14 Aralık 2015 Pazartesi

Şarap

Bazen hayata karşı olan yorgunluğunu
İki kadeh şarap geçirebilir mi?
Biri sana diğeri ona...
Aralığın başında, kışın soğunda,
Ilık bir akşam hissettin mi hiç
yüzüne çarpan hafif rüzgarda?
Sessizliğe vurdun mu kendini onunla;
bir kapının tokmağında,
metruk bir köşkte,
güzel şekillendirilmiş demir bir korkulukta?
gizlice öpüşmek istedin mi
sokak lambasının hemen altında,
o boş sokaklarda?
Samimiyeti bir fotoğraf karesinde ölümsüzleştirmek istedin mi,
sana bakan o bir çift gözü yakaladığında?
Gökyüzüne bakarak söylenen bir şarkıda buldun mu kendini
yıldızlar izlerken sizi?
Bir yasemin kopardın mi 
hayalini kurduğunuz o şirin evin bahçesinden?
Ah ne güzel kokar o yaseminler...
Peki ya en güzel an'ı bir kokuya sığdırdın mı 
Sana sarıldığında?
İşte o iki kadehtir güzel bir gecenin sonu
Sıcak bir öpüştür o gecenin sonu...

Yazar Hatun




8 Aralık 2015 Salı

Etrafım yarım kalmış aşklarla dolu, benzer bitiş hikayeleri...
Dön bak aşk bir keredir işte kim ne derse desin kime ne söylerse söylesin.
Seversin ama nasıl seversin söyleyim mi?
İnsanlığını seversin,
Seni sevdiği için seversin,
İlgilendiği için seversin,
Arkanı toparladığı için seversin
Ama birini "BAŞKA" seversin.
İşte Aşk o bAŞKanin içinde...
Bir erkek içinde bAŞKa olmakta onda "KADINIM" olmaktır...
Bir gün "kadınım" der, bir gün "hatunum"...
Çok iyi bilirim bu kelimeleri ve yarattığı hisleri. Ne güzeldir bir adamın kadını olmak, hatunu olmak...
Senden öncesi de olabilir senden sonrası da.
Hatta belki biriyle seninle mutlu olduğundan daha çok mutlu olabilir, ona değer verebilir, belki zorlarsa sevebilir hatta onunla evlenip yuva bile kurabilir.  Çocuklarının annesi olduğu için değer verir yine hatta kıskanadabilir. Ama kalbi mahremidir, dokundurtmaz kimseyi. Bazen -Mış gibi yapar. Seviyormuş gibi değer veriyormuş gibi mutluymuş gibi...
Ama adam hayatında bir kere evlenmeden bir yuva kurar kendine,
Bir kadını hem sevgilisi, hem çocuğu, hem kadını yapar,
Bir adam ilk kez bu denli hayal kurar...
Bitsin ne önemi var. Nasıl bittiğinin ne önemi var...
Karısı olamasam da Kadını olarak kalacağım nasıl olsa...
Bir adamın en büyük pişmanlığı, ağzından çıkan en değerli keşkesi, yarım kalan hayalleri...
Ama Ben olacağım işte...
Bir sır gibi kalbinde gölge gibi belli belirsiz yanında...
Bakan yüzlerin göremeyeceği kadar derinde...

Yazar HATUN

7 Aralık 2015 Pazartesi

ukde

her kadına yakışmaz kadeh
kadın önce kalbe yakışmalı
sonra bir erkeğin gözlerine
içinden zikrettiği tek isim senin ki olmalı
yanında olmasına gerek var mı
milyonlarca km uzakta da olsa
siz aynı masada
birbirinizin gözlerinin içine bakarak içmiyor musunuz zaten
dilinizden dökülen nağmeler birbirinizin kulaklarına dolmuyor mu inceden
buruk bir gülümseme ile selamlamıyor musunuz birbirinizi
birinizin gözleri doluyorsa
diğeri devamını getirip
dökmüyor mu gözlerden o naif taneleri
rakıyı anlamlı kılan zaten bu değil mi? AŞK
o kadar yakışıyor ki kadeh ellerime
dalıyor derinlere gözlerim
biliyorum uzaklarda sende oturmuş beni izliyorsun
herkesi yok sayıyoruz,
siliyoruz,
bir tek biz kalıyoruz.
seviyorum bu tadı, ağzımda bıraktığı acıyı...
her yudumda dinliyorum yarım kalmış bir öyküyü
pisliğe bulanmış şimdiyi, ilerisini göremediğimiz geleceği...
biz sadece geçmişi izliyoruz onu rakının beyazıyla temizliyoruz...

Artık ukde içimizde;
edemediğimiz iki kelam, karşılıklı içemediğimiz rakı...

Yazar Hatun


5 Aralık 2015 Cumartesi

Katiller...

Günümüz ilişkilerine bakıyorum.
Dışarıdan çok normal, mutlu bazen fazlasıyla mutlu gözüküyor her şey.
Derinlere indiğimizde benzer hikayeler aksediyor sinsice.
Çoğu hayatının aşkını yaşamış oluyor,
Bazıları zaten aşka inanmıyor.
Ama bu insanların ilişkileri var ve bir şekilde yürütüyorlar.
Çok şahit oldum,
Birbirlerinin arkalarından sövüp yüzlerine canım cicim diyenleri,
Çok gördüm,
Yalanlar söyleyip diğerinin arkasından milyon tane iş çevireni.
Millet masumiyetini kaybettikçe,
Karşısındaki insanı nasıl kullanacağını iyi öğreniyor.
Duygular değil, taktikler dönüyor ortada.
Nasıl etkilerim, nasıl inandırırım, nasıl göz boyarım?
Nitekim başarılı oluyorlar.
YALAN; en nefret ettiğim.
Her daim doğru bir insan oldum.
Çabalamadım, sadece oldum.
Yalanlara boğmadım karşımdaki insanı.
Kuşku uyandırmadım.
Ama kimseye güvenmiyorum artık
ve bahşettiğim gerçekliğimi kimsenin hak ettiğini düşünmüyorum.
Hayatının aşkını yaşamış birinin,
Beni sevdiğini söyleyişine nasıl inanırım?
Ya da kabarık bir ilişki listesi olan biri hakkında,
Ne düşünebilirim ki Casanovadan başka?
İki günde aşkım ölüyorumdan tutta,
İki ayda evleneceğime dönüp,
Sekiz ayda yüzük takıp,
Üç ay sonra ayrılanlarla dolu bu dünya.
Bok gibisiniz be
Çocuk oyuncağı olmuş sizin gibilerin ellerinde...
Lafı döndürmem ben, direk söylerim.
İğrençsiniz sizin yüzünüzden temiz bir duygu kalmadı yaşanacak
Aşkı yataktan ibaret sananlarla dolu bu dünya
Kimi kendime inandırsam da yatağa atsam
İki haftalık sevgilisinin yatağından çıkmayanlarla dolu bu dünya
İlk önce dokunmadan sevmeyi öğrenmeli insan
Ruhunu doyuruyorsa şayet, dokunuyorsa kalbine
Dökül istersen, uzan boylu boyunca
Ama zaman ver
Aşk alev alsın
Sınırlarını zorlasın
Bu kadar mı çok istiyorsun birinin kollarında uyanmayı
Önce hak etmelisin, Önce hak etmeli.
Girdiğin günaha değecek biri olmalı karşındaki...
Aşk bu her ruha yakışmaz, her bedende raks etmez.
Ruhta sevişmelisin önce
Ruh uyumu varsa, bedene dökebilirsin.
Ama yok siz bunu da beceremezsiniz.
Her şeyin bokunu çıkarmayı seven halleriniz...
Hiç bir şeyin değeri kalmadı.
Herkes her sevgilisini ailesi ile tanıştırıyor.
Her önüne gelenle yatağa giriyor.
Her önüne gelene aynı sözleri söylüyor.
Her önüne gelene aynı şekilde davranıyor
Bu basitliğin içinde yok olmak yerine,
Tek başıma, yolumda devam etmeyi tercih ediyorum.
Bana sözde o sevgiyle bakan gözleri şöyle bir süzüyorum da,
İnanmıyorum.
Bu kadar çokluğun, bu yavanlığın içinde bolca pislik var.
Millet çıkarı için 'aşk' kelimesini kullanır olmuş.
En güzel duyguların ve en güzel anların katilisiniz...

Yazar Hatun

4 Aralık 2015 Cuma

Patates :)

Bugün yemek sırası bendeydi
Arkadaşımla yaptığımız beyin fırtınasından sonra
ne yemek istediğimize zorda olsa karar verdik.
Mutfağa geçtim
Televizyonu açtım ama kulağımdan akıp gidiyordu müzik
Ben beynimi dinliyordum her zamanki gibi
Düşünceler istila ederken benliğimi
Ben patatesle haşır neşirdim.
Patatesi soyacak yardımıyla temizliyordum,
Bir yara vardı üzerinde.
Her yeri temizlenmişti bir orası kalmıştı.
Geçtim üstünden defalarca,
Yara geçmek bilmiyor.
Bıçakla oydum, aldım yarayı,
Oyuk kaldı orası, bomboş.
Şekilsiz bir boşluk;
benzersiz bir boşluk.
Ne yapsan da yeri dolmayacak cinsten...
Hayat böyledir işte...
Yaran varsa zorla da olsa belki söküp atabilirsin.
Ama o benzersiz boşluğa kimseyi, hiç bir şeyi koyamazsın.
Dolmaz çok iyi bilirsin.
Tuhaf değil mi?
En ufak bir şeyden koskoca bir dünya yaratabiliyorum kendime,
Ufak bir yaradan koca gerçeği sunabiliyorum önüne.
Görmek istedikten sonra gerçek her yerde...

Yazar Hatun

3 Aralık 2015 Perşembe

Büyük Engel

Romantizmden gerçekliğe dönmek gerek arada.
Günlerdir aklımda olan bu konu üzerine yazmak istiyordum. İletişim kurmanın sınırları olabilir mi?
Çoğunuz evet diyecek. Bana sorarsanız sınırlardan ziyade engeller var. İletişim kurmak deyince neden insanın aklına sadece iletişim araçları ve teknolojinin getirdiği aplikasyonlar geliyor. Hayır iletişim kurmanın en büyük aracıda, özgürlüğüde, engelide "DİL" evet, aynen öyle dil...
Bugün ana dilim haricinde Ingilizce konuşmak, yazışmak için can atıyorsam var olan bir engeli kaldırmışım demektir. Kendime yabancı arkadaşlar edinmek, sohbet etmek ve gülümsememe yardımcı olmaları güzel bir şey. Yurt dışından alışveriş yapmak takıldığın konuda satıcılarla iletişim geçmek aynı şekilde var olan bir engelin kaldırılması... Arkadaşlarımdan birisi İspanyol. Bir oyun üzerinden tanıştık ve zamanla aramızdaki bağ güçlendi. Şuan whatsap denilen o yegane uygulama ile iletişime engelsiz devam ediyoruz. Yurt dışından oda arkadaşımla alışveriş yapıyoruz. Bir sıkıntısı olduğunda ben iletişime geçiyorum. Onun engellini ben kaldırıyorum yine "Dil" ile... Beğendiğim çok hoş yapılmış bir resim hakkında yabancı bir kullanıcı ile diyaloğa girebiliyorum sosyal medyada... Benim özgürlüğüm Dil'im...
Kendimi bildim bileli dillere karşı hep bir ilgim var. Değişik dillerde şarkılar dinlemeyi severim, söylemeyi de ayrıca çok severim. İngilizce, İtalyanca, Fransızca, İspanyolca, Arapça, Hintçe şuan için aklıma gelenler bunlar :) Bir gün hiç unutmuyorum lisede Ingilizce dersinde keyfi olarak ek dönem ödevi almıştım. 4 İngilizce, 1 Fransızca ve  1 de Korece şarkı söylemiştim... "Fools Garden-Lemon Tree", "Dido-Hunter", "Mariah Carey-My All", "Alexander Rybak-Fairytale",  Fransızca olarak "Lara Fabian-Je T'aime", "Perhaps Love" Korece yazılışını bilmiyorum "Bir ihtimal Aşk" deyip bırakalım biz :) Bazen Lemon Tree'de dans etmek Je T'aime diyip hafif hüzünlenmek...
Şu sıralar "Calvin Harris & Disciples-How Is Deep Your Love", deli gibi hem dinliyorum hem söylüyorum...
Teknoloji ile haşır neşir olan ben ve çevrem dil olmadan her şeyden geri kaldığımızın farkındayız. Tez sürecince dilin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha fark ettik. I. Makü Kariyer Zirvesinde Raifhan Aydın aynen şöyle demişti "Bir teknolojinin Türkçe'si çıktıysa o teknoloji eskimiştir." Evet bu söze katılıyorum.
Dilin insanlara farklı bir bakış açışı kazandırıp, farklı kültürlerle etkileşime geçirdiği düşüncesindeyim. Bir kere sizi özel kılıyor, imkansız gördüklerinizi de mümkün...

Yazar Hatun

Piremses :)

İlişkiler karmaşık döngüler, benzer şemalar ve görünmez terazisi bulunan derin yapılardır. Değişen toplum koşulları, ahlak ve etik değerlerl...