20 Kasım 2015 Cuma

susuş-IV

...

El Tango de Roxanne açtı
Işığı kapattı
Elimi tuttu ve kaldırdı ayağa
Belimdeki kıvrımları sahiplendi usulca
Biliyorum içten içe Roxanne diye haykırıyordu...
Kulağıma fısıldadı 
"Gözlerini kapa ve farz et ki,
senin o çok istediğin parlak avizeli geniş salonların birindeyiz."
Kapadım gözlerimi...
"Üzerinde kırmızı bir elbise var,
bütün salon bizi izliyor, 
bitince biliyoruz ki alkışlar kopacak..."
bu tasvire nasıl kaptırmam kendimi
ayaklarımız ahenkle müziğe uyum sağladı
Kalp atışlarımın hızlandığını hissettim
Heyecan doruğa yaklaştı...
Dans; Aşk demekse,
Tango; Tutku demek...
Bir hakimiyet, bir devrin doğuşu
Ve kabul ettiğim tek teslimiyet
Bendeki Aşk'a boyun eğiş...
Nasıl hayır derim bir erkeğin kollarından
bütün yıldızlara uzanmayı
Ben nasıl hayır derim 
bir erkeğin kalbine dokunup 
kanında dolaşmayı...
Deja Vu olmak imkansız
ve son fısıldayışında
"Sen benim en değerli hazinemsin"
Bedenimin hızla soğuduğunu
Gözlerimin aniden dolduğunu ve
Ona nasıl nefretle baktığımı unutmayacağım
...

Yazar Hatun

17 Kasım 2015 Salı

susuş-III

bu sefer bir rakı masasında karşıladım onu
her şeyin bir üslubu vardı sonuç olarak
teker teker denemek istedim onu
yavaş başladım içmeye
ben birincisini bitirirken o ikinciye geçti
ağır gitmesini söyledim
gözlerime baktı
farkındaydım günden güne kalbime zehrini akıtmak istiyordu
sevmek ve sevilmenin tanımı tek kelime ile zehir demek bende...
Bu süreye gelene kadar çok şey öğrettim ona
"kalbime her dokunmak isteyen yaklaşamaz bana..."
önce bunu gösterdim...
Aşkın konusunu açmak için kıvrandı durdu
"Sor ne öğrenmek istiyorsun bu kadar?" dedim.
"Aşk nedir?" dedi
Klasik girişlerdi bunlar
"Herkes için anlamı farklı." dedim
"Anlat" dedi
Başladım şakımaya...
saatler geçmiş...
Onun gözlerinden süzülen damlalar...
ben bir erkeği ağlatabilmişim
sevinsem mi yoksa o ağlıyor diye üzülsem mi bilemedim
"Bir daha böyle güzel sevemez misin, aşık olamaz mısın?" dedi.
"Sevebilir miyim bilmiyorum ama aşık olamam." dedim.
"Neden?" dedi,
"Aşk bir kere" dedim.
"Saçmalık!!!" deyip sinirlendi birden...
"Hayır değil, bunu o söylemişti bana." dedim
bu sefer o suskunluğa gömüldü...

Yazar Hatun






16 Kasım 2015 Pazartesi

susuş-II

Cam kenarındaki tekli koltuktaydım,
Elimde bir kadeh şarap,
Bütün duyguları hissedebiliyordum,
Dünyam genişlemişti sanki...
Güzel konuşuyordu 
Ben gözlerine bakmayı tercih ettim...
Kafamı yana eğdim 
O an sadece gözlerine odaklanmak istedim...
o ise gülerek anlatıyordu her şeyi
Hüzne dair tek kelam yok
varlığımdan gayet memnun...
Bir adam bu denli hissedebilir miydi duygu denilen, 
her an değişebilen şu soyut şeyi?
Bana beni anlatmasını sevdim...
Beni diğerleri gibi farklı bulmasını 
Beni farklı bulurken aslında 
İçimdekini öldürmek isteyişini...
Diğerleri gibi
...
Yerde oturuyordu,
Sonra yaklaştı ayaklarımın dibine
koydu başını dizime...
Sustu...
Ne diyecektim sende katilsin
seni seversem 
sende öldürürsün
Diğerleri gibi
...
Ona çok sevdiğim şu cümleyi söyledim aniden
Bana güç veren dışardan gelen seslerle...
"Şarabımız biterse, yağmura çıkarız..."


Yazar Hatun



15 Kasım 2015 Pazar

susuş-I

Oturduk başladık konuşmaya
Yeni tanıdığım birine göre çok samimiydi.
Bende ise o istemsiz merakım bazen de şu boş vermişliğim
Sanki sormuşçasına çocukluğundan kesitler sunuyordu bana,
Yaptığım tek şey dinlemekti.
Bir yandan gözlerim sağda solda
"Sıkıldın yine değil mi?" dedi.
"Yine derken?"
"Hep böylesin izliyorum uzun süredir seni, hep bir arayışta gözlerin.
Ya kahkaha atıyorsun, ya kaçıp koyverecekmişçesine huzursuzluk var.
neden böylesin?" dedi.
İşte asıl o an koşup kaçmak istedim.
Anlatmalı mıydım?
Neden bu kadar meraklıydı?
Neden beni izliyordu uzun zamandır?
Sorsam cevap verir miydi?
Yoksa susar benden mi cevap isterdi?
Bilemedim.
"Bazen ruhum sıkışıyor, bazense çok hür" dedim, geçtim.
Gözlerindeki anlamlı bakışa donup kaldım.
"Bana öyle bakma. Keskin susuşlarıma maruz kalacaksın, üzgünüm." dedim
"İnsan ruhuyla iki kişi yaşar mı? dedi.
"Ben bazen üçlüyorum onu" deyince kahkahayı koyverdi.
Eee tabi bende gülmeye başladım.
"Sormayacağım bunları" dedi.
İyi ederdi.
Bende onu karşımda kahvesini içerken seyrettim.
Yüz hatları yaşına göre olgundu.
Gözlerinden ruhunun yorgunluğunu okunuyordu...
Her yudumda bir medet umuyordu sanki
Farklı birşey beklercesine...
Arada fincanın dibine bakıyordu.
Kahve değil, deniz sanki...
Fincanda uzaklara dalıyordu
Ne arıyordu ki?
Dayanamadım sordum, kaldırdı kafasını gülümsedi.
"Kahveyi sevmem."
"Eee neden içmek istedin?" dedim.
"Çünkü ucunda sana eşlik etmek vardı, bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardı değil mi?
ve bende ki o keskin susuş...
yine susuş...

Yazar Hatun

13 Kasım 2015 Cuma

Cesurların işidir...

Kendini ifşa edebilmeyi göze almalısın,
Aşkını, tutkunu, nefretini, sevincini...
Gözyaşları ahenkle akmalı yanaklardan
Dans acı sever.
Dans tutku sever.
Karşındakine gerçeklerini teslim etmektir dans.
Yavaş yavaş işler ruhuna
Sevişir seninle bazen ay ışığında
Belki parlak avizelerle dolu bir salonda
Seni hanım efendide yapabilir;
erkeği deli divane peşinde sürükleyen
Bazense deli kadın;
tutkulu ve bir o kadar asi...
Her zaman kimsenin bilmediği ikinci bir ruh katar bedenine...
Sonsuz gizem...
Kalbinde herkese gösterdiğini farklı kılar.
Ben  buyum işte.
Dans ki,
Farklı bir pencere açmaktır, birine ellerini tutarak...
Bazen de rüyalara daldırmaktır...
Aşk'tır.
Ve sadece Cesurların işidir,
Ruhunu yüzüne giyebilecek kadar cesur olanların...

Yazar Hatun

Teşekkür ederim

Karanlıkta pustum.
Sığındım duvar kenarına,
Dayadım başımı dizlerime.
Yoktun işte... sığındım gecenin soğukluğuna...
Odaya süzülen ay ışığın aydınlattığı yerlere bakındım boş boş
Ay ışığını severim...
Soyundum yavaşça, kalbimi açtım bilhassa, 
Uzandım sessizce
Doldu içime dokunuşlarıyla,
Önce yüzümde dolaştı, sonra kalbime takıldı...
Hissettim, boşluğu dolduruşunu hissettim...
Sonra fısıldayışlarını duydum.
Nefesini hissettim tenimde,
Bir ay ışığı böyle konuşabilir miydi benimle?
Böyle dokunabilir miydi sonsuzluğuma
Sol’uma…
Ay eşlik etti bana bu gece tenime vuran ışığıyla…

Ruhlar bir oldu bu gece…

Yazar Hatun

Piremses :)

İlişkiler karmaşık döngüler, benzer şemalar ve görünmez terazisi bulunan derin yapılardır. Değişen toplum koşulları, ahlak ve etik değerlerl...