21 Mart 2016 Pazartesi

kim?

can kesikleri var ruhumda
sonsuzluğuna güvendiğin insanların
son olmasından korkarak
yaşıyorum ben'i.
aşk canını yakanı inatla sevmek miydi,
yoksa umutlara boğduğun küçük bir zaman dilimi mi?
neydi aşk sahi,
hayallerin mutlu etmesi mi onu düşününce hissettiğin
yoksa tarifsiz huzur mu?
adım adım huzurunu senden çalan seni gerçekten sevebilir miydi?
ya ruhunun bütün sırlarını bile bile bunu yapıyorsa,
ya yaralarını göre göre yaralarını açıyorsa...
rüyalarında, gününde, an'ında, dakikanda, salisende
gözünün önünden gitmiyorsa geçmişin,
peki ya yaralarını sarmak yerine daha çok yara açarken sevdiğin
geçirmeyi bile başaramıyorsa acılarını...
kim daha çaresiz şimdi?
bahanelere bulanan bir insan mı en çaresiz,
yaralarını kalbini yumruklaya yumruklaya acıtan ben mi?

Yazar Hatun

14 Mart 2016 Pazartesi

İnsanlarımız,
Hayatları -sudan ucuz- insanlarımız.
Karşı konulmak istenmeyen bir terör
Toprağı, dağı, taşı ve şehirlerimizi kana,
Kine, nefrete, öfkeye bulayan terör...
Sağa sola ürkek bakan gözler...
Ne olacak bize?
Nasıl döneceğiz evimize yuvamıza?
Bize de bir şey olacak mı?
Herkesin aklı ailesinden sevdiklerinde...
Artık rüyalarıma giriyor,
Her gün aklımı kurcalıyor.
Her gün daha fazla özlüyorum annemi,
Daha fazla öpmek istiyorum kardeşimi...
Ve tepemizde cirit atan büyükbaşlar,
Sakin olun diyen utanmaz yüzler,
Bencil diller...
Evler, saraylar, gemicikler...
Belki de dünür'cükler...
Sizi yönetenlerin sizin halinizden anlamaması,
Bir şey yapmak istememesi,
Kuklaları yöneten birer oyuncudan ibaret olduklarını göstermez mi?
Sizin halinizden anlamayan, bir şey yapmayan,
Hangi hakla sizleri yönetir?
Ve sizler ey halkım sizlerrrr !!!!
Daha ne kadar biricik ananız babanız,
Canınız kardeşiniz,
Sevdiğiniz yarinizden ayrılmak zorunda kalacaksınız?
Uyan ey halkım!!!
İnsan eceliyle ölmek ister oldu...

Yazar Hatun


12 Mart 2016 Cumartesi

Aydınlığa...

Bir küçük kız koştu yamaca,
Elinde rengarenk balonlar.
Kaldırdı kafasını batan güneşe
Vurdu güzel yüzüne terk eden güneşin son ışıkları.
Arkasında ona yaklaşan bir adam
Umutla döndü adama, baktı. 
masumiyetle parıldıyordu kızın gözleri
ona yürümeye başladı yavaşça
sonra birden koşmaya...
Durdu birden karşısında 
Uzattı elini adama,
Yüzü güldü adamın birden.
Aniden çekti küçük kızı, sarıldı sımsıkı...
Güneş son kez bu denli parıldadı.
Teker teker saldı balonları gökyüzüne,  
terk edip giden hayalleri gibiydi hepsi de...
O küçük büyümeye başladı hızla.
Büyüdükçe kız, battı güneş,
Yağmur çiselemeye başladı.
O küçük kız artık bir kadındı;
Koca yürekli küçük kadın...
Gök gürlemeye başladı.
Hızla çarpan yürekleri gibi...
Şimşekler çarpmaya başladı, kızgın...
Yağmur hızlandıkça adam daha sıkı sarılmaya başlamıştı.
Bir süre sonra dayanacak gücü kalmamış, 
kolları koca yürekli küçük kadını bırakmaya başlamıştı yavaştan.
Yağmur eşlik etti kadının sicim gibi inen gözyaşlarına.
Çarpıyordu ruhuna saplanıyordu bıçak gibi her bir damla
Etraf zifiri karanlık
*sonsuz*luğa bıraktı kadın kendini
derin, acılı bir uyku...
_____________________________***________________________________

Sonsuz sanılan uykunun son'uydu artık.
Açtığında gözlerini yapayalnızdı şimdi.
Islak zemin, karışmış saçları ve yorgun yüzü...
Neredeydi masumiyeti?
Karanlık boşluktan ibaretmiş aydınlık son'suz
Uzaktan gelen güleç yüzlü bir adam gördü.
Her adım atışında dağıldı bulutlar
Açıldı gökyüzü, 
Güneş uzun zamandır ilk kez bu denli parladı.
Oturdu yanına kadının, inceledi yüzünü.
Kadının gözleriyse güneşte idi
Ne hasretti bu güneşe duyduğu...
Sonra baktı adamın gözlerine
Gördüğü huzurdu
Gülüşü masumdu
Daha derin baktı gözlerine..
Adamın gördüğü ise cesaretti
Belki *sonsuz* okyanus,
belki karanlık bir dehliz.
Kadın anlattı gözleriyle, gösterdi yaralarını
Ve dokundu adamın kalbine...
Sahibi, sebebi, her şeyi olmak istediği tek yerdi orası
Orası öyle bir yerdi ki; 
Mutlak *sonsuz*luğundan daha büyüktü...
okşadı kadının saclarını
Döktü karanlığı, saçtı acıları orta yere
Uzandı usulca yanına, dayadı başını kadının yüreğine
Dinledi onu...
Sarıldı.
Yine küçük bir kızdı kollarında,
Her sarıldığında...
Sarıldıkça açtı çiçekler...
Bazen beyaz masum Yasemin, 
Bazen sarı narin Nergis, 
Bazense zarif bir Şebboy...
Yar oldu yaraları sardı,
Can oldu kalbinin içinde...
Her şey'i oldu...
Bir gün kadın fısıldadı adamın yüreğine:
"Beni hep sevebilir misin?"
Adam ise ...
"Evet"...


Yazar Hatun







19 Şubat 2016 Cuma

Sevin

Bir gün bir nergis koklayın, açık sarı...
Bir adam sevin günün birinde, ansızın...
Dokunsun kalbinize.
Arındırsın ruhunuzdaki pası, kiri...
Sonra dokunsun dudaklarınıza,
Dokunsun bedeninize.
Böyle bir erkeğin "Her Şey"i olma sevincini yaşayın
İçinizden gizlice
Ruhunuzdaki en güzel odaya kurulsun asilce
Bilin ki kuşkusuz, sualsiz o odada sizi bekleyen
Naif bir erkek var.
Her daim sizi incitmekten korkan...
Arada gidin çalın kapısını usulca...
Gülümseyerek açsın kapısını size
Ve konuk etsin içeri,
Boğsun sevgiye.
Böyle bir erkek sevin işte,
Ruhunun derinliklerinde özünüzü bulduğunuz...
Bilin ki o sizin en kıymetli hazineniz...

(Açık sarı bir nergisin kokusunda bulduğum sevgilime...)

Yazar Hatun

8 Şubat 2016 Pazartesi

nerdeyim?

Bugünlerde kendi kendime konuştuğumu
Ama yazamadığımı fark ettim
Kendime anlatıyorum düşüncelerimi
Bir bakıyorum unutuvermişim
Kafamda birikmiş milyonlarca konu, insan, acı
İfade edilmesi gereken milyonlarca söz varken
Susar olmuşum herkese
Beni duraklatan bir güç var sanki
İlhamımı almış benden.
Korkarak yazıyorum bugünlerde
Yanlış anlaşılmaktan korkarak,
Kendimden korkarak...
Bir yol düşün bütün çukurlarına tümseklerine rağmen üstüne asfalt atılmış.
Eğri büğrü bir yol.
Onun altındaki boşluklardan ibaret ruhum.
Dolsun diye dua ettiğim
Herkesin görmediği çamur kalıntıları var çukurlarımda
İnsanlar; umursamazlar, hissizler.
Susarsın; anlamayacaklarını bildiğin için hepsine susarsın.
Kim en yakının?
O biliyor mu içini?
Hayır dediğini duyuyorum.
Evet haklısın.
Bilmiyorlar, çünkü anlamıyorlar.
"Sebepsiz" ağlayışlarım var.
Evet adı "sebepsiz"
Ama içinde neler taşıyor neler yaşıyor o "sebepsiz"?
Ben bile habersiz.
Sormayın, söyleyemem.
Bir insan bilmediği bir şeyi nasıl söyler...
Bazen kurcalarsın çukurlarını.
Bulursun anlatacak iki üç kelimenle kendince bir derdin.
Herkes sağır olur birden sana...
Bir bakarsın başkalarının seslerinde, bağırmalarında, çığlıklarında kaybolup gitmişsin.
O başkası sende olabilirsin...
Soruyorum sana ey hatun sen sen'de nerdesin?


30 Ocak 2016 Cumartesi

.......


30.01.2016

Aşk nedir biliyor musunuz? Tek kelime mantıksızlıktır. Mantığın ötesine gecen bir mıknatıstır. Benliğini vermektir. -Her daim az sevilmek- Ne yazık ki buda benim kaderim. İçine mantık katılarak sevilmek. Kendilerince yüzümü, fiziğimi sevdikleri için sevilmek, bir kaç huyumu sevdikleri için sevilmek yada onlara verdiğim sevginin, aşkın büyüklüğünü sevmek... Ben neredeyim? Bu gece bunu sorguluyorum. Ne zaman haddizce, hudutsuzca, deli gibi sevileceğim? Kim mantıksızca,  sadece kalbini kata kata; kendini vererek, hissederek nirvana da bulacak kendini? Kaybediyorum bunu fark ettim. Sevdikçe kaybedeceğim, uğraştıkça ve değer verdikçe...
Ne anlamı var ki bu devirde kalbini bir yola koymanın değil mi? Kim senin için savaşabilecek kadar yürekli ki... Kim sabırlı, hem mutluluğa hem mutsuzluğa hazır... Kilometrelerce uzakta seninle uyanacak, seninle uyuyacak birisi var mı şu kara parçası üzerinde? Tek kelime "YOK". Her seferinde aynı şeyi gördüm deli seversin bazen dengesizliğe vurur. "Tut" dersin... "Tut beni. Gitmek istersem tut, susmak istersem izin verme. Susarsam kaybolurum benliğimde." Ne önemi var ki...  Elini sımsıkı tutan, seni seven, seni iyiki'si yapan biri bile bırakıp gidebilir. Hani derler ya "Bir erkek, bir kadın için ağlıyorsa kimse o kadını öyle sevmeyecektir." Emin misiniz? Nerede o gözyaşı dökenler, nerede deli gibi ağladıklarımız? Bir kere sarılmak için öldüklerimiz nerede şimdi? Çok sevenin bahanesi olmazmış. Beni bahanelere boğdukları zaman tekrar tekrar anladım. İçindeki dipsiz kuyuda ben boğuluyorum bu gece. Senin için yola koyulduğumda sırtımı sana yaslayacağımı, gözlerimden akan her bir damlayı sileceğini ya da bu denli tutkuyla öpebileceğini bilmiyordum. Gördüklerimle mantıksızlığımın arttığını, duygularıma boğulduğumu hatta battığımı hissettim, seve seve...  Mektubunu kaçıncı okuyuşum bilmiyorum bile... "Biz yeter ki isteyelim başaramayacağımız engel yok" diyen... Bu sınavda  kaldık sanırım. Hani -bana bir kalp yakın, bir beden kadar içimde-ydin. Peki neredesin? Kalbimin çıkmaz sokaklarında bedenimin kuytu köşelerindeyim. Söyle, gel desem gelir misin? Peki "Çok" sev desem gerçekten sever misin?

Yazar Hatun

Piremses :)

İlişkiler karmaşık döngüler, benzer şemalar ve görünmez terazisi bulunan derin yapılardır. Değişen toplum koşulları, ahlak ve etik değerlerl...