var olacak düşlerin…

#YazarHATUN








21 Ağustos 2022 Pazar

Yazıyorum!

“Yazıyorum çünkü içimde susturamadığım bir ses var.” Sylvia Plath

Yazdım bugüne kadar milyonlarca kelime, binlerce cümle.
Var ettim benliğimi, duygularıma düşüncelerime hücum ederek.
Tutku, bu hayatta yaptığım her şeye bağlılık duymama tek sebep.

Mizacımın tutku ile bütünleşmesi öyle güzel ki,
Hissederek yaşamak her şeyi…
Dans ederken bir figürü, yediğin lokmayı hatta öperken bile sevdiğin birini…
Öyle güzel ki tutkuyu içimde hissetmek.

Ancak…
Kalem benim;
Kağıdım benim.
Okuduğunuzda ne anladığınız ve nasıl düşünmek istediğiniz sizin!
Haricimde herkesin fikri ve tepkileri o kadar önemsiz ki…
Hoşunuza mı gitmiyor? Okumayın.
Hoşunuza mı gitmiyor? Görmesin gözleriniz beni.
Duymak mı istemiyorsunuz? Aramayın beni;
O vakit tıkayın topuğumun ve yüksek perdeden çıkan o sesime kulaklarınızı…
Kendi şarkımı hürce söylemeye,
Hissederek dans etmeye devam edeceğim.
Seveceğim gözüme gönlüme güzel gelen tüm detayları,
Susmuyor içimdeki, dökülüyor parmaklarımdan.
Zihnimin içindeki sürekli konuşup duruyor benimle,
Anlayamazsınız.

O kadar yoruldum ki yaptığım yazdığım her şeyin yanlış anlaşılmasından, bana sorulmamasından…
Herkes püripak sanki benim tek yanlış.
Kafanızda kurup yaşadıklarınız,
Baktığınızda göremedikleriniz,
Siz insan evlatları; evet evet siz!
Anlamak için çaba harcamayan zihinlerinizle,
Empati yoksunu benliklerinizle,
Farkında olmadığınız bencilliğinizle,
Aşar yazdıklarım, ağır gelir bünyenize.

Hür’üm !
Kadınım!
Varlığımın, ruhumun farkındayım.
Biriciğim, özelim ve narinim…
Kendimi koruduğum dışı dikenlerle çevrili, mis kokulu yaseminlerle dolu bir bahçem;
İçinde herkesin her zaman göremeyeceği güzelliklerle bir dolu bir kalem var.
Sıfatınız hiç mühim olmamakla beraber;
Arkadaş, aile ne fark eder!
Sahip olduğunuz tüm kıymetli varlıklarınızın üzerine ettiğiniz ve tuttuğunuz yeminler;
Yaşattığınız naif gerçeklerle kalemin kapısından girebilir;
Duyumsadığım yaseminlerimin o hoş kokusuna ancak o vakit layık olabilirsiniz.
Yoksa dikenlerimin batışından mesul değilim!

#YazarHATUN

15 Ağustos 2022 Pazartesi

Kadın Olmak !

 “Sen olduğunu topuk tıkırtılarından anlıyorum…” demişti.
Güzeldi bunu işitmek…
Düşünsenize sırf bunu duyduğu için siz olduğunuzu bilerek yüzlerini size çevirip bakan,
Topuk seslerinin sahibi siz misiniz, emin olmak isteyen insanlar var.
İnsanların kafasına kazıdığınız bir izlenim…
Sonra bir gün geçmişte kendim hakkımda bulunduğum ön görülerimi okudum.
Fark ettim ki umduğum ile olduğum insan hem aynıydı hem de farklılıkları vardı.
Ancak şu konuda eminim;
Yaşım kaç olursa olsun hep 19 kalacağım.
Ne 18 kadar toy ne de başına 2 rakamını almış kadar büyük…
Bir sürü hata yapacağım, milyonlarca kez kendimi affedeceğim.
“…Mesela dişilik abidesi, her günü topuklular üstünde geçen, wamp kadınlardan olmucam…” demişim yıllar önce...
Ayakkabısının en az 5 cm ökçesi olmaz ise rahat edemeyen bir ben var artık.
Az ya da çok topuklu; ayağımı vursun ya da vurmasınlar hiç mühim değil; onları seviyorum, seveceğim.
Wamp ve dişi olmanın birbirinden çok farklı olduğunu öğrendim.
Dişi olmanın bambaşka bir dünya olduğunu, bunun ruhtan geldiğini biliyorum.
Yaydığın enerji, gösterdiğin davranış, bakışların, sözlerin hepsinin bir bütün ve özel olduğu bir durum “dişi” ve “kadın” olmak.
Bir gülüşte, bazen bir dansın figüründe gizlenmiştir bu olgular, tutku dolu bir hal...
Kanında dolaşır durur "kadınlığın haklı gururu".
İçinde hem “küçük bir kız” hem de “koca bir kadın” taşımakmış dişi olmak.
Hem “şımarmak” hem de “kendi ayaklarının üzerinde dimdik durabilmek” kadın olmak.
Hem narin kalabilmeyi yeri geldiğinde dağ olmayı bilmekmiş...
Eee ne demiştik:
“…Hep hayallerim olacak bıkmadan sıkılmadan kurmaya devam ettiğim... Benim gülüşlerim olacak aldığım her darbeden sonra tekrar ortaya çıkan...”
İşte dünya üzerinde “Kadın” olmak böyle güçlü ve zarif bir duruş!

#YazarHATUN

Yaşım 19 :)

9 Mayıs 2022 Pazartesi

Labirent

Ruhum karanlık bir labirentin içinde çıkış yolu ararken kendine,
Kapkara elbisesiyle ışığını arayan küçük bir kızım şimdi.
Gökyüzü bana ağlayıp bana üzülüyor.
Hem üzülüp hem kıyıyor ıslata ıslata…
Gök gürlüyor.
Bağırıyor, akıtıyor içindeki kinini…
“Yanlışlar içinde doğruyu nasıl bulacaksın?” derken,
Bir yandan çakıyor şimşekler kalbimin en derin yerinde.
Kendini bilmez bulutlar yine çok konuştular.
Hem koruyup hem konuştular…

Soğuğa çalan hava, ruhumu üşütürken kendine döndürüyordu, buza çeviriyordu bedenimi.
Labiretin dikenlerle dolu köşesine çöküp kaldığımda,
Nefes nefese kaldığımda çaresizce,
Tenime batan diken değil; gerçeklerdi.
Labiretin taş duvarları dayanağım değildi,
Aksine olmam gereken yeri gösteriyordu tüm gerçekler.

Uzaklarda gökyüzünü kırmızıya çalan ateşi görüyordu gözlerim.
Ne beni ısıtacak kadar yakın ne de bana yaklaşması mümkündü.
Ya benim yağmurum onun ateşini söndürür ya da onun ateşi beni yakar kül ederdi.

Küçük bir kız uyandı uykusundan bitti o güzel rüyalar…

#YazarHATUN

16 Haziran 2021 Çarşamba

Bu şarkı...

Bir günü bitirmenin şerefine,
Karanlıkta oturup baş başa içilecek bir kadeh şarap hatırına,
Kalbine sindire sindire dinle.
Etrafımızdaki mumların sarı ışığıyla,
Birbirimizi daha iyi görmek adına,
Büyüyecek göz bebeklerimizin karanlık şerefine defalarca dinle bu şarkıyı...
Karışırken kısık seslerimiz geceye,
Bile isteye saklayacağız mahremiyeti mum ışığında...
Sen ki bile isteye daha iyi duymak için yaklaşacaksın bana karış karış,
Sadece karışmak için ruhuma...
Sonra yavaşça gömeceksin kafanı boynuma,
Duyumsamak isteyeceksin kokumu çünkü
Sen bende tek olmak istersin, değil mi?
Senin olanı hissederek ruhunda katmerlemek...
Ve sen 'çocuk' hayatta kaybetmekten korkarken kaybetmek için çabalarsın.
Gidişi görmek sana acı verse de sorun olmaz.
Çünkü sen bir zamanlar yalnız kadının yalnız adamıydın.
Öyle değil mi?

#YazarHATUN

8 Haziran 2021 Salı

Bilir

Gözler görmese de, kulaklar duymasa da ruh anlar, hisseder.
Bir yalanın kendini nasıl yaralayacağını,
Nasıl geri dönülmez yollara sokacağını ruh bilir.
Ansızın kuşkuya düşer ruh.
Artık bitmiştir her şey.

Yalanlarınızla kandırmaya çalıştığınız ruhlar;
Onlardan çalıp başkalarına verdiğiniz vakitten,
Dış kapının dış mandalına sunup onlara vermediğiniz şefkatten,
Herkese efor sarf edip onlara sunmadığınız ilgiden,
Başkalarına çözümler sunarken onlara sunduğunuz bahanelerden,
Kandırdığınızı sanıp sadece kendinizi inandırdığınız yalanlardan,
Hani pembesinden, beyazından tutun da siyahına kadar renkler verip kendinizi oyaladığınız cinsten…
Kat be kat daha kıymetliler…

Sakladığınızı sanmaya devam edin.
Hayat koca bir döngüden ibaret yaşattıklarını yaşayacaksınız,
Hiç şüphesiz pişman olacaksınız...
Hayatınızda rast gitmeyen şeyler olduğunda,
Es verip geriye dönüp bir bakın,
Kimden ah aldım.
Dil söylemez, ruhlar ah eder.

O çöp ağzınız bir kapansın!
Vicdanınızı rahat ettirmek adına kendinize de yalanlar söyleyip durmayın.
Asla işe yaramayacak.
Çünkü bu kendine saygısı olmayanların başkalarına yaptığı saygısızlık!
Üzülmelisiniz kaybettiğiniz
Sıcak bir kalp,
Masum bir güven,
Derin bir inanç için…
Ancak ben asla canımı yakan birinin, canının yanmasına üzülmedim.
Bu gördüğünüz “sizin eseriniz”

#YazarHATUN

Piremses :)

İlişkiler karmaşık döngüler, benzer şemalar ve görünmez terazisi bulunan derin yapılardır. Değişen toplum koşulları, ahlak ve etik değerlerl...