Melis ŞAHİN
8 Aralık 2014 Pazartesi
İlaç
Yalnız ve bir o kadar çaresizsin. Sızını nasıl ne şekilde geçireceğini bilmiyorsun. Bundandır insanlara sarman. Bundandır çaban konuşmak, herşeyi unutmak için. Ama inan bana kalabalıklar içinde daha çok yalnız kalıyorsun. İnsan oğluda toprağa benzer nadasa bırakmak gerekir. Yaralarını kendin saracak kadar büyümediğini iyi biliyorum. Ama öğrenmelisin. Cüssenin büyüklüğü seni büyük yapmaz. Acıların ile ne kadar yanar, dertlerinle ne kadar büyürsen o kadar büyüksün işte. Kimi katarsan kat yarana, dertlerine uymaz denk gelmez yanlış parça. Sen ilacının ne olduğunu iyi biliyorsun ama cesaretin yok işte.
Mum ışığı...
Mum ışığı insanı güzel gösterirdi zaten... mum ışığı, şarap ve aşk. Gözlerden girip kalbe inen ve alev alev yanan birşey vardı aralarında. Kadının gözleri ilgisini çekmişti adamın. Mum ışığının bu güzel kadını daha da yüceleştirdiğini sanki sadece kendisi için kutsal hale getirdiğini düşünüyordu. Kadın ise adamın sadece gülümsemesini istiyordu sanki herşeye bedelmiş gibi, ebedi mutluluğa yetermiş gibi.
Masada bordo bir masa örtüsü, iki mum, iki kadeh ve bir şişe kırmızı şarap vardı. Arka fonda ise Edith Piaf'tan "La Foule". Adam dansa davet etti güzel kadını. Vals. Bu şarkıya vals çok yakışırdı. Kadından gözlerini alamadı adam müziğe uygun bazen hızlı bazen yavaş bir şekilde dans ettiler. Loş ışık tamamlıyordu. Masalardaki mumlar eşlik ediyorlardı ışıkları ile bu güzel çifte. Kadına ise adamın kollarında olmak yetiyordu. Karşısındaki insanın duygularını şiddetini bilmeden kuvvetli bir aşka kapılmaktı bunun adı...
Bir insan bu kadar masumca bakabilir miydi bir adama, erkeğin sertliği yanında nasıl bu kadar ezilmeye müsait zayıf bedeni ve nasıl bu kadar güçlü dev gibi duyguları. Hem bu kadar kararlı olmayı nasıl başarabiliyordu bu kadın diye düşündü adam. Sanki yemin etmiş gibiydi kadının gözleri. Gözlerine bakan bu erkeği katacaktı ruhuna var olan aşkı büyütecekti...
Masada bordo bir masa örtüsü, iki mum, iki kadeh ve bir şişe kırmızı şarap vardı. Arka fonda ise Edith Piaf'tan "La Foule". Adam dansa davet etti güzel kadını. Vals. Bu şarkıya vals çok yakışırdı. Kadından gözlerini alamadı adam müziğe uygun bazen hızlı bazen yavaş bir şekilde dans ettiler. Loş ışık tamamlıyordu. Masalardaki mumlar eşlik ediyorlardı ışıkları ile bu güzel çifte. Kadına ise adamın kollarında olmak yetiyordu. Karşısındaki insanın duygularını şiddetini bilmeden kuvvetli bir aşka kapılmaktı bunun adı...
Bir insan bu kadar masumca bakabilir miydi bir adama, erkeğin sertliği yanında nasıl bu kadar ezilmeye müsait zayıf bedeni ve nasıl bu kadar güçlü dev gibi duyguları. Hem bu kadar kararlı olmayı nasıl başarabiliyordu bu kadın diye düşündü adam. Sanki yemin etmiş gibiydi kadının gözleri. Gözlerine bakan bu erkeği katacaktı ruhuna var olan aşkı büyütecekti...
Melis ŞAHİN
Bana bu yazıyı yazarken eşlik eden o şarkı Edith Piaf- La Foule
karar
Yeni kararların insanı yeni boyutlara taşıdığını deneyerek görerek düşünerek bile fark edebiliyoruz. kaderimizin bize sunduğu evet hayır sorularından birini seçerek kısaca kapıları açarak ardındakileri görüyoruz Hayatımızı kendi ellerimizle değiştiriyoruz. Karar almak zor, verdiğin kararı uygulamak daha zor. Bilhassa radikal bir kararsa çaresizlikten yada seçenek kalmadığından veriliyorsa omuzlara tonlarca yük biner. Yapacak bir şeyim kalmadı, buna mecburum, olmuyor gibi cevaplar ile etrafımızdaki insanlara betimleriz her şeyi bir iki kelime bilemedin tek cümleyle. Bazıları çareleri olduğu halde göremez. Bazıları çareleri ellerinden alındığı için vazgeçer.
En kıymetli varlığı olduğumuz annemize bile, iyi niyette bize karşı tutunacak dal bırakmazsak bizi ne kadar severse sevsin yaklaşamaz değil mi? En yakın arkadaşımızla aramız iyiken bir sebepten dolayı araya mesafe girerse ve yapılacak bir şeyler varken kimse yaklaşmazsa bir kaç aya bilemedin bir yıla kadar sence en yakın arkadaşın olarak kalır mı hayatında?
Günler haftaları haftalar ayları kovalarken ne aynı kalır ki bir insanda... Bana baki kalan birşey söyleyin.
Baki kalmak için işaret gerek yol gerek yordam gerek. Hayatta kalmak, fikirde durmak, canda atmak için hareket gerek umut gerek hedef gerek. Ya hiç birşey kalmazsa elimizde ne yapmak gerek? Karar verdi insanoğlu. Peki yapabilir mi?
En kıymetli varlığı olduğumuz annemize bile, iyi niyette bize karşı tutunacak dal bırakmazsak bizi ne kadar severse sevsin yaklaşamaz değil mi? En yakın arkadaşımızla aramız iyiken bir sebepten dolayı araya mesafe girerse ve yapılacak bir şeyler varken kimse yaklaşmazsa bir kaç aya bilemedin bir yıla kadar sence en yakın arkadaşın olarak kalır mı hayatında?
Günler haftaları haftalar ayları kovalarken ne aynı kalır ki bir insanda... Bana baki kalan birşey söyleyin.
Baki kalmak için işaret gerek yol gerek yordam gerek. Hayatta kalmak, fikirde durmak, canda atmak için hareket gerek umut gerek hedef gerek. Ya hiç birşey kalmazsa elimizde ne yapmak gerek? Karar verdi insanoğlu. Peki yapabilir mi?
Melis ŞAHİN
29 Kasım 2014 Cumartesi
Mutlu :)
Seni bırakıp gidenler dışında bir de iyi geldiğin insanlar var. Varlığından huzur ve mutluluk duyanlar... Seninle konuşup rahatlıyorlar, dinliyorsun mutlu oluyorlar, onlara zaman ayırıyorsun kendilerini değerli hissediyorlar. Mutlu olmaları için birşeyler söylüyorsun kahkahalarla gülüyorlar. En güzeli insanları nasıl mutlu edebileceğini öğreniyorsun. Bakıyorsun çevren genişliyor hatta o denli samimi buluyorlar ki seni birde triplerini, nazlarını çekiyorsun kim olduğu fark etmeksizin :) Seninle vakit geçirmeye çalışıyorlar. Arıyorlar, mesaj atıyorlar. Başka şehirde olanlar ise yolunu gözlüyor, sırf seninle görüşebilmek için bazen senden önce ayarlıyorlar buluşmayı . Kendini özel hissediyorsun an geliyor, ve basardım diyorsun.
Ben inanıyorum ki insanlara değer verdiğinde ve bunu onlara gösterdiğinde üstünden çok zaman geçse de fark ediyorlar. Ya değer vermeyi kestiğinde ya vazgeçtiğinde ya da çevreni değiştirdiğinde. Bana değer veriyormuş diyorlar. Mesela sevdiğiniz insanlara zaman ayırmakta mühim. Buna da inanıyorum. Sevdiklerinize zaman ayırmazsanız, zaman sizi sevdiklerinizden ayırır. Bu da çok doğru. Yoğun da geçse günlerin, yetişemesen de çoğu işine insan sevdiklerine zaman ayırmalı. Ben bunu yapıyorum ve karşılığını görüyorum.
Ben inanıyorum ki insanlara değer verdiğinde ve bunu onlara gösterdiğinde üstünden çok zaman geçse de fark ediyorlar. Ya değer vermeyi kestiğinde ya vazgeçtiğinde ya da çevreni değiştirdiğinde. Bana değer veriyormuş diyorlar. Mesela sevdiğiniz insanlara zaman ayırmakta mühim. Buna da inanıyorum. Sevdiklerinize zaman ayırmazsanız, zaman sizi sevdiklerinizden ayırır. Bu da çok doğru. Yoğun da geçse günlerin, yetişemesen de çoğu işine insan sevdiklerine zaman ayırmalı. Ben bunu yapıyorum ve karşılığını görüyorum.
Melis ŞAHİN
24 Kasım 2014 Pazartesi
çözün beni :)
Kolaysa çözün beni. Anlayıp yola koyabilecek misiniz, bakınca anlaşılır mı herşey? Okunur mu gözlerimden gördüğünüz kişinin çok ötesindeki ben? Bu kadar basit mi bir insanı çözüp sen busun demek? Diyemezsiniz onu bunu bilmem, bana diyemezsiniz. Siz beni tanımadınız ki tanıdığınızı sandınız ya hep yanımdaydınız ya da tam karşımda. Olduğum gibi kabul etmek zor geldi size. Çünkü bana dayanabilecek ne sabrınız ne zamanınız ne de doğru düzgün bağlı olduğunuz bir duygunuz vardı. Siz bende zaman öldürmeye geldiniz belki de... ve bitti. Ne doğru düzgün yola çıkabildiniz benimle ne de çıksanız bile devam etmeyi bildiniz. Hep virajlardan kaçıp geri döndünüz. Hiç biriniz anlamadınız ben kimseyi kolay kolay bırakmam oralarda. Hepiniz. Arkadaş, dost, sevgili hepsi bir yerde hep yabancı oldu bana. Korktuğum düşünceler başıma geldi birer birer, görmek istemediğim, tahmin etmediğim yüzler fark ettim. Yoldan her vazgeçişlerinde, bitişlerinde sende mi böylesin sen bu muydun demekten yorgun düşürdünüz beni. Her seferinde arkamı dönüp yola devam etmesini bildim. Biliyorum ki bir gün yine bir arkadaş, bir dost, bir sevgili korkup dönecek bu engebeli yoldan. Söküğü tamamlar gibi biri girip devam edecek ve sonra oda vazgeçecek. Herkesten önce yalnızlığı sevmeli insan. Seni seviyorum diyenlerin bırakacağını dostumsun diyenlerin sırtından vuracağını hep yanındayım diyenlerin gözlerini açtığında yanında olmayacağını iyi bilmelisin. En çokta kendini sevmelisin. Seninle konuşacak bir beynin, duygularını seninle paylaşacak bir kalbin, her yola seni yalnız göndermeyen bir bedenin var. Kendini çift kişi hayal edip yaşamalısın. Yalnızlığın gerekliliği budur.
Melis ŞAHİN
13 Kasım 2014 Perşembe
gözyaşı
13/11/2014
02.38
Hıçkıra hıçkıra ağladığın zamanlar eskide kalmıştır artık. Yara kabuk bağlamıştır, ama altı hala kanar. Kıpkırmızı, kan kırmızısı aşk gibi, gül gibi, yangın gibi alev alev... tende, ruhta, gözlerinin içinde, kalbinin derinliklerinde...
Melis ŞAHİN
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Piremses :)
İlişkiler karmaşık döngüler, benzer şemalar ve görünmez terazisi bulunan derin yapılardır. Değişen toplum koşulları, ahlak ve etik değerlerl...
-
Bazen bir adamın doğan Güneş'i, gecesini aydınlatan Ay'ı olursun. Hayatındaki büyük resmi, biricik öznesi; ruhunun ilk gördüğü hep s...
-
Eleftheria Arvanitaki - Gia Ton Motion Sou To Chroma Yakan güneşin batışını izleyecekler birlikte, güneş geziyor tenlerinde şimdi ateşi...