İnsanın aklına şu soru geliyor biz neyiz ya? Aynen böyle lakayt bir biçimde.
Bazılarımız lisede öğrendi, temelini attı; bazılarımız üniversite öğrendi, kendini geliştirdi. İşin tuhaf tarafı ne biliyor musunuz lisede veri tabanı yada web tasarımı görmüş bizler, lisede verilen eğitimin üniversite verilen eğitimden kat be kat daha, iyi daha detaylı olduğunu düşünüyoruz. Kendimden örnek vermek istiyorum. Anadolu Meslek lisesi çıkışlıyım. Bölümüm "Bilişim Teknolojileri", dalım "Veri Tabanı". 12 kişilik sınıfta, öğretmenlerimizin özel ilgisi ile sevdik bu dalı. Herkes zor dedi biz yapacağız dedik, herkes karışık dedi biz öğreneceğiz dedik. Nitekim yüzlerini kara çıkarmadık. Çabaladık hem eğlendik hem öğrendik. Bilgisayardan, daha doğrusu birşeyler yazıp çizmekten korkmaz haldeydik. Öğretmenimiz, bu zamanın tabiri ile hocamız bize pek bilgisayarı gereksiz yere kullanmamıza izin vermezdi. Ders esnasında ekranlarımızı kendi bilgisayarına yönlendirir teker teker detaylarına kadar anlatırdı. Sonra tekrar tekrar anlamadığımız birşey var mı onu sorar, püf noktalarını not etmemiz için bize zaman verirdi. Üniversiteye geldik ilgimiz uçtu gitti. Gerçekten liseden bu bölümden çıkıp da gelen arkadaşlar yükseldilerse kendi çabaları sayesinde. Çünkü biz istedik ki üniversitede, lisede görülen eğitimin daha gelişmişini görelim. Olmadı. Lisede access, visual basic ve c# gördük. Üniversitede yine c# ile başladık. Sql gördük. Web tasarıma giriş yaptık evet kattıkları var üniversitenin ancak yeterli değil.
Bilişim üzerine her branşın öğretmen eksiği çok fazla. Bir öğretmen bir sürü branşa hakim olmaya, öğretmeye çalışıyor. Kalabalık sınıflarda projeksiyon aleti ile hızlıca bir ders görüyoruz. Bir kere sorsan bilemediğini bazen soramıyorsun ikincisini. İlk önce öğretmenlerimizi geliştirmek gerek belki de... Daha çok mesleğinde başarılı kalifiyeli öğretmen... Ve şu tablet dağıtılan kardeşlerimiz içinde küçük yaşta bilgi teknolojilerini öğretmemiz gerekiyor ki ellerindeki o teknolojik cihaz ile geleceğe başka ülkelerdeki yaşıtları gibi adım atabilsinler...
Melis ŞAHİN
İlk olarak toplumumuza çalışmanın kötü bir şey olmadığını tam tersine çalışmamanın kötü bir şey olduğunu aşılamamız lazım. Örnek vermek gerekirse,
YanıtlaSilbir işi üslenmek istediğimizde arkadaşlarımızın veya ailelerimiz "sen enayi misin? Sen niye yapıyorsun. Boş ver otur, başkası yapsın." cümlelerini söyletmemiz gerekiyor. Küçüklüğümüzden beri bu cümleleri duya duya artık bizim üreten değil tüketen toplum olmamıza neden oluyor.
Bakanlarımızın yaptığı konuşmaları dikkate aldığımızda da ( Örn:Binali yıldırım ) şu cümle ortaya çıkıyor "Üreten Toplum Değil Tüketen Toplum Olunuz"...
Daha öncede bahsettiğim gibi bu cümleleri duya duya insan artık buna inanmaya başlıyor. Bizlere , dünyayı şekillendiren Bilişim Teknolojilerine teşvik yapılması gerekirken önümüze engeller konuyor.
Kaliteli eğitimler verilmiyor.Verilemediği için dışarından alınıyor.( Dışarıdan tedarik edilen bilişimcilerin yazdıklarını veya kurdukları sistemlere nasıl güvenileceğinide bilemiyorum.s) Yaptıkları işlerde kendilerine bağlıyorlar.
Bizimde üreten toplum olmamız için kaliteli eğitim ve teşviklere ihtiyacımız var. Eğitimde başlanılması gereken yerlerden biriside osmanlıca dersleri yerine çocuklar için programlama derslerinin zorunlu hale getirilmesi lazım...
aynen emrecim, seninle aynı düşünceleri paylaşıyorum. Mesela Türk menşei kullanabileceğimiz bir işletim sistemimiz bile yok. açık kaynak kod işletim sistemleri ise pek tercih edilmiyor. Microsoft. Programlama dillerimiz ile bu marka sayesinde var. işletim sistemlerinin arka planında ne yapıldığını bilmiyoruz bile... Ellerine sağlık, biliyorsun ki şuan mutlu ettin beni.
YanıtlaSil