30 Aralık 2015 Çarşamba

Tarifsizliğin ötesinde
Kalbimde bilmediğim bir sokaktayım şimdi
Sapaklar, çıkmaz sokaklar bana göre değildi
Hem de hiç bir zaman...
Ama şimdi neredeyim?
Kimin kalbindeyim?
Ben bu hayatın neresindeyim?
Düşüncelerimi birinin esintisine verebilir miyim?
yeniden...
Birinin rüzgarına karışabilir miyim
ya da
Kaybolup gidebilir miyiz bir fırtınada?
Derin bir ruh, sokulabilir mi kalbime...

Yazar Hatun


26 Aralık 2015 Cumartesi

İyi ki...

Gönlü (gerçekten) güzel olan insanları yazmakta benim işim. Murat'ın paylaştığı bir şarkı ile bu geceki duygusallığım daha da arttı. Kent Şarkıları-Hayat Devam Ediyor... Kısa sürede can olduk kan olduk destek olduk birbirimize. Herkesin bende yarattığı yeri bambaşka oldu. En büyük Keşke'msiniz şimdi. Keşke birinci sınıfta tanısaydım sizi keşke birbirimize bu denli o zaman karışabilseydik. Eminim ki çok güzel işler başarıp mükemmel anılar biriktirebilirdik. Ben orada bir iş çıkarmak için uğraşmadım aksine ben eğlenmek için oradaydım. Provalar ah o provalar bilhassa Perşembe gün ki olan... Hepinizin farklı yönlerini gördüm. Bazılarını çabaladı didindi bugünü planladı. Hatta çabalarken kafayı yedi. Biriniz kendini zorladı hazırladığım kareografide bana eşlik etti. Benim için kalıplarının dışına çıktı. Bazılarınız ruhunu notalara döktü. Biriniz çabaladı şiirime ortak oldu, yoldaş oldu. Hatta alkışlarıma kardeş oldu. Şiirim bittiğinde ise sevincime eş oldu. Bazen de çok güzel şarkı söyledi. Hep söyle olur mu? Ruhundan dökülen parçalar başka kalplere çarpsın. Biriniz içindeki cesareti ortaya çıkardı benimle dans etti benimle eğlendi. Enerjisi enerjime karıştı. Belki de benim hissettiğim duyguları hissetti. Mutlu oldu, heyecanlandı belki de yıldız oldu sahnede. Hani herkesin ennn imrendiğinden. Unutma; "Cesurların işidir Dans, ruhunu yüzüne giyebilecek kadar cesur olanların..." İyi ki tanımışım seni, yüreği güzel insan...  Biriniz beni gülerken yakaladı hep en güzel karelerimi çekti. Hemde hep güldü yüzünü gördüğümde ise enerjiyi hissettim. Ve daha nicesi... Çook teşekkür ederim... çoook... Bir gün bir yerlerde yine aynı samimiyette buluşmak dileğiyle. Göz yaşlarım klavyeme damlarken dinlediğim şarkı ile selamlıyorum sizleri. Sevgilerimle...


Yazar Hatun




21 Aralık 2015 Pazartesi

...

bazen gerçekleri örtmeye çalışır kalbin
bazı gerçekleri de gizli tutar
itiraf etmez çoğu zaman
yeniden başlamak istersin
yeniden sevmek
ben bir adama tekrar tekrar aşık olmak istiyorum şimdi
ben bir adamın yanında ölene dek uyuyup,
ölene dek  onun yüzünü görerek uyanmak istiyorum
ben bir adamı çok seviyorum
boşluklarımı geçmişteki güzel anılarla sarmaya çalışarak
ben bir adamın geleceği olmak istiyorum
bazen çok yoruluyorum
gözlerimi kapatıyorum kıyısındayım
bir tepenin...
bakıyorum engine
önümde uçsuz bucaksız bir deniz
rüzgar esip saçlarımı dağıtıyor
bırakmak istiyorum boşluğa kendimi,
önümde asi Karadeniz
en güzel anılarımı ben orada bıraktım
ben en güzel geceleri, en güzel sabahları
denize bakan bir eve sığdırdım.
ben en güzel yolları elimi sımsıkı tutan bir erkekle arşınladım
ben aşkı bir erkeğin kollarında tattım
sıcak öpüşünde...
ben bir erkeğin masumiyet'iydim
öylece de kaldım...


18 Aralık 2015 Cuma

Tek Gerçek

(Taslaklarda kalmış, şu an'a fırlayan bir yazı)
Bazı insanlar gerçekleri bilir, susmak isterler.
Gerçekleri hatırlatacak her şeyden herkesten koşarak uzaklaşırlar.
Ve zamanla kendini kandırmaya başlar insanoğlu
Öyle güzel kandırır ki...
Kalp hariç.
Anlık oyalarsın onu
Yalnız kalana kadar...
Sonra ışığı kapatırsın yavaşça,
Gerçekler canlanır sessizce izlersin
Her gece,
Kendini kandırdığın her gece
Kendine lanet edersin
Hayatını, edindiğin meşgalelerle götürmeye çalışırsın.
An gelir sakladığın gerçekleri yavaştan da olsa yaşatmaya başlarsın.
Uğraşların üzerinde gerçeklerin ile hareket edersin.
Gerçekleri sığdırabildiğin ölçüde, dünyana katarsın.
Çünkü içten içe olmaz bilirsin.
Herkesi kandırırsın da bir o kalbi kandıramaz insan
İçinde o kadar koca boşluk açarsın ki yalanlarla
Meşgalelerle kapatma telaşına varırsın...
Bolca gülmek istersin; unutmak için.
Düşüncelerin mezara gömer seni; bilirsin.
Gözlerini de dahil edersin büyük yalanlarına...
Yine bilirsin ki kandırmaya önce oradan başlamak gerek.
Gerçeklerini başka yüzlere katarsın
Gerçeklerini başka tenlere
Belki başka seslere...
Elinden dökülen cümlelere bile aslında gerçeklerini katarsın
Hatta gerçeklerini yaşatmak için ona yaptığın aynı şeyleri yaparsın
Çünkü gözlerini kapadığında önüne gelen suret farklıdır.
Herkese her şeye sevmiyorum der kandırırsın hatta belki kötülersin de
Elini soluna koyduğunda "köööpek gibi seviyorummm" dersin ya
biliyorum öylesin.
Bu gerçeği inkar etsen de ikimizde biliyor olacağız...
Hatta bu gerçeğimizle mezara gireceğiz.
Çünkü bunu sen öğrettin bana
"Aşk" bir kere...
"Kadınım" bir kere
"Erkeğim" bir kere

Yazar Hatun



15 Aralık 2015 Salı

Kapalılık

Kapalılık kavramı hakkında herkesin kafasında deli soru işaretleri var. Herkesin kendince tarzı. Mezhebimi, tarzımı, bilhassa düşünüş tarzımı eleştiren çok insanla karşılaştım. Beni aykırı bulan insanlığımı sevsede, beni yanlış bulan. Aldırış etmedim hatta umursamadım bile.
Kim oldukları, benim hayatımda kapladıkları kısım beni etkilemedi. Ama dilleri uzamış insanlara kendimi daha iyi savunabilmek için Kuran'ı Kerim'i okudum. Okumadan önce de biliyordum kapanmak farz, emir, ayet. Kitapta var  bir kere inkar edemezsin. Evet bir kez daha öğrendim bu sefer gözümle. Ama kapanamayacağımı, kapansam da dayanamacağımı biliyorum. Çünkü ne anne ne de baba tarafım kapalı değil. Bünye alışık değil bir kere. Ancak şundan da eminim kapalı olursam zamane kapalılardan daha kapalı olacağımı da biliyorum.
Başımı kapatıp daracık tayt ya da pantolon giymezdim. Zaten makyaj yapmam kolay kolay, bilen bilir beni o zaman hiç yapmam. Erkeklerle davranışlarıma dikkat ediyorum ama o zaman özeni daha çok artırırım. Kuranda baş örtünüz omuzlarından aşağı inecek şekilde örtünün diyor, ziynet eşyalarınızı mahreminiz dışında kimse görmesin diyor ooo ben kapalı bacımın iç çamaşırının izini görüyorum sen diyorsun ya.
Şimdikilerin kapalılığını açık olduğum halde eleştirme hakkını kendimde görüyorum. Çünkü açıksan bu ülkede, kendini bilmez, başını boğazını sıkmış kadınların daha doğrusu -dini çenesine vurmuş beynini kaybetmiş- kadınların altlarındaki daracık pantolonlarla bana orospu yaftası yapıştırmaya çalıştıklarını biliyorum.  Etek giyerim, elbise giyerim mevsim zaman mekan fark etmez benim için
en azından onun içinde nasıl davranmam gerektiğini biliyorum.
Beni tanıyan erkeklerin beni gördükleri halde orospu damgaları vurmamaları ne kadar güzel bir şey haberiniz var mı? İnsanlar içimi biliyor ve bu kız yapmaz diyebiliyor.
Bedenimi öne sürmem hiç bir zaman, insanlığımı sevenler çevremde. Neden etek, elbise giyiyorsun?Yazın sıcağında pantolon giyde göreyim seni diyorum, ben yapamıyorum.
Gerçekten olmuyor. Kışın neden giyiyorsun? Kendimi iyi hissediyorum her gün pantolon giymekten sıkılıyorum.
Erkeklerin bakışları...  diye cümlelerini başlatıp bana çenelerini açıyorlar. Sanane! vallahi sanane...
-Erkekler nefslerine hakim olamıyorlar- sebebiyle baş örtüsünü sadece onlar azmasın ya da
bakmasın diye takmak ne kadar doğru? Bir erkeğe biat etmek için kendimi kapatmam ne kadar doğru?
Baş örtüsündeki maksat Allah'a biat etmek değil mi?
Zamanla insanların baş örtüsüne ve kapalı insanlara bakış açısının değişmeye başladığını fark edersiniz. Aslında onlardan bazılarının bizden daha fena olduklarını fark edersiniz. Daha orospu daha yalancı daha iki yüzlü. Amacım kapalı-açık ayrımına düşürmek değil. Bir kadının açık olsa da kapalıdan daha namuslu daha imanlı, bir kadının kapalıda olsa bir açığa yapıştırdığı yaftadan daha orospu daha karaktersiz olabileceği. Gerçek olan kalpte, Allah aşkıda Allah'a imanda kalpte... orda başlıyor. Ondan geldik ona döneceğiz...

Yazar Hatun


Farklı Ol

"İnsanların bana baktığı noktadan kendimle tanışmak isterdim." Ne kadar güzel bir cümle değil mi bilhassa ince düşünen beyinler için. Beni tanımayan ancak hakkımda belli bir düşünceye sahip olan insanlarla ilerde tanıştığımda hakkımda sahip oldukları o düşünceleri öğrenmek beni mutlu ediyor. Sert duruyorsun, gözlüklerinle beraber disiplin sahibi biri imajını çiziyorsun, çok somurtkansın bazıları ise çok güzel gülüyorsun, seni okulda gördüm eğlenceli birine benziyordun bla bla bla... Hep benzer düşünceler, aşina olduğum söylemler... Beni tanıdıkları andan itibaren aslında hiç bir zaman tam anlamıyla tanıyamacakları biriyle muhattap olduklarını fark ediyorlar. İşte o anda başlıyor her şey. Bazen diyorum keşke onların düşündükleri, bana baktıkları noktadaki gibi sert, disiplin sahibi, despot ya da tam tersi her daim eğlenceli. Ama hiç bir zaman keskin bir karaktere sahip olmadım. Ben kime nasıl davrandığımı kontrol eden bir insan olmadım. Kime nasıl istiyorsam öyle davranırım diyen biri asla... Hep kalbimle yöneldim. Duygularım yönetti beni genellikle. O gün mutluysam bambaşka bir kızı gördüler, üzgünsem bambaşka, sinirliysem apayrı... Sevgimi göstermekte sınırlama koymadım kendime. Kimi ne kadar seviyorsam, hareketlerim ile karşımdakinin kalbini dolduruyordum işte.  Birini sevdiğim zaman kendimi sevdirebildiğimi fark ettim öncelikle. Ben kimi seversem seveyim can-ı gönülden severim. Annem kızar bazen çok değer veriyorsun insanlara diye. Ben insanım işte insan gibi insan olan böyle davranır eğer gerçekten insansa özünde. Bunu okuyup taklit etmeye çalışacak çok insan var çevremde orda burda şurda. Buna rağmen yazıyorum işte. Ancak hayatımda kendime koyduğum sonsuz bir hedef var "Farklı Ol." Sana yaklaşmak isteyen insanların sende buldukları, farklı olman ya da onlara yaşattığın benzersiz farklılıklar olmalı. Her durumda her zaman geçmişte ya da şimdi diyebilecekleri "O Farklı." Bu yüzdendir belki de herkesin verdiği tepkileri vermem, herkesle aynı düşünmem, herkes gibi asla sevmem... Öz'üm bambaşka benim. Mutluyum kendimle...

Yazar Hatun

Kaçıncı Güven?

"Güven". Eminim güven hakkında çok yazım vardır eskiye bakarsak. Şimdi bir daha dökmek istedi kalbim cümlelerini... "Melis koyul yazmaya, dillendirdiklerimi dök." dedi. Biat ettiğim somut, tek varlık o. Güveni iki boyuttan üç boyuta çıkardım (kendi benliğimde). Birincisi; birinin seni fiziksel olarak koruyacağına inandığın durum, ikincisi; birinin sana yalan söylemeyeceğine, bir şeyler saklamayacağına inandığın durum, üçüncüsü; birinin sözüne güvenerek bir işe ya da işlere kalkışmak ve onun hem sana verdiği sözde hemde arkanda durmasına inandığın durum. Açıklayıcı olduğumu düşünüyorum. Birbirlerini kandırmak, yalan söylemek ve bencil olmak için yarışan insanlar varken güveni arıyor insan "kayda değer olmayan insan ruhlarının boş sokaklarında..."
İsterdim insanlara öğretmeyi küçük  yalanların ve sırların büyük yaralara yol açtığını. İsterdim göstermeyi bok insanlara bulaşınca, yüzlere sıçrayan pislikleri ve yine isterdim hissettirmeyi basit insanların ruhları ne kadar kötüye yönelttiklerini... Güven şimdi nerede? İnsanlara yalan söylemeyi sevmem. Yalan söylemeyi becersem de sevdiğim ama çok sevdiğim insanlara yalan söylemem.  Saklamak benim için sakladıklarımda boğulmak demek. Zor durumda olmadıkça saklamam kimseden kolay kolay bir şey. Kimseyi yarı yolda bırakmam. Nefret etsem de o insandan kolay kolay çekip gitmem. İşin ucunda pişmanlıkta var, haksızlık yapmışta olabilirim belki ilerde anlarım. Bu hisler ya da insanları kaybetmek hissi iğrenç bir şey. Ondan kimseden gitmem. Ben böyleyken ve ben bu denli ince düşünüp insanların bana güvenmesini sağlıyorken, karşımdakilerin benimle derdi ne? Çözemedim. Gerçekten çözemedim. Ey ahali ne istediğiniz belli ne istemediğiniz ne sevdiğiniz belli ne sevmediğiniz... Adam gibi sözde durmak çok mu zor. Şerefsizlik paçalardan akıyorken hayata ve hayallere doğru yürümek zor olmuyor mu? Gerçekler zorlaştırmıyor mu adımları? Peki ya vicdan o bas bas bağırırken siz nasıl susuyorsunuz? Cesaret dna'da yoksa sizde haklısınız çok zor.

Yazar Hatun

14 Aralık 2015 Pazartesi

Şarap

Bazen hayata karşı olan yorgunluğunu
İki kadeh şarap geçirebilir mi?
Biri sana diğeri ona...
Aralığın başında, kışın soğunda,
Ilık bir akşam hissettin mi hiç
yüzüne çarpan hafif rüzgarda?
Sessizliğe vurdun mu kendini onunla;
bir kapının tokmağında,
metruk bir köşkte,
güzel şekillendirilmiş demir bir korkulukta?
gizlice öpüşmek istedin mi
sokak lambasının hemen altında,
o boş sokaklarda?
Samimiyeti bir fotoğraf karesinde ölümsüzleştirmek istedin mi,
sana bakan o bir çift gözü yakaladığında?
Gökyüzüne bakarak söylenen bir şarkıda buldun mu kendini
yıldızlar izlerken sizi?
Bir yasemin kopardın mi 
hayalini kurduğunuz o şirin evin bahçesinden?
Ah ne güzel kokar o yaseminler...
Peki ya en güzel an'ı bir kokuya sığdırdın mı 
Sana sarıldığında?
İşte o iki kadehtir güzel bir gecenin sonu
Sıcak bir öpüştür o gecenin sonu...

Yazar Hatun




8 Aralık 2015 Salı

Etrafım yarım kalmış aşklarla dolu, benzer bitiş hikayeleri...
Dön bak aşk bir keredir işte kim ne derse desin kime ne söylerse söylesin.
Seversin ama nasıl seversin söyleyim mi?
İnsanlığını seversin,
Seni sevdiği için seversin,
İlgilendiği için seversin,
Arkanı toparladığı için seversin
Ama birini "BAŞKA" seversin.
İşte Aşk o bAŞKanin içinde...
Bir erkek içinde bAŞKa olmakta onda "KADINIM" olmaktır...
Bir gün "kadınım" der, bir gün "hatunum"...
Çok iyi bilirim bu kelimeleri ve yarattığı hisleri. Ne güzeldir bir adamın kadını olmak, hatunu olmak...
Senden öncesi de olabilir senden sonrası da.
Hatta belki biriyle seninle mutlu olduğundan daha çok mutlu olabilir, ona değer verebilir, belki zorlarsa sevebilir hatta onunla evlenip yuva bile kurabilir.  Çocuklarının annesi olduğu için değer verir yine hatta kıskanadabilir. Ama kalbi mahremidir, dokundurtmaz kimseyi. Bazen -Mış gibi yapar. Seviyormuş gibi değer veriyormuş gibi mutluymuş gibi...
Ama adam hayatında bir kere evlenmeden bir yuva kurar kendine,
Bir kadını hem sevgilisi, hem çocuğu, hem kadını yapar,
Bir adam ilk kez bu denli hayal kurar...
Bitsin ne önemi var. Nasıl bittiğinin ne önemi var...
Karısı olamasam da Kadını olarak kalacağım nasıl olsa...
Bir adamın en büyük pişmanlığı, ağzından çıkan en değerli keşkesi, yarım kalan hayalleri...
Ama Ben olacağım işte...
Bir sır gibi kalbinde gölge gibi belli belirsiz yanında...
Bakan yüzlerin göremeyeceği kadar derinde...

Yazar HATUN

7 Aralık 2015 Pazartesi

ukde

her kadına yakışmaz kadeh
kadın önce kalbe yakışmalı
sonra bir erkeğin gözlerine
içinden zikrettiği tek isim senin ki olmalı
yanında olmasına gerek var mı
milyonlarca km uzakta da olsa
siz aynı masada
birbirinizin gözlerinin içine bakarak içmiyor musunuz zaten
dilinizden dökülen nağmeler birbirinizin kulaklarına dolmuyor mu inceden
buruk bir gülümseme ile selamlamıyor musunuz birbirinizi
birinizin gözleri doluyorsa
diğeri devamını getirip
dökmüyor mu gözlerden o naif taneleri
rakıyı anlamlı kılan zaten bu değil mi? AŞK
o kadar yakışıyor ki kadeh ellerime
dalıyor derinlere gözlerim
biliyorum uzaklarda sende oturmuş beni izliyorsun
herkesi yok sayıyoruz,
siliyoruz,
bir tek biz kalıyoruz.
seviyorum bu tadı, ağzımda bıraktığı acıyı...
her yudumda dinliyorum yarım kalmış bir öyküyü
pisliğe bulanmış şimdiyi, ilerisini göremediğimiz geleceği...
biz sadece geçmişi izliyoruz onu rakının beyazıyla temizliyoruz...

Artık ukde içimizde;
edemediğimiz iki kelam, karşılıklı içemediğimiz rakı...

Yazar Hatun


5 Aralık 2015 Cumartesi

Katiller...

Günümüz ilişkilerine bakıyorum.
Dışarıdan çok normal, mutlu bazen fazlasıyla mutlu gözüküyor her şey.
Derinlere indiğimizde benzer hikayeler aksediyor sinsice.
Çoğu hayatının aşkını yaşamış oluyor,
Bazıları zaten aşka inanmıyor.
Ama bu insanların ilişkileri var ve bir şekilde yürütüyorlar.
Çok şahit oldum,
Birbirlerinin arkalarından sövüp yüzlerine canım cicim diyenleri,
Çok gördüm,
Yalanlar söyleyip diğerinin arkasından milyon tane iş çevireni.
Millet masumiyetini kaybettikçe,
Karşısındaki insanı nasıl kullanacağını iyi öğreniyor.
Duygular değil, taktikler dönüyor ortada.
Nasıl etkilerim, nasıl inandırırım, nasıl göz boyarım?
Nitekim başarılı oluyorlar.
YALAN; en nefret ettiğim.
Her daim doğru bir insan oldum.
Çabalamadım, sadece oldum.
Yalanlara boğmadım karşımdaki insanı.
Kuşku uyandırmadım.
Ama kimseye güvenmiyorum artık
ve bahşettiğim gerçekliğimi kimsenin hak ettiğini düşünmüyorum.
Hayatının aşkını yaşamış birinin,
Beni sevdiğini söyleyişine nasıl inanırım?
Ya da kabarık bir ilişki listesi olan biri hakkında,
Ne düşünebilirim ki Casanovadan başka?
İki günde aşkım ölüyorumdan tutta,
İki ayda evleneceğime dönüp,
Sekiz ayda yüzük takıp,
Üç ay sonra ayrılanlarla dolu bu dünya.
Bok gibisiniz be
Çocuk oyuncağı olmuş sizin gibilerin ellerinde...
Lafı döndürmem ben, direk söylerim.
İğrençsiniz sizin yüzünüzden temiz bir duygu kalmadı yaşanacak
Aşkı yataktan ibaret sananlarla dolu bu dünya
Kimi kendime inandırsam da yatağa atsam
İki haftalık sevgilisinin yatağından çıkmayanlarla dolu bu dünya
İlk önce dokunmadan sevmeyi öğrenmeli insan
Ruhunu doyuruyorsa şayet, dokunuyorsa kalbine
Dökül istersen, uzan boylu boyunca
Ama zaman ver
Aşk alev alsın
Sınırlarını zorlasın
Bu kadar mı çok istiyorsun birinin kollarında uyanmayı
Önce hak etmelisin, Önce hak etmeli.
Girdiğin günaha değecek biri olmalı karşındaki...
Aşk bu her ruha yakışmaz, her bedende raks etmez.
Ruhta sevişmelisin önce
Ruh uyumu varsa, bedene dökebilirsin.
Ama yok siz bunu da beceremezsiniz.
Her şeyin bokunu çıkarmayı seven halleriniz...
Hiç bir şeyin değeri kalmadı.
Herkes her sevgilisini ailesi ile tanıştırıyor.
Her önüne gelenle yatağa giriyor.
Her önüne gelene aynı sözleri söylüyor.
Her önüne gelene aynı şekilde davranıyor
Bu basitliğin içinde yok olmak yerine,
Tek başıma, yolumda devam etmeyi tercih ediyorum.
Bana sözde o sevgiyle bakan gözleri şöyle bir süzüyorum da,
İnanmıyorum.
Bu kadar çokluğun, bu yavanlığın içinde bolca pislik var.
Millet çıkarı için 'aşk' kelimesini kullanır olmuş.
En güzel duyguların ve en güzel anların katilisiniz...

Yazar Hatun

4 Aralık 2015 Cuma

Patates :)

Bugün yemek sırası bendeydi
Arkadaşımla yaptığımız beyin fırtınasından sonra
ne yemek istediğimize zorda olsa karar verdik.
Mutfağa geçtim
Televizyonu açtım ama kulağımdan akıp gidiyordu müzik
Ben beynimi dinliyordum her zamanki gibi
Düşünceler istila ederken benliğimi
Ben patatesle haşır neşirdim.
Patatesi soyacak yardımıyla temizliyordum,
Bir yara vardı üzerinde.
Her yeri temizlenmişti bir orası kalmıştı.
Geçtim üstünden defalarca,
Yara geçmek bilmiyor.
Bıçakla oydum, aldım yarayı,
Oyuk kaldı orası, bomboş.
Şekilsiz bir boşluk;
benzersiz bir boşluk.
Ne yapsan da yeri dolmayacak cinsten...
Hayat böyledir işte...
Yaran varsa zorla da olsa belki söküp atabilirsin.
Ama o benzersiz boşluğa kimseyi, hiç bir şeyi koyamazsın.
Dolmaz çok iyi bilirsin.
Tuhaf değil mi?
En ufak bir şeyden koskoca bir dünya yaratabiliyorum kendime,
Ufak bir yaradan koca gerçeği sunabiliyorum önüne.
Görmek istedikten sonra gerçek her yerde...

Yazar Hatun

3 Aralık 2015 Perşembe

Büyük Engel

Romantizmden gerçekliğe dönmek gerek arada.
Günlerdir aklımda olan bu konu üzerine yazmak istiyordum. İletişim kurmanın sınırları olabilir mi?
Çoğunuz evet diyecek. Bana sorarsanız sınırlardan ziyade engeller var. İletişim kurmak deyince neden insanın aklına sadece iletişim araçları ve teknolojinin getirdiği aplikasyonlar geliyor. Hayır iletişim kurmanın en büyük aracıda, özgürlüğüde, engelide "DİL" evet, aynen öyle dil...
Bugün ana dilim haricinde Ingilizce konuşmak, yazışmak için can atıyorsam var olan bir engeli kaldırmışım demektir. Kendime yabancı arkadaşlar edinmek, sohbet etmek ve gülümsememe yardımcı olmaları güzel bir şey. Yurt dışından alışveriş yapmak takıldığın konuda satıcılarla iletişim geçmek aynı şekilde var olan bir engelin kaldırılması... Arkadaşlarımdan birisi İspanyol. Bir oyun üzerinden tanıştık ve zamanla aramızdaki bağ güçlendi. Şuan whatsap denilen o yegane uygulama ile iletişime engelsiz devam ediyoruz. Yurt dışından oda arkadaşımla alışveriş yapıyoruz. Bir sıkıntısı olduğunda ben iletişime geçiyorum. Onun engellini ben kaldırıyorum yine "Dil" ile... Beğendiğim çok hoş yapılmış bir resim hakkında yabancı bir kullanıcı ile diyaloğa girebiliyorum sosyal medyada... Benim özgürlüğüm Dil'im...
Kendimi bildim bileli dillere karşı hep bir ilgim var. Değişik dillerde şarkılar dinlemeyi severim, söylemeyi de ayrıca çok severim. İngilizce, İtalyanca, Fransızca, İspanyolca, Arapça, Hintçe şuan için aklıma gelenler bunlar :) Bir gün hiç unutmuyorum lisede Ingilizce dersinde keyfi olarak ek dönem ödevi almıştım. 4 İngilizce, 1 Fransızca ve  1 de Korece şarkı söylemiştim... "Fools Garden-Lemon Tree", "Dido-Hunter", "Mariah Carey-My All", "Alexander Rybak-Fairytale",  Fransızca olarak "Lara Fabian-Je T'aime", "Perhaps Love" Korece yazılışını bilmiyorum "Bir ihtimal Aşk" deyip bırakalım biz :) Bazen Lemon Tree'de dans etmek Je T'aime diyip hafif hüzünlenmek...
Şu sıralar "Calvin Harris & Disciples-How Is Deep Your Love", deli gibi hem dinliyorum hem söylüyorum...
Teknoloji ile haşır neşir olan ben ve çevrem dil olmadan her şeyden geri kaldığımızın farkındayız. Tez sürecince dilin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha fark ettik. I. Makü Kariyer Zirvesinde Raifhan Aydın aynen şöyle demişti "Bir teknolojinin Türkçe'si çıktıysa o teknoloji eskimiştir." Evet bu söze katılıyorum.
Dilin insanlara farklı bir bakış açışı kazandırıp, farklı kültürlerle etkileşime geçirdiği düşüncesindeyim. Bir kere sizi özel kılıyor, imkansız gördüklerinizi de mümkün...

Yazar Hatun

*****

bu gece duygularımın beni aştığını hissediyorum
hiddetliler, yakıp yıkıyorlar her şeyi...
kendine yarattığın yalanların...
düşününce bazen gülüyorum
bazen kızıyorum sana
kalp bu ! sende bilirsin
sende bana söylerdin,
bir keredir bu duygu.
aşık olmak bir kere...
ruhun, kalbine giden derin bir yol
milyonlarca kere arşınladığım
ve arşınlamayı bu sefer sessizce sürdüğüm
uzun bir yol...
yalanların önümde yıkılıp geçtiği gerçek bir yol...
senin benden izler bulduğun yalanlar...
kendi içinde verdiğin derin savaş
galip gelebileceğini mi düşünüyorsun bu kara dehlizde
bir insan kendini nasıl diri diri toprağa gömer
sende gördüm...
tek sıfatım "aşk" kalmamalıydı benim...

2 Aralık 2015 Çarşamba

iz.

göz dolduracak,
kalp sızlatacak bir iz...
sevmek bilhassa
asık olmak eyleminin zirvesini,
erken yaşta tırmanmış olan bizler;
sevmeyi öğreten,
kalp denilen olgunun varlığını hissettiren bizler,
zamanında var olduğumuz hayatların en derin köşelerinden izler bırakırız.
iz bırakmayı severiz
yaşatılmak onur verir bize
eminim ki yasamak mutlu eder onları gizlize
güzel bir anı özellikle
her şeyi silebilirsin, çöpe atabilirsin hatta,
kafanın içindekileri hariç...
aklını ansızın delen bir anının
kalbinde yarattığı yıldırımı,
nasıl silebilir ki insan...
insan sever bir kere
güzel, en özel...
büyüdükçe,
yandıkça ruhun hissetmezsin aşkı.
sonra önünde, elinde somut olan her şeye
ama her şeye
anılarını yükleyerek devam edersin yola.
derinliklerde sakladığın gerçek
yaşam biçimin haline dönüşür.
hep aynı örnekler,
hep aynı bitişler...
bakıyorum sonuçlarda aynı...
unutulmayacaksın,
unutulmayacağım...
tekerrürler asıllarını yaşatır derlerdi inanmazdım
tecrübe etmenin bu denli can yakacağını düşünmezdim
daha bir büyüyoruz...
ama bazı şeyler hep aynı
birbirlerinin her bir zerresini bilen
iki kalp,
tek aşk...

Yazar Hatun

1 Aralık 2015 Salı

başka biri...

o kadar pis ki ellerin
o kadar çere çöpe bulanmış ki ruhun
duruluğundan eser yok şimdi
şeffaf gözlerinde belli belirsiz karanlık
yüzünden geçmiş kötü bir el
vücuduna yaklaşmış eğri büğrü bir beden
kim temizler şimdi seni?
masum duygular nasıl yakılır
sen öğrettin bana.
şimdi veriyoruz damardan acıyı
Sayende ikimizde de birer maske
Oynuyoruz herkese
Herkesi seviyoruz biz
Ölüyoruz onlara
sanki ilk kez hissediyoruz bu duyguları
deli gibi biliyoruz ki
biz bizi başkalarında bir kez daha oynuyoruz
biz bizi her gün yaşıyoruz
her sabaha kendine kandırarak uyanır mı insan
biz aynaya birer yabancı bakıyoruz
ama çokta güzel gülüyoruz
kahkahalar bastırıyor gerçekleri
bak bunu da iyi öğrenmişiz.
ölümsüzleştirmek bizi böyle olmamalıydı
ama çok mu istedin içten içe
içtiğin her yudumda beni hatırlamak,
bir fotoğrafla gözlerini doldurmak?
Ben ise her kadehimi bazen sonsuzlaştırdığımız tek aşkımıza
bazen de şerefsizliğine kaldırıyorum.
ama her daim anıyorum
ruhumu okşayan bir nefes şimdi bu sonsuz aşk
kulaklarımdan silinmeyen cümlelerin
benim için böldüğün uykuların
anı değil sanki her an canlı
uykudan önce öpüp geçiyor kalbimi...

Söyle bana Koca yürekli küçük kadınından başka kim temizleyebilir ki seni...

Yazar Hatun


Piremses :)

İlişkiler karmaşık döngüler, benzer şemalar ve görünmez terazisi bulunan derin yapılardır. Değişen toplum koşulları, ahlak ve etik değerlerl...