Melis ŞAHİN
15 Şubat 2015 Pazar
Feminist olacağım !
Nefret ediyorum siz erkeklerden feminen tarafımın daha baskın olduğunu hissediyorum. Lafta o kadar özgüveniniz yüksek olduğunu söyler hareketlerinizle salak salak şekillere girer öyle güzel rezil edersiniz ki kendinizi. Sizden şuan, şu dakika, şu salise nefret ediyorum. Yemin ederim ki ediyorum. Siz bir işe yaramaya gelmemişsiniz bu dünyaya siz sadece egonuzu kabartmak için kadını ezmeye gelmişsiniz. Ne boka yarıyor çoğunuz hiç birşey. Dert, tasa, stres, nefret, hakaret, dayak, baskı ne boka yarıyorsunuz ya başka? Ya kadına bakar zevke gelirsiniz, ya taciz edersiniz, ya tecavüz etmek için fırsat kollarsınız. Bazılarınız ise olmayan beyninizle övünürsünüz. Biz sizden daha başarılıyız, bak bak hiç doğru düzgün bilim kadını var mı, tarihe imza atmış kadın var mı? Biz sizden üstünüz dersiniz hatta dini de araya sokar siz bizim kaburgalarımızdan yaratıldınız dersiniz. Evet öyle. Ama koruyasınız diye a salaklar sikip öldürüp bırakasanız diye değil, seveniz diye ezesiniz diye değil... Evet sizin kadar pofpoflanmadık. Yeri geldi sizin kadar imkanımız olmadı, yeri geldi annelerimizin zamanında öğrendiğini öğrendik sizin o dört dörtlük ev kadınlarınız olmak için ama şuan bir çoğumuz elimiz ekmek tutsun diye sizinle omuz omuza savaşıyoruz çabalıyoruz bu hayatta. Aynı okullarda okuyoruz, aynı sıralarda oturuyoruz, aynı mekanlara giriyoruz bu hak mı... Siz lafta namus bekçileri yapan erkekler sizin yok mu ananız bacınız karınız hiç mi utanmıyorsunuz yan gözle bir kıza bir kadına dönüp bakmaya ya o bakılan kız sizin evladınız ise ya da o kadın sizin karınız ise nasıl midesizlik bu nasıl uckuruna düşmüşlük birinin kızına karısına dokunabiliyorsunuz... peki sen "baba" sıfatını yüklenmiş adam boşandığın eşini, çocuklarının deli divane anne anne diye etrafında döndükleri kadını nasıl vurup çocuklarını kendine düşman edebiliyorsun bre vicdansız bu çoçuklar sen olmasan da olur da anasız vatansızlar... 13 yasındaki kızın kendi isteği ile tecavüze uğradığı yargısına ulaşmış bir ülkede, ulaşım araçlarında tek kalmaktan korkarak, bir dokunacak mı kaygısı ile temkinli yürüyerek üstümüzde her türlü kesici delici gaz şu bu taşıyarak yaşamak ne kadar zor bir bilseniz...
14 Şubat 2015 Cumartesi
Kadına Şiddete Dur De...
Mersin'in Tarsus İlçesi’nde
Çağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü 1. sınıfta
okuyan Özgecan Aslan(20), 11 Şubat Çarşamba günü okuldan çıktıktan sonra
bir alışveriş merkezinde arkadaşıyla gezdi, ardından evine dönmek üzere
minibüse bindi. Nerden bilebilirdi katilleri ile aynı araca bineceğini...
Ben
çok geçte olsa Özgecan'ın ağzından şunları söylüyorum. "Benim suçum neydi,
hayatıma bu 3 şerefsiz tarafından son verilmeyi hakettim mi? Sadece arkadaşım
ile gezdim ve akşama doğru evime dönmek istedim. Suçum o arabaya binmek miydi?
"
Ve diyorum ki bize ne giyeceğimizi
öğretmeye kalkmayın, oğullarınıza tecavüz etmemeyi öğretin çünkü sorun
oğullarınızda ey kadınlar... hem cinslerinizi katleden oğullarınızın
zihniyetindeki erkeklerde... Ataerkil diye övündüğünüz toplum bu mu? Erkek
hegomanyası mı? Ne bir erkeğin korumasına ihtiyacımız var ne de ikinci sınıf
insan muamelesi görme isteğimiz.
Korkusuzca yaşamak istiyoruz bu ülkede…
Ölüm, dayak, taciz, tecavüz olmadan… İnsanca…
Kadınlarımız sizin anneleriniz,
ablalarınız, kardeşleriniz belki arkadaşlarınız. Yar diye bağrınızda
bastıklarınız. Nasıl böyle suskun kalabiliyorsunuz, neden DUR diyemiyorsunuz!!!
Ama unutmuşum bu ülkede KADIN olmak
SUÇtu değil mi?
Melis ŞAHİN
9 Şubat 2015 Pazartesi
Alkol :D
Ben anlamıyorum zamane kızlarını şimdi içtiğimizi belli
edince sosyal medyada büyümüş mü oluyoruz yoksa özgür kız mı? :) Yaş hiç mühim
değil, hani gidersin arkadaşlarınla bir masa kurarsın hepiniz basına geçersiniz
masanın anlarım ya da içkili bir mekânda fotoğrafın olur anlarım. İçtiğini
çekip eklemek neyin nesidir. AA bak ben
lisede içmeye başladım... Ben söyleyim mi ben ilk 1. Sınıfta denedim bunu
ilerleyen yıllarda aile içersinde, akrabalarım yanında yaşadım bu deneyimleri
hatta abartıp şarabın içine kola ve fanta karıştırmışlığımız vardır kuzenlerle. Denemeyin
tavsiye etmem :D Ev şarabını da ayrıca severim. Rakı içmişliğim vardır hatta 2
hafta önce rakı ve şalgam suyu denedim sevdim birbirlerini nötrlüyorlar ve hoş
bir tad bırakıyor damakta. Ama ev rakısı daha ağır oluyor, yinede güzeldi. Diğerini tavsiye
ederim kız arkadaşlarımıza. Şuan sizi tiye alıyorum :D Bu yıl arkadaşlarımla toplanıp içmişliğimiz
vardır uzun geceler, şarkı, muhabbet. Ama nedense hiçbir şekilde bunu ekleme belli
etme gereği duymadım. Belki instagramda etiketlenmiş fotoğraflarımda olabilir.
Ya da içtiğimiz her neyse etiketleyen arkadaşlarım. Facebookta bile olsa etiket
kabul etmiyorum.
Benim tercihim kahve fotoğrafı eklemek . Ancak Türk
Kahvesi. Türk kahvesi samimiyet demek. Evet kahve yalnızlığa yakışır. Seni koyu
telvesinin içine katar düşüncelere boğar, ama iki kişi içersen yanına 40 yıl hatır
katar, samimiyet katar, sussanız bile bir bakış katar. Sol yandan sol yana
iletişim kurar. Toplulukta içersen yanına dedikodu katar, fal katar, kahkaha
katar.
Rakı özel insanlarla içilir alelade birileriyle değil .
Kurarsın masayı geçersin başına yavaş yavaş… aceleyi sevmez. Bir babayla, bir sevgiliyle,
bir dostla içersin ama bir masada en az 2 kişi oturacak.
Bira topluluk sever, hızı sever, arka arkaya sıralayanlara
hayran kalmışımdır. Beraberinde lakırdı sever dozajı asarsan dansa geçebilirsin
:D
Şarap ise sadece sevgili ister yanında, rakıya ziyade aşk
dozajını yüksek tutar belki yanına bir vals bilemedin tango ekleyeblirsin,
yakışır J Bazen edebiyatta yakışır.
Viski ise hastaysan efendime söyleyim ısınmak istiyorsan bir
bardağı yeter bence. Midenden kalbine ordan boğazına ordan da yüzüne yansıyan
sıcağı fark edeceksin.
Vodka yanına nasıl envayi cesit meyve suyu enerji içeceği
falan istiyorsa, mutlaka birde arkadaş
istiyor ben hiç vodkayı tek alıp içen görmedim :D
Bunlar benim denediklerim. Az çok haberim var ama amaç göstermekse tercihim Türk Kahvesi
J
Melis ŞAHİN
8 Şubat 2015 Pazar
Biz Aynıyız.
Elini çenene götür belli belirsiz gamzeni fark edeceksin.
Sonra ellerini yanaklarında gezdir elmacık kemiklerini hissedeceksin.
Aynaya bak ve gül şimdi gözlerinin kısıldığını göreceksin.
Gülerken kocaman bir ağıza ve düzgün sıralı dişlere sahipsin.
Bak bana ne kadar benziyorsun. Fark ettin mi?
Gözlerinde canlandır şimdi.
Ben ellerimi yüzümde gezdirdiğimde her seferinde hatırlıyorum bunları.
Sana benzemeyi seviyorum.
Benzetilmeyi seviyorum, fotoğrafımızı gösterip birine sorduğumda...
Yanında minicik kalsam da, benzemese de cüssemiz bir gülerken aynıyız.
Sonra ellerini yanaklarında gezdir elmacık kemiklerini hissedeceksin.
Aynaya bak ve gül şimdi gözlerinin kısıldığını göreceksin.
Gülerken kocaman bir ağıza ve düzgün sıralı dişlere sahipsin.
Bak bana ne kadar benziyorsun. Fark ettin mi?
Gözlerinde canlandır şimdi.
Ben ellerimi yüzümde gezdirdiğimde her seferinde hatırlıyorum bunları.
Sana benzemeyi seviyorum.
Benzetilmeyi seviyorum, fotoğrafımızı gösterip birine sorduğumda...
Yanında minicik kalsam da, benzemese de cüssemiz bir gülerken aynıyız.
Melis ŞAHİN
7 Ocak 2015 Çarşamba
Ey çocuk
bu sabah baskasının kollarında uyanmak isterdim,
seninle yasanmamış olmasını isterdim herşeyin.
ben bu sabah baska bir erkeğin gözlerinin içine bakmak isterdim
görmeseydim o iki kara elmas gözlerini.
teninde kaybolmak...
kollarının arasında kuytu koselere saklanmak güvenle,
yanmak belki de beni her öpüşünde
isterdim işte...
silmek herşeyi,
yakmak fotoğrafları, mektupları
atmak herşeyi çöpe
ve bırakmak geride geçmişi
yapamadım.
odamda öyle bir yerdeler ki şimdi
ben bütün hayallerimi, seni kattığım geleceğimi bir kutuya hapsettim.
senin haberin varmı?
bütün dualarımın öznesi, beddualarımın sebebi oldun.
çık kalpten diyince çıkmıyor insan
çıkmıyorsun işte.
neden yakıyorsun beni
neden hala hem varsın hem yoksun
sarma kollarını baska bedenlere, sarılma bana sarıldığın gibi
basma tam sol yanına sımsıkı, unutma
söz vermiştin bana "basım üstüne" demiştin...
ben gitsem bile orası bana ait çoçuk
orası hep benim...
bütün gülüşler yalan opüşmeler bizden harici...
en gerçek sendin... en gerçek bizdik
dokunabilir misin bir daha başka tene
ben yapamıyorum bunu...
katamıyorum kendimi baska bir kokuya
an duruyor zaman duruyor
şeytanın nefesini boynumda hissediyorum her daim yanımda
her daim bulandırıyor, katıyor geçmişi geleceğe mahvediyor beni
vazgeçiyorum her şeyden
sonra o söz geliyor aklıma "kalp kalbe ten tene değerse dönüşü olmaz..."
umudum yok hemde hiç yok ama yapamıyorum.
sen o kelimenin değerini bile hissetmiyorsun belki ama ben onun altında her gün ölüyorum
birinin "kadınım" dediği biri olmak...
o olmasada her gece onunla uyuyup, her güne onunla uyanmak
sen biliyor musun hissettin mi, kalbine aniden bir sızı girdi mi?
işte onlar benim ahlarım çocuk...
seni ben yeri geldi yar yaptım yara oldun, baba yaptım kıymet bilmeyen çocuğa dönüştün
dağ yaptım ezdin geçtin ben canımı koydum ortaya şimdi sen neredesin?
seninle yasanmamış olmasını isterdim herşeyin.
ben bu sabah baska bir erkeğin gözlerinin içine bakmak isterdim
görmeseydim o iki kara elmas gözlerini.
teninde kaybolmak...
kollarının arasında kuytu koselere saklanmak güvenle,
yanmak belki de beni her öpüşünde
isterdim işte...
silmek herşeyi,
yakmak fotoğrafları, mektupları
atmak herşeyi çöpe
ve bırakmak geride geçmişi
yapamadım.
odamda öyle bir yerdeler ki şimdi
ben bütün hayallerimi, seni kattığım geleceğimi bir kutuya hapsettim.
senin haberin varmı?
bütün dualarımın öznesi, beddualarımın sebebi oldun.
çık kalpten diyince çıkmıyor insan
çıkmıyorsun işte.
neden yakıyorsun beni
neden hala hem varsın hem yoksun
sarma kollarını baska bedenlere, sarılma bana sarıldığın gibi
basma tam sol yanına sımsıkı, unutma
söz vermiştin bana "basım üstüne" demiştin...
ben gitsem bile orası bana ait çoçuk
orası hep benim...
bütün gülüşler yalan opüşmeler bizden harici...
en gerçek sendin... en gerçek bizdik
dokunabilir misin bir daha başka tene
ben yapamıyorum bunu...
katamıyorum kendimi baska bir kokuya
an duruyor zaman duruyor
şeytanın nefesini boynumda hissediyorum her daim yanımda
her daim bulandırıyor, katıyor geçmişi geleceğe mahvediyor beni
vazgeçiyorum her şeyden
sonra o söz geliyor aklıma "kalp kalbe ten tene değerse dönüşü olmaz..."
umudum yok hemde hiç yok ama yapamıyorum.
sen o kelimenin değerini bile hissetmiyorsun belki ama ben onun altında her gün ölüyorum
birinin "kadınım" dediği biri olmak...
o olmasada her gece onunla uyuyup, her güne onunla uyanmak
sen biliyor musun hissettin mi, kalbine aniden bir sızı girdi mi?
işte onlar benim ahlarım çocuk...
seni ben yeri geldi yar yaptım yara oldun, baba yaptım kıymet bilmeyen çocuğa dönüştün
dağ yaptım ezdin geçtin ben canımı koydum ortaya şimdi sen neredesin?
Melis ŞAHİN
5 Ocak 2015 Pazartesi
Acı gerçek...
Buda oldu. "İthal Bilişimci" . Evet duyduğunuz gibi ithal bilişimci tam 100 bin adet... Bilim, sanayi ve teknoloji bakanı Fikri Işık 100 bin bilişimci açığı olduğunu söylemiş. Güney Kore'de 122 milyar dolar yüksek teknoloji üretiliyormuş ve Türkiye'de ise 2 milyar dolar...
İnsanın aklına şu soru geliyor biz neyiz ya? Aynen böyle lakayt bir biçimde.
Bazılarımız lisede öğrendi, temelini attı; bazılarımız üniversite öğrendi, kendini geliştirdi. İşin tuhaf tarafı ne biliyor musunuz lisede veri tabanı yada web tasarımı görmüş bizler, lisede verilen eğitimin üniversite verilen eğitimden kat be kat daha, iyi daha detaylı olduğunu düşünüyoruz. Kendimden örnek vermek istiyorum. Anadolu Meslek lisesi çıkışlıyım. Bölümüm "Bilişim Teknolojileri", dalım "Veri Tabanı". 12 kişilik sınıfta, öğretmenlerimizin özel ilgisi ile sevdik bu dalı. Herkes zor dedi biz yapacağız dedik, herkes karışık dedi biz öğreneceğiz dedik. Nitekim yüzlerini kara çıkarmadık. Çabaladık hem eğlendik hem öğrendik. Bilgisayardan, daha doğrusu birşeyler yazıp çizmekten korkmaz haldeydik. Öğretmenimiz, bu zamanın tabiri ile hocamız bize pek bilgisayarı gereksiz yere kullanmamıza izin vermezdi. Ders esnasında ekranlarımızı kendi bilgisayarına yönlendirir teker teker detaylarına kadar anlatırdı. Sonra tekrar tekrar anlamadığımız birşey var mı onu sorar, püf noktalarını not etmemiz için bize zaman verirdi. Üniversiteye geldik ilgimiz uçtu gitti. Gerçekten liseden bu bölümden çıkıp da gelen arkadaşlar yükseldilerse kendi çabaları sayesinde. Çünkü biz istedik ki üniversitede, lisede görülen eğitimin daha gelişmişini görelim. Olmadı. Lisede access, visual basic ve c# gördük. Üniversitede yine c# ile başladık. Sql gördük. Web tasarıma giriş yaptık evet kattıkları var üniversitenin ancak yeterli değil.
Bilişim üzerine her branşın öğretmen eksiği çok fazla. Bir öğretmen bir sürü branşa hakim olmaya, öğretmeye çalışıyor. Kalabalık sınıflarda projeksiyon aleti ile hızlıca bir ders görüyoruz. Bir kere sorsan bilemediğini bazen soramıyorsun ikincisini. İlk önce öğretmenlerimizi geliştirmek gerek belki de... Daha çok mesleğinde başarılı kalifiyeli öğretmen... Ve şu tablet dağıtılan kardeşlerimiz içinde küçük yaşta bilgi teknolojilerini öğretmemiz gerekiyor ki ellerindeki o teknolojik cihaz ile geleceğe başka ülkelerdeki yaşıtları gibi adım atabilsinler...
İnsanın aklına şu soru geliyor biz neyiz ya? Aynen böyle lakayt bir biçimde.
Bazılarımız lisede öğrendi, temelini attı; bazılarımız üniversite öğrendi, kendini geliştirdi. İşin tuhaf tarafı ne biliyor musunuz lisede veri tabanı yada web tasarımı görmüş bizler, lisede verilen eğitimin üniversite verilen eğitimden kat be kat daha, iyi daha detaylı olduğunu düşünüyoruz. Kendimden örnek vermek istiyorum. Anadolu Meslek lisesi çıkışlıyım. Bölümüm "Bilişim Teknolojileri", dalım "Veri Tabanı". 12 kişilik sınıfta, öğretmenlerimizin özel ilgisi ile sevdik bu dalı. Herkes zor dedi biz yapacağız dedik, herkes karışık dedi biz öğreneceğiz dedik. Nitekim yüzlerini kara çıkarmadık. Çabaladık hem eğlendik hem öğrendik. Bilgisayardan, daha doğrusu birşeyler yazıp çizmekten korkmaz haldeydik. Öğretmenimiz, bu zamanın tabiri ile hocamız bize pek bilgisayarı gereksiz yere kullanmamıza izin vermezdi. Ders esnasında ekranlarımızı kendi bilgisayarına yönlendirir teker teker detaylarına kadar anlatırdı. Sonra tekrar tekrar anlamadığımız birşey var mı onu sorar, püf noktalarını not etmemiz için bize zaman verirdi. Üniversiteye geldik ilgimiz uçtu gitti. Gerçekten liseden bu bölümden çıkıp da gelen arkadaşlar yükseldilerse kendi çabaları sayesinde. Çünkü biz istedik ki üniversitede, lisede görülen eğitimin daha gelişmişini görelim. Olmadı. Lisede access, visual basic ve c# gördük. Üniversitede yine c# ile başladık. Sql gördük. Web tasarıma giriş yaptık evet kattıkları var üniversitenin ancak yeterli değil.
Bilişim üzerine her branşın öğretmen eksiği çok fazla. Bir öğretmen bir sürü branşa hakim olmaya, öğretmeye çalışıyor. Kalabalık sınıflarda projeksiyon aleti ile hızlıca bir ders görüyoruz. Bir kere sorsan bilemediğini bazen soramıyorsun ikincisini. İlk önce öğretmenlerimizi geliştirmek gerek belki de... Daha çok mesleğinde başarılı kalifiyeli öğretmen... Ve şu tablet dağıtılan kardeşlerimiz içinde küçük yaşta bilgi teknolojilerini öğretmemiz gerekiyor ki ellerindeki o teknolojik cihaz ile geleceğe başka ülkelerdeki yaşıtları gibi adım atabilsinler...
Melis ŞAHİN
Etiketler:
access,
bilişim,
c#,
eğitim,
ithal bilişimci,
lise,
tablet,
teknoloji,
üniversite,
visual basic,
yazarhatun
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Piremses :)
İlişkiler karmaşık döngüler, benzer şemalar ve görünmez terazisi bulunan derin yapılardır. Değişen toplum koşulları, ahlak ve etik değerlerl...
-
Bazen bir adamın doğan Güneş'i, gecesini aydınlatan Ay'ı olursun. Hayatındaki büyük resmi, biricik öznesi; ruhunun ilk gördüğü hep s...
-
Eleftheria Arvanitaki - Gia Ton Motion Sou To Chroma Yakan güneşin batışını izleyecekler birlikte, güneş geziyor tenlerinde şimdi ateşi...