9 Ekim 2016 Pazar

Söylerim...

Penceremin kenarında oturan kuşa söyledim.
Kıyıya vuran dalgaya.
Kahvemi getiren amcaya baktım,
Gözlerimle söyledim:
                                Ben sevdim.

Kuşun kanadına sakladım.
Denizin hırçın mavisine,
Bana, mavilikteki kalbime sakladım.
Gökyüzünün mavi huzuruna:
                                Sonsuzluğu.

Gecede parlayan yalnız ay,
Boş sokaklar,
Kapıya gelen çöpçü abi söyler:
                                Yalnızlığı.

Kazım Koyuncu'nun büyülü sesi,
Güzel kadının dudağındaki rakı damlası,
Bir ebedi erkeğe sonsuza dek bakması demektir.
Rakıda saklanan koca bir sır:
                                 Aşk.

Semahta yürek açan canlar,
Canı saklayan toprak,
Avuç açtığım ellerin sahibi bilir:
                               İçimde atan Can'ı.

Bilirim bendekini,
Serdekini bilirim.
Sessiz çığlıklarım söyler.
Duymadın mı?
                                  Sen'i

YazarHATUN


7 Ekim 2016 Cuma

Yaseminler...

Nadide bir çiçek beni çağrıştırır işte böyle...
Kendimi benzettiğim yaseminde,
Yaseminin o güzel kokusunda beni bulan sevgilim.
Yaseminler benim, artık bizim...
Bütün yaseminler...
Dikmişler bütün evlerin bahçelerine,
Toprağa kökünü salmış.
Dolanmışlar birbirlerine bizim gibi, geçmişler iç içe.
Beyaz yaseminler temizler, tertemizler...
Bütün günahları, yanlışları, hataları silecek kadar;
Her acının sonunda mutlu edecek kadar;
Doğan yeni günün umudu kadar;
Her şeyi güzelleştirecek kadar temiz.
Narin duruşlarına aldanmamak gerek
Narinliğinden gelir asaleti.
Her ele yakışmazlar da öyle,
Her eli sevmez, dökerler yapraklarını üzülünce.
Bazıları yanlarından geçer, tanımazlar onu, bilmezler.
Ben gibi...
Biz gibi...
Tanıdıkça daha bir anlaşılır güzelliği
Bir çiçek ne kadar özel olabilir bir insan için bunu bana gösteren sevgilim.
Kendimi bulduğum çiçek, senin kalbinde 'ben' oldu.
Artık sokaklarda bizim, caddelerde...
Şu yaşlı çiftin oturduğu bahçede,
Denize bakan beyaz evde bizim.
Çünkü topraklarına kök salmış yaseminler biz'iz.
Güzel kokulu,
Asil,
Temiz yaseminler...
En kıymetlisi de anılar biriktirmek yaseminlerde seninle...

YazarHATUN

4 Ekim 2016 Salı

Kaç gündür ingilizce essay yazdığımdan, bloğu ihmal ettim.
Facebook'un önceden hatırlatması üzerine,
22 Eylül 2013 günü sabah 06.24'te paylaşmış olduğum
kısa bir yazının devamını getirmek istiyorum bu gece.
"Yaşadığın her şeyi ne kadar gerçekçi, doğal ve isteyerek yaşarsan,
o denli özel olur yaşadıkların ve sen... Etrafındakiler bu mutluluğu görüp denemeye
çalışırlar ama yapabildikleri sadece taklit etmek olur... aşkını bile" M.Ş
Şimdi okları insanoğluna çeviriyorum
Yıllarca emek verip,
Toplum içerisinde kayda değer bir meslek edinmeye çalışıyoruz.
Emek verip hayalleri gerçekleştirmeye,
Güzel şeyler yaşamaya çaba harcıyoruz.
Her gün kader denilen sonsuz film şeridine
Payımıza düşeni yapıyoruz -en azından bir kısmımız-
Gerisini oturup izliyoruz.
Kaderci bir insan değilim.
Kadercilik, öğrenilmiş çaresizliktir.
Bu hayat içerisinde kazananı belli olmayan bir yarıştayız.
Yanımızdan geçip giden insanlara bakalım.
Ne kadar başarılı, ne kadar mutlu, ne kadar güzel/yakışıklı,
ne kadar iyi kalpli, ne kadar aşık... ve daha nicesi.
bir kısmımız buna sahibiz, bir kısmımız bunları yaşamak istiyor
bir kısmı ise sahip olduklarının daha fazlasını...
Bunu bazıları kıskanıp, hasetlenerek;
Bir kısmı ise özenip, örnek alarak gerçekleştirmeye çalışıyordu.
Mutluluk bulma ve yaşama açısından inişli çıkışlı bir insanım
Bir güzel kokulu yasemin çiçeği mutlu ederken her daim beni,
Bazen alınmış büyük bir hediye mutlu etmeyebilir.
Bu hayata karşı olan beklentiler ve gösterilen reaksiyonlar özgündür.
Başarı mevzu bahis olduğu zaman,
Kendime örnek aldığım, güzel bir insan tanıyorum.
Ben başarılarda fesatlanmam aksine en fazla feyz alırım, incelerim.
Güzel ve yakışıklı insanlar çok bilgili insanlar gibi mütevaziliği tercih edip genelde kabullenmezler.
Çirkin erkek ve bayanlar ise özgüven depolayarak,
Cahil bir insanın ben çok bilirim havalarında takılmayı tercih ederler.
En önemlisi beyin, açık olmalı öğrenmeye çünkü yollar bitmez.
Öğrenilecek çok şey gidilecek çok yol tanışılacak bolca insan var.
Hepsi kendimi geliştirmek için...
Kalp atan bir organ acımasız insanoğluna göre bakarsak,
Ancak yaşatabilirsen iyiliği içinde sana güzellikleri sunacak bir cennet.
Kalbinin derinliğine bağlı.
Cüssen küçük olabilir ama kalbin büyükse sen en büyükten daha büyüksündür.
Kalbin ne kadar derinse belki suretler değişebilir ancak
Verdiğin aşkın sıcaklığı, büyüklüğü, samimiyeti ve tatmini asla değişmez.
Aşk sende başlar sende biter.
Aratabiliyorsan cümle aleme yüreğini,
Bu dünyanın en zengini sensin...

YazarHATUN





28 Eylül 2016 Çarşamba

Göster...

Hayatta bazı şeylere müdahale edilmezmiş.
Fiziksel olarak her şeyi mümkün kılıp
Ya da aksine yok edebilirsin
Ama bazen elinin değemeyeceği derin köşeler vardır.
Sen görüneni çözerken
Sen görüneni yaratırken baştan başa
İnşa ettiğini sanarken hakimiyetini
Gücünün yetmediği noktalar susman gerektiğini öğrenmelisin.
Senin içindeki gibi
Senin içinde atan -can- gibi!
Yalan olmasın kalbindeki
Gerçeği aramak olsun felsefen
Gerçeği sevmek!
Gerçeği yasamak!
Oynamaktır bazen insanların yaptıkları
Kalp doldurmaktır bol keseden, boş yere...
Bazen geleceğin yüzünde yazar.
Aynaya baktıkça gördüğüne sor seni!
Ve sen et duvarı bir yere kadar engel olabilirsin kalplerdekine...
Kendi kalbine hüküm getir önce
Ya içindekini yaşa!
Ya görüneni hisset!
Şayet göstereceksen bazı şeyleri,
Hepsini göster, öğret.
Hayat gerçekleri sevmez,
Senin ise hayata yetecek kadar uzun bir ömrün olmayacak...

YazarHATUN




26 Eylül 2016 Pazartesi

Ah Maria, Maria Puder...

26.09.2016 // Saat; 04.52

Sabahattin Ali'den Kürk Mantolu Madonna...
Kendimden parçalar bulduğum bir kitaptı.
Bitireli uzun zaman oldu.
"Şimdi ki bana" benzeyen çok taraflarını gördüm.
Kahraman Raif Efendi'nin ağzından dökülen hatunda
aradım kendimi koyu kumral saçlarında,
siyah kaşlarında onun altındaki siyah gözlerinde,
Asi duruşunda,
Kalbinin ruhlara çarpıp, tutunamayan varlığında,
Kendi içinde yarattığı sonsuz boşluğunda,
Yalnızlığın tek varlığı olduğunu anladığın anda
Benzettim kendimi.
Ah Maria, Maria Puder;
Daldığın meşgaleler tutar seni bu hayatta,
Boya ve fırçalar işler cevherini tuvale... Ben gibi.
Dansın koynunda saklarım kendimi.
Bazense dökerim en ince sırlarımı, bazen çırılçıplak tüm gerçekliğimi
Gizli kelimelere, özel cümlelere...
Belki her kadın bir adamda Maria Puder olmuştur.
Belki her adam hayatında bir kere Raif gibi sevebilmiştir.
Ama sadece bir kere.
Hangi insan inkar edebilir ki,
Sabahattin Ali'den Kürk Mantolu Madonna'yı okuduktan sonra
Kendinden parçalar bulmadığını...
Kendinden cümleler, gülüşmeler, dolaşmalar ya da bir aşkı...
Ben kendimi yaşadım o kitapta.
Madonna Delle Arpie tablosundaki Meryem kadar ifadesizdi Maria'nın yüzü
Raif böyle düşünmüştü o galeride...
Maria hayata, insanlara, aşka karşı tepkili,
Kendine özgü bir kadın;
Raif ise kitaplarda okuduğu, kendince tasvir ettiği o kadını
bir tabloda bulmuştu.
Bıkmadan usanmadan her sabah sırf o tabloyu görmek için galeriye koşuyordu.
Bir insan nasıl masumca sevilebilir bunu gösteren bir Raif...
Günümüze bakıyorum da,
Bazıları içtenliği bitişlerde bulmuş da olabilir.
Bir yerden sonra masum olan yaşanmışlıkları bir tablo yapmış,
Tabloyu sonsuz kılıp saçma sapan insanlarla,
Bir tablo ve beraberinde içindeki görünmeyen canla
yaşamaya devam etmiş olabilir...
Kim bilir belki biri sadece bir tabloya aşık olmak istemiştir...
YazarHATUN


21 Eylül 2016 Çarşamba

Yine gel...

21.09.2016
En son ne zaman sardı güzel bir heyecan dört bir yanınızı?
Doğan günleri, batan güneşi saydınız mı günlerce?
Bir şey olma korkusuyla sakladınız mı kendinize o en büyük sevincinizi?
Mutluluğunuza gölge değecek korkusuyla savaştınız mı kafanızdaki ufak düşüncelerle?
İzlediniz mi peki huzurla bir kuşun kanat çırpışını?
Hesap ettiniz mi geçeceğiniz yolları,
Ya kalbe bırakacağınız anıları?
Geceler önceden göze uyku girmez oldu mu peki özlemden?
O'na dakikalar kala onun için sakladığınız,
Onun en sevdiği parfumüzünden sıktınız mı biraz?
Menekşe kokusu sardı mı dört bir yanınızı onun sevgisi gibi, oh mis...
Ona kavuşmak için koşarak geçtiğiniz yollar mı artık tanık onu sevdiğinize,
Yoksa gökyüzü mü şahit özleminize?
Belki de doğan gün yaşadı aynı heyecanı sizinle...
O benim için ilaç oldu, can oldu can...
Yine gel.
Bu alelade şehir
Ve kalbimin kapıları her daim açık sana...


YazarHATUN

Piremses :)

İlişkiler karmaşık döngüler, benzer şemalar ve görünmez terazisi bulunan derin yapılardır. Değişen toplum koşulları, ahlak ve etik değerlerl...