Bazen yazdıklarımın dikkat çekmesini seviyorum
Bloğuma girenler oluyor
hatta her gün düzenli giriyorlar
şu sıralar bir İzmir takıldı gidiyor.
merak ediyorlar işte
içlerine kuşku düşüyor
kuskularını körüklememi isterler yoksa
susup gereksiz fazla huzurlu davranışlarda bulunmalarına eşlik mi etmeliyim?
beyinsiz olduklarına sevinip, hayatlarının sonlarına kadar böyle olacaklarına üzülmeliyi miyim?
peki gerçeklerden habersiz kendini uyanık sanan gerizekalının biriyse ne demeli ne söylesem bilemedim...
bazı şeyler silinse de, yok sayılsa da, konusulmasa da aslında yerlerinde hep durur.
silinen cümle toplulukları, beyinde saklanan anılar, kalpteki atışlar...
farz et ki saklarsın içi kırmızı kadifeden bir sandıkta...
pek yumusak, fazla özel ama dısardan sıradan
işte ben o sandıktayım :)
şimdi bunu okuyunca ne anladın bana yorum yazabilirsin :)
insanlar hep böyle..
sevdiğin, seviştiğin, söylediğin, dinlediğin senin hissiyatın kadar özel ama sana özel
baskaları bakmaz senin baktığın pencereden
aynı frekansta olan kalpler aynı hissiyatla sevişebilirler
severler, hissederler, değerli kılarlar...
ama aç gözünü iyi bak, iyi öğren
bilhassa yalanları...
sev detayları
yoksa salak yaparlar seni huzurlu ama salak.
unutma bütün gerçekler o detaylarda gizlidir
aşk diye birşey var.
kendini dünyanın en akıllı insanı sanan gerizekalının biri aşk tutkudur
internette yazan bir haberin aşk sadece cinselliktir der
ama sadece türkiye'de bu böyle.
aşk diye belledikleriniz sadece bel aşağısı olmaz
dikkat edin bel aşağısı için sizinle birlikte olanda aşk diyorsa
o adamın aşkından pek bir şey beklememek gerekir.
sonucunda aşkı zevki kadar.
gavur deyip kötülediğiniz bile yeri geldiğinde aşk ile cinselliği ayırabiliyorken
bizim insanımızın biçtiği değer bu kadar olur
kısacası
dikkat et seni seviyor mu sevmiyor mu bu insan
bugün niye bu kadar arsız yazdım bilmiyorum.
Dalda dala atladım gibi gözüküyor
biliyorum, ancak hepsi birbiriyle bağlantılı benim seviyeme yükselebilirsen tabi :)
yazı yazarken ve dans ederken ego yapmayı seviyorum
ee bazıları gibi 7/24 yürüyen balon değilim buna da şükür :)
dikkat etmedim büyük küçük harfe, kusura bakmayın.
saat 05.51 size günaydın bana iyi uykular.
YazarHATUN
6 Ağustos 2016 Cumartesi
20 Temmuz 2016 Çarşamba
Bu Kim?!
Kadın kaybolur bazen evin içinde,
Rakısı, şarabı eksik olmaz evinden.
İşin tuhaf tarafı kocası değil, kendi içer.
Evinde küçük bir odası var .
Hayallerinin bir kısmını gerçekletirmiş sayılabilir en azından evinde
Dans etmek isterken kanatları kırıldı
Kırdılar evli bir kadın dans edemezdi değil mi
Kendini hep koskocaman bir sahnede hayal etmişti
Sadece hayallerde kaldı...
Şimdi ise bu küçük odasında yazı yazar,
"Kitap çıkaracağım." deyip gecesini gündüzüne katar.
İlk basta basit bir düşünce,
Bir amaç ve bir hayali yine gerçekleştirme dürtüsü...
Aslı şu ki: o kitap onun geçmişi ve şimdisi.
Haftanın belli başlı günleri rakıysa 2 duble,
Şarapsa 3 kadeh olmak üzere odasına kapatır kendini.
Oturur orta büyüklükte bir masaya, açar lambasını.
Odasının loş ışığının ve gecenin asil karanlığını içine çeker.
Mevsim yazsa; penceresi açık olur rüzgarı misafir eder,
Tabi gelirse şayet.
Kışsa yine de o pencere açılır bir hava alınır.
Sonra eski fotoğraflar çıkar gizli kutusundan.
Hani şu kitaplığın sağ altta, kitaplarla kamufle ettiği,
O kabarık köşeden...
Dökülür masaya fotoğraflar.
Ne o, dökülen sadece fotoğraflar mı sandın?
Anılar, kahkahalar, gözyaşları ve sönüp giden hayaller yine...
O gözyaşı damlamalı o fotoğraflara bir gece de on kez,
Bir haftada 50, bir ayda belki 100.
Adet edinmiştir sonradan kendine,
Gençken klavyeye alışkın parmakları,
Şimdi saman kağıdı ve mavi tükenmez kalem ister.
Kalemin mürekkebi bittiği için tavır alan hatun o ya.
Küsüp kaleme, kağıdı bırakmışlığı çoktur masada.
Aman nostaljik hatunun teki işte.
Gramofonu kaçırabilirse şayet kocasından,
Arada odasına götürür, Müzeyyen Senar çalar.
Yoksa gramofon, devam eder eski o bol anlamlı şarkılara, türkülere.
Yazar yazdıkça milyon kere günah çıkartır.
Bazen hayalindeki olmak istediği kadını yazar,
Hayalindeki aşkı yazar.
Sonra bir iç çeker elimizdeki ile yetinmeye devam der ve yine devam eder.
Ask mı dedik biz?
Ask...
O gençliğinin başındayken yazmaya teşvik eden olgu bu değil miydi?
O mükemmeli hayal edip,
Onu yaşamak için çabaladı hatta bazen kendini ona çokça layık gördü.
Sonuç mu?
Şuan onu söyleyemeyeceğim size.
Bizim sırrımız ama hayalindeki olmadı yani bilin bunu :D
Güldüğüme kızma, hadi devam edeyim ben.
Bazen de kurguladıklarını,
Olmayan şimdiyi, belirsiz geleceği yazar önceden.
Şimdiyi değiştirme çabası, geleceğe merak diyebiliriz.
Sayfalar dolusu yazar bir gecede bir sayfa biter, bir kadeh biter.
Bir sayfa biter, bir duble biter.
Bütün gece böyle sürer.
En az bir, en fazla üç sayfa olmak üzere kendini döktünden sonra kağıda kaleme
şayet ağlayıp uyuşmuşsa bedeni
Gece on ikiyi geçtiği için kıstığı müziği kapatmayarak, odaya koyduğu kanepeye uzanıp
O sevdiği ekose desenli battaniyesi ile uykuya terk eder kendini.
Yalnızlığı seven bir kadının fiziksel olarak kendine duvar örmesini okudunuz.
İyi geceler.
YazarHATUN
Rakısı, şarabı eksik olmaz evinden.
İşin tuhaf tarafı kocası değil, kendi içer.
Evinde küçük bir odası var .
Hayallerinin bir kısmını gerçekletirmiş sayılabilir en azından evinde
Dans etmek isterken kanatları kırıldı
Kırdılar evli bir kadın dans edemezdi değil mi
Kendini hep koskocaman bir sahnede hayal etmişti
Sadece hayallerde kaldı...
Şimdi ise bu küçük odasında yazı yazar,
"Kitap çıkaracağım." deyip gecesini gündüzüne katar.
İlk basta basit bir düşünce,
Bir amaç ve bir hayali yine gerçekleştirme dürtüsü...
Aslı şu ki: o kitap onun geçmişi ve şimdisi.
Haftanın belli başlı günleri rakıysa 2 duble,
Şarapsa 3 kadeh olmak üzere odasına kapatır kendini.
Oturur orta büyüklükte bir masaya, açar lambasını.
Odasının loş ışığının ve gecenin asil karanlığını içine çeker.
Mevsim yazsa; penceresi açık olur rüzgarı misafir eder,
Tabi gelirse şayet.
Kışsa yine de o pencere açılır bir hava alınır.
Sonra eski fotoğraflar çıkar gizli kutusundan.
Hani şu kitaplığın sağ altta, kitaplarla kamufle ettiği,
O kabarık köşeden...
Dökülür masaya fotoğraflar.
Ne o, dökülen sadece fotoğraflar mı sandın?
Anılar, kahkahalar, gözyaşları ve sönüp giden hayaller yine...
O gözyaşı damlamalı o fotoğraflara bir gece de on kez,
Bir haftada 50, bir ayda belki 100.
Adet edinmiştir sonradan kendine,
Gençken klavyeye alışkın parmakları,
Şimdi saman kağıdı ve mavi tükenmez kalem ister.
Kalemin mürekkebi bittiği için tavır alan hatun o ya.
Küsüp kaleme, kağıdı bırakmışlığı çoktur masada.
Aman nostaljik hatunun teki işte.
Gramofonu kaçırabilirse şayet kocasından,
Arada odasına götürür, Müzeyyen Senar çalar.
Yoksa gramofon, devam eder eski o bol anlamlı şarkılara, türkülere.
Yazar yazdıkça milyon kere günah çıkartır.
Bazen hayalindeki olmak istediği kadını yazar,
Hayalindeki aşkı yazar.
Sonra bir iç çeker elimizdeki ile yetinmeye devam der ve yine devam eder.
Ask mı dedik biz?
Ask...
O gençliğinin başındayken yazmaya teşvik eden olgu bu değil miydi?
O mükemmeli hayal edip,
Onu yaşamak için çabaladı hatta bazen kendini ona çokça layık gördü.
Sonuç mu?
Şuan onu söyleyemeyeceğim size.
Bizim sırrımız ama hayalindeki olmadı yani bilin bunu :D
Güldüğüme kızma, hadi devam edeyim ben.
Bazen de kurguladıklarını,
Olmayan şimdiyi, belirsiz geleceği yazar önceden.
Şimdiyi değiştirme çabası, geleceğe merak diyebiliriz.
Sayfalar dolusu yazar bir gecede bir sayfa biter, bir kadeh biter.
Bir sayfa biter, bir duble biter.
Bütün gece böyle sürer.
En az bir, en fazla üç sayfa olmak üzere kendini döktünden sonra kağıda kaleme
şayet ağlayıp uyuşmuşsa bedeni
Gece on ikiyi geçtiği için kıstığı müziği kapatmayarak, odaya koyduğu kanepeye uzanıp
O sevdiği ekose desenli battaniyesi ile uykuya terk eder kendini.
Yalnızlığı seven bir kadının fiziksel olarak kendine duvar örmesini okudunuz.
İyi geceler.
YazarHATUN
14 Temmuz 2016 Perşembe
Melek
bir melek dokundu yüzüme dün gece
anlatabildiğim ölçüde anlattım ona,
günah çıkardım kendimce
bu melek kibirliydi ayrıca kendince
en az üç yüzü, milyon tane sözü...
dün gece anlattım içim'e
o melek şüphesiz derinliğimde...
kazdı kalbimi kanata kanata
yine de içimde kaldı milyon tane gerçek
ama dokundum kalbime ey melek
sana melek dersem uyanır mısın uykundan
ey içimdeki ben'le bütünleşmiş olan sen...
ey melek,
dün geceki melek...
doğruyla yanlışla cebelleştiğim tek melek...
gerçekleri siyah perdesiyle örten melek,
yanlışları kendine yol sayan son melek...
Yazar HATUN
Etiketler:
aşk,
gerçek,
hayat,
melek,
melisyazar,
rüya,
sevgi,
yalan,
yazarhatun
14 Haziran 2016 Salı
uzun zamandır yazmıyordum
çünkü güzel bir tatil ve iki hafta geçirdim
düşünmeye fırsat bulamadığım güzel zamanlarım...
şimdi tekrardan bakıyorum, görüyorum ve düşünüyorum
sizin düşünemediğiniz incelikte ve seviyede...
insanların katmanları vardır,
kendi eliyle kendini yerleştirdiği basamaklar...
ruhunuzun, kişiliğinizin, duygularınızın ve düşüncelerinizin basamakları...
bilmiyorum benim kafamda çağrışan ile sizin okuduğunuzda oluşan aynı mı?
bazı insanlar bazıları için isteyerek ve istemeyerek basamak olurlar hayatlarında.
ben isteyerek basamak olanlardanım, daha doğruyu ve güzeli görebilmeleri için
ve en önemlisi nirvana olabilmek için.
nitekim hayatlarından çekildiğimde gördüğüm yalpalanmalarının
eserimin derin eksikliği olduğunu bilirim.
ben ise basamak tercih etmem birilerinin üstlerine basıp geçmek huyum değildir, bilinir.
ben gözlemlemeyi severim, en yakınlarımın ise kalplerini hissederim,
kahkahalarını işitirim,
gözyaşlarını silerim bazen beraber ağlarım.
sol'uma basarım bilirim bazılarını rahatlatır ritmim,
oldukları yerin sesini duymak hoşlarına gider.
neden bilmiş yazıyorum sizin gözünüzde bilmiyorum.
ben buna "kendini bilmek" diyorum.
bazen çok düşünüyorum bu konu hakkında neden?
yapılan saçmalıkların sebebi var mı?
kendinizce girilen tavırların sizin tabirinizle triplerin...
kaybedilenin suali olunmaz
sormamalısınız neden diye?
neden'i sizde
hayat'ınız sizde
her şey elinizdeyken,
kaybetmekte sizde kazanmakta...
neyi, nasıl, ne zaman...
işte zaman benim.
kazanan benim.
"ruhuma dokunan kalp" bastan başa benim...
hep "ben'im" sadece "benim"
bak bana sana göre megolaman mıyım?
sen beni benden iyi bilirsin...
tabiki değilim.
YazarHATUN
çünkü güzel bir tatil ve iki hafta geçirdim
düşünmeye fırsat bulamadığım güzel zamanlarım...
şimdi tekrardan bakıyorum, görüyorum ve düşünüyorum
sizin düşünemediğiniz incelikte ve seviyede...
insanların katmanları vardır,
kendi eliyle kendini yerleştirdiği basamaklar...
ruhunuzun, kişiliğinizin, duygularınızın ve düşüncelerinizin basamakları...
bilmiyorum benim kafamda çağrışan ile sizin okuduğunuzda oluşan aynı mı?
bazı insanlar bazıları için isteyerek ve istemeyerek basamak olurlar hayatlarında.
ben isteyerek basamak olanlardanım, daha doğruyu ve güzeli görebilmeleri için
ve en önemlisi nirvana olabilmek için.
nitekim hayatlarından çekildiğimde gördüğüm yalpalanmalarının
eserimin derin eksikliği olduğunu bilirim.
ben ise basamak tercih etmem birilerinin üstlerine basıp geçmek huyum değildir, bilinir.
ben gözlemlemeyi severim, en yakınlarımın ise kalplerini hissederim,
kahkahalarını işitirim,
gözyaşlarını silerim bazen beraber ağlarım.
sol'uma basarım bilirim bazılarını rahatlatır ritmim,
oldukları yerin sesini duymak hoşlarına gider.
neden bilmiş yazıyorum sizin gözünüzde bilmiyorum.
ben buna "kendini bilmek" diyorum.
bazen çok düşünüyorum bu konu hakkında neden?
yapılan saçmalıkların sebebi var mı?
kendinizce girilen tavırların sizin tabirinizle triplerin...
kaybedilenin suali olunmaz
sormamalısınız neden diye?
neden'i sizde
hayat'ınız sizde
her şey elinizdeyken,
kaybetmekte sizde kazanmakta...
neyi, nasıl, ne zaman...
işte zaman benim.
kazanan benim.
"ruhuma dokunan kalp" bastan başa benim...
hep "ben'im" sadece "benim"
bak bana sana göre megolaman mıyım?
sen beni benden iyi bilirsin...
tabiki değilim.
YazarHATUN
21 Mayıs 2016 Cumartesi
Gelirdim...
Müzik sesi yükseliyor kapından duyuyorum
Biliyorum ruhuna işliyorsun
her bir melodiyi,
her bir sözü, cümleyi...
"Yoksun,
Olmadın da hep aklımdaydın da;
Olmadın, Olmadın Yanımda...
Gelebilseydim ben,
Inan Gitmezdim Kalır, kalır uyurdum yanında...
Duyabilseydin sen,
Inan Susmazdım Anlatır, anlatır ağlardım omzunda..."
Ruhuna çarpıyor bu sözler... beni anlatıyor belki de sana...
Kapını çalıyorum sesleniyorsun:
"kim o?"
Bir defa daha çalıyorum kapını yine, bu sefer ısrarla...
"kim o?" diyip, yaklaşıyorsun kapıya
bu sefer ayak seslerini duyuyorum...
açıyorsun kapıyı
kapında duran kimdi gerçekten?
kim o? kimdi o?
bir zamanlar bakmaya kıyamadığın
sarılmaya doyamadığın değil miydi?
yüzünün ifadesi...
o mutluluk ve şaşkınlık arası geçişler
beni kendine çekişin,
içine basışın,
işte buradayım ben!
kadın'ın burada!
şimdi yine mi bırakacaksın beni?
bu kadar yeterli bize deyip,
kapatacak mısın kapıyı yüzüme?
hayır hayır sen alırsın beni içeri,
ama nasıl?
misafir mi, eski bir dost mu yoksa sevdiğin kadın olarak mı?
seviyor musun beni,
hala ?
çaldım kapını karşılıklı rakı içmek için,
çaldım kapını eski günleri yad etmek için,
çaldım kapını birlikte ağlamak için,
eğer bu son'sa
son kez gülmek için...
uyumak istiyorum son kez sana sarılarak...
belki bir daha olmayacağım
belki de yok sayacaksın beni o günden sonra "hiç olmamış gibi"
olmamak en önemlisi 'ruhunda' ne korkunç!
ama bana bakan o bir çift gözde okuyorum, kendimi.
bana olan zaafını, sevgini, aşkını...
"ruhunla ruhumun bağını"
sarıl bana...
eğer bu son'sa biriktir kendinde beni...
en çok ama en çok buna ihtiyacın olacak...
Yazar HATUN
Biliyorum ruhuna işliyorsun
her bir melodiyi,
her bir sözü, cümleyi...
"Yoksun,
Olmadın da hep aklımdaydın da;
Olmadın, Olmadın Yanımda...
Gelebilseydim ben,
Inan Gitmezdim Kalır, kalır uyurdum yanında...
Duyabilseydin sen,
Inan Susmazdım Anlatır, anlatır ağlardım omzunda..."
Ruhuna çarpıyor bu sözler... beni anlatıyor belki de sana...
Kapını çalıyorum sesleniyorsun:
"kim o?"
Bir defa daha çalıyorum kapını yine, bu sefer ısrarla...
"kim o?" diyip, yaklaşıyorsun kapıya
bu sefer ayak seslerini duyuyorum...
açıyorsun kapıyı
kapında duran kimdi gerçekten?
kim o? kimdi o?
bir zamanlar bakmaya kıyamadığın
sarılmaya doyamadığın değil miydi?
yüzünün ifadesi...
o mutluluk ve şaşkınlık arası geçişler
beni kendine çekişin,
içine basışın,
işte buradayım ben!
kadın'ın burada!
şimdi yine mi bırakacaksın beni?
bu kadar yeterli bize deyip,
kapatacak mısın kapıyı yüzüme?
hayır hayır sen alırsın beni içeri,
ama nasıl?
misafir mi, eski bir dost mu yoksa sevdiğin kadın olarak mı?
seviyor musun beni,
hala ?
çaldım kapını karşılıklı rakı içmek için,
çaldım kapını eski günleri yad etmek için,
çaldım kapını birlikte ağlamak için,
eğer bu son'sa
son kez gülmek için...
uyumak istiyorum son kez sana sarılarak...
belki bir daha olmayacağım
belki de yok sayacaksın beni o günden sonra "hiç olmamış gibi"
olmamak en önemlisi 'ruhunda' ne korkunç!
ama bana bakan o bir çift gözde okuyorum, kendimi.
bana olan zaafını, sevgini, aşkını...
"ruhunla ruhumun bağını"
sarıl bana...
eğer bu son'sa biriktir kendinde beni...
en çok ama en çok buna ihtiyacın olacak...
Yazar HATUN
Etiketler:
anı,
aşk,
ilişki,
melisyazar,
müzik,
rakı,
sevda,
sevgi,
yazarhatun
20 Mayıs 2016 Cuma
Peki Ya?
öyle özledim ki seni
uykularımda çaldığım bütün kapılar seni bulmak için.
uyandığımda gözümde canlanan suret yine sen.
varlıkla yokluk arasında gelen belli belirsiz hayaletin yanımda,
yürürken yolda eşlik ediyor bana,
konuşuyorsun yine şen sesinle...
el ayak çekilmişken ortadan,
yüzüm avuçlarının içine düşüyor
ve içine çekerek öpüyorsun yine masumca...
içine basışını hissediyorum bazen,
milyonlarca kez içine basıp doyamadığın günlerdeki gibi...
bir film izliyoruz yan yana ben yine sıkılıyorum,
sana bakıyorum ve koyuyorum kafamı omzuna...
Huzur bu...
Ama fevriyim unutmadın dimi?
Çok seni arkada bırakıp gitmişliğim var.
bana yetişen o ayak sesleri sana ait biliyorum bırakmazsın beni,
ama yoksun...
bu gece birinin atan kalbinde olmak istiyorum,
can'ını bulduğu şah damarında...
ama yoksun...
bu gece gökyüzü yıldızlarını ödünç verir mi bize mesela?
aydınlatsın karanlık odamızı...
görebilir misin bedenimi?
sarılabilir misin bütün varlığınla?
öper misin kalbimi?
sarar mısın aşkınla?
peki ya aşık mısın bana?
Yazar HATUN
uykularımda çaldığım bütün kapılar seni bulmak için.
uyandığımda gözümde canlanan suret yine sen.
varlıkla yokluk arasında gelen belli belirsiz hayaletin yanımda,
yürürken yolda eşlik ediyor bana,
konuşuyorsun yine şen sesinle...
el ayak çekilmişken ortadan,
yüzüm avuçlarının içine düşüyor
ve içine çekerek öpüyorsun yine masumca...
içine basışını hissediyorum bazen,
milyonlarca kez içine basıp doyamadığın günlerdeki gibi...
bir film izliyoruz yan yana ben yine sıkılıyorum,
sana bakıyorum ve koyuyorum kafamı omzuna...
Huzur bu...
Ama fevriyim unutmadın dimi?
Çok seni arkada bırakıp gitmişliğim var.
bana yetişen o ayak sesleri sana ait biliyorum bırakmazsın beni,
ama yoksun...
bu gece birinin atan kalbinde olmak istiyorum,
can'ını bulduğu şah damarında...
ama yoksun...
bu gece gökyüzü yıldızlarını ödünç verir mi bize mesela?
aydınlatsın karanlık odamızı...
görebilir misin bedenimi?
sarılabilir misin bütün varlığınla?
öper misin kalbimi?
sarar mısın aşkınla?
peki ya aşık mısın bana?
Yazar HATUN
Etiketler:
aşk,
erkek,
hayatlet,
ilişki,
kadın,
melisyazar,
sevda,
sevgi,
sevmek,
yazarhatun
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Piremses :)
İlişkiler karmaşık döngüler, benzer şemalar ve görünmez terazisi bulunan derin yapılardır. Değişen toplum koşulları, ahlak ve etik değerlerl...
-
Bazen bir adamın doğan Güneş'i, gecesini aydınlatan Ay'ı olursun. Hayatındaki büyük resmi, biricik öznesi; ruhunun ilk gördüğü hep s...
-
Eleftheria Arvanitaki - Gia Ton Motion Sou To Chroma Yakan güneşin batışını izleyecekler birlikte, güneş geziyor tenlerinde şimdi ateşi...